Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 26 Aralık 2006

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Nimetullah AKAY

Zihinlerdeki karmaşa



Saplantı şeklinde kafamıza yerleşen bazı düşünceler, günlük hayatımızı yönlendirmekte, insafsızca yargılara varmamıza sebep olmaktadır. Araştırmadan, insanın hareketlerindeki gerçek yönlendiriciyi keşfetmeden, sadece kendi zanlarımıza göre hareket eder ve insanlar hakkında hüküm verirsek, vicdanların kabul etmeyeceği sonuçlara varırız. Bu sebeple insaf düsturunu elden bırakmamak gerekmektedir.

Olaylara insaflı bir nazarla bakarsak ve yanlış yargıların kul hakkını çiğnememize sebep olabileceğini düşünerek hareket edersek, o zaman insanlar hakkında olabildiğince doğru hükümlere varabilme imkânına sahip olabileceğiz. Aksi takdirde saplantılarımıza ve kötü zanlarımıza göre insanları değerlendirme yanlışına düşmemiz her an mümkün olacaktır.

Karşımızdaki insanların hakkımızda kötü zan beslememesini, hakkımızda yanlış hükümler vermemesini istediğimiz gibi, aynı şekilde bizlerin de olur olmaz zamanlarda insanların arkasından konuşup hukuklarına tecavüz etmememiz gerekir. Duygularımıza, siyasî tarafgirliklerimize göre insanları değerlendirme hakkına sahip olmadığımızı bilmemiz gerekir.

Yıllar önceki hadiselerden dolayı bazı kişiler hakkında kafamızda oluşturduğumuz zanların ilânihaye kafamızda yer etmesi bizleri zalim konumuna düşürebilir. Zira hem kafamızdaki o zanlar yanlış olabilir, hem de o insanlar geçmişteki hatalarını tamir ederek daha müsbet bir konuma gelmiş olabilirler. Her iki durum da bizlerin yanlışlara düşmemize sebep olabilir. Şayet gerçekten düşüncelerimizde haklı olabilsek bile, sohbetlerimizi kişilerin hatalarını konuşma üzerine bina etmememiz gerekmektedir.

Kendilerini yenileme ihtiyacını hissetmeyenler ve her şeyi herkesten daha iyi bildiklerini düşünenlerin yapacağı şey, sâir insanların hareketlerinde yanlışlıklar aramak ve kendi kemallerini başkalarının hatalarında aramak olacaktır. Böylelerinin zihnini ve düşüncelerini tamamen fitneler yönlendirecek ve bunlar hatalarını görmeme hastalığına yakalandıkları için doğruları hep yanlış yerlerde arayacaklardır.

Başta fert olarak bizlerin, arkasından da toplumun fitnelerden arınmış kafa yapılarına ihtiyacı bulunmaktadır. İyi bir insan olmanın gereklerini yerine getirebilmemiz için her şeyden önce zihinlerimizdeki fitnelerden kurtulmamız gerekir. Bizler kendimizi kurtarabilme imkânına kavuşabilirsek, büyük ölçüde toplumun da düzelmesine katkıda bulunmuş olacağız.

İslâm inancının insanlar hakkında tecessüse, yani hata ve kusur arama zihniyetine ve gıybete meydan vermemesi, iyilik ve güzel düşünmenin hep esas alınması; hem fertlerin hem de toplumun fitnelerden, bozgunculuklardan uzak kalması ihtiyacından doğmaktadır.

Bilhassa İslâm inancı hesabına, kötü zan beslemenin ve kendini kusursuz görüp başkalarının kusurlarını aramanın kabul edilebilir tarafı bulunmamaktadır. Mensuplarını güzel zan beslemeye memur eden bir inanç sistemi olan İslâm dini, insanlar arasındaki iyi ilişkileri, her türlü huzur için gerekli kılmıştır.

“Dostlarla mürüvvetkârâne muâşeret, düşmanlarla sulhkârâne muâmele” düsturu, ayrı inançtan da olsa insanların huzur ve barış içinde yaşayabileceği gerçeğini bize hatırlatmaktadır.

Kötülüklerle mücadele azmimizi devam ettirmek ve iyilik duygularımızı daha da ileri götürmek için zihinlerimize yerleşen fitne kalıntılarını kazımamız gerekir. Dünya hayatının bir imtihandan ibaret olduğunu bilen insanlar olarak her yerde, her mekânda karşımıza çıkan fitne ateşlerini söndürmek için büyük gayret göstermemiz gerekmektedir.

Temennî ederiz ki, hatalarının farkına varan ve zihinlerdeki fitnelerin insanı kusurlu bir konuma getirdiğini unutmayan ve bunların hep zarar kazandırdığını bilen insanlardan olalım. Yoksa bizler kendimizi dört dörtlük bilirken, şeytanların hayatımızdaki hâkimiyetleri her gün biraz daha artacaktır. Derken bizler, gövdesinde kurtçukların hüküm sürdüğü çürük ağaç kovuklarına dönüşeceğiz. Aydınlıkları yakaladığını düşünen insanların karanlıklarla karşı karşıya gelmesi ânındaki hâletinin insana verdiği hayal kırıklığına düşmememiz temennisiyle bugünlük sohbetimize son verelim…

26.12.2006

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (25.12.2006) - Zamanın bitmeyen fitneleri

  (18.12.2006) - Kaleme yemin olsun

  (12.12.2006) - Tabular ve tabucular

  (11.12.2006) - Sadece dünya için çalışanlar

  (05.12.2006) - İman zaafı en büyük mesele

  (04.12.2006) - Yağmurdaki rahmet

  (28.11.2006) - Gurur yaftası

  (27.11.2006) - Ölüm kavuşmaktır

  (21.11.2006) - Yine aldı düşünceler

  (20.11.2006) - Serîütteessür ruhlar

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Metin KARABAŞOĞLU

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahaddin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  Ümit ŞİMŞEK

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN


 Son Dakika Haberleri

Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004