Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 27 Aralık 2006

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

M. Latif SALİHOĞLU

Türkiye'yi sarsan Erzincan depremi



27 Aralık 1939'da Erzincan'da Anadolu tarihinin bilinen en büyük ve en yıkıcı depremi meydana geldi.

Aralık ayının 26/27. gecesinde, gece ortası saat 02.00 sularında, yani uyku gafletinin en derin olduğu vakitte meydana gelen bu depremin büyüklüğü bazı kaynaklarda 7.9, bazı kaynaklarda ise 8 olarak gösteriliyor.

52 saniye kadar devam eden bu yıkıcı depremin merkez üssü Erzincan'dı. En fazla can ve mal kaybı da burada yaşandı. Ancak, bu büyük sarsıntı Sivas'tan Samsun'a, Tokat'tan Kırşehir'e, Amasya'dan Ankara'ya, Kayseri'den, Ordu'ya kadar genişleyip uzayan (400x200 km) büyük bir alanı da etkiledi.

Deprem sonrası yapılan can kaybı ve hasar tesbitlerine göre, yaklaşık 40 bin insanın hayatını kaybettiği, 100 binden fazla insanın yaralandığı ve tahminen 115 bin binanın da yıkıldığı ortaya çıktı.

Önce İzmir, ardından Erzincan

Erzincan'dan evvel, yine aynı 1939 senesi içinde yaşanan bir büyük deprem daha var: İzmir'deki Dikili–Bergama depremi.

22 Eylül'de (Hicrî 8 Şevval, yani Ramazan Bayramından bir hafta sonra) meydana gelen bu depremin 6.5 olarak tesbit edilirken, yüze yakın vatandaşın vefat ettiği, yüzlerce kişinin yaralandığı ve 2000'e yakın binanın da yıkıldığı belirlendi.

O tarihlerde Risâle–i Nur'a da bahis konusu olan İzmir ve Erzincan depremleri arasındaki zaman farkı, yaklaşık üç aydır. Bu her iki büyük deprem de, o senenin Ramazan ayından sonra vukua geldi.

Üstad Bediüzzaman'ın ifadesiyle, ülke genelinde o sene Ramazan'ın hürmeti tutulmamış.

Bununla beraber, depremin İzmir ve Erzincan gibi yerleri niçin daha ziyade sarstığı şeklindeki suâllere muhatap olan Üstad Bediüzzaman, On Dördüncü Söz'de şu izahatta bulunur:

"Suâl: Bu hâdise-i arziye, bu memleketin ahâli-i İslâmiyesine bakması ve onları hedef etmesi ne ile anlaşılıyor ve neden Erzincan ve İzmir taraflarına daha ziyâde ilişiyor?

"Elcevap: Bu hâdise hem şiddetli kışta, hem karanlıklı gecede, hem dehşetli soğukta, hem Ramazan’ın hürmetini tutmayan bu memlekete mahsus olması; hem tahribâtından intibâha gelmediklerinden, hafifçe gàfilleri uyandırmak için o zelzelenin devam etmesi gibi çok emârelerin delâletiyle, bu hâdise ehl-i imânı hedef edip, onlara bakıp, namaza ve niyâza uyandırmak için sarsıyor ve kendisi de titriyor.

"Bîçare Erzincan gibi yerlerde daha ziyâde sarsmasının iki vechi var:

"Biri: Hatâları az olmak cihetiyle, temizlemek için tâcil edildi.

"İkincisi: O gibi yerlerde kuvvetli ve hakikatli imân muhâfızları ve İslâmiyet hâmileri az veya tam mağlûp olmak fırsatıyla, ehl-i zındıkanın orada tesirli bir merkez-i faaliyet tesisleri cihetiyle, en evvel oraları tokatladı ihtimâli var." (Sözler, s. 161.)

* * *

Ortadaki rakamlar, en büyük yıkımın Erzincan'da yaşandığını açıkça gösteriyor. Ölümlerin bir kısmı da, musibetin kara kışta ve şiddetli soğukların (–30 derece) yaşandığı günlerde meydana gelmesi sebebiyle olmuş.

Zamanın hükümeti, yardım ve kurtarma hizmetlerinde son derece âciz ve çaresiz kalmıştır. Vatandaş kendi başının çaresine bakmaya adeta mahkûm edilmiştir.

Aynı günlerde bir nevi seferberlik ilân edilmiş, hatta takviye için hapishanelerdeki mahkûmlar bile serbest bırakılmış; ancak, yine de gerekli yardım ve kurtarma çalışmalarında had safhada gecikmeler yaşanmıştır.

* * *

İstatistik kayıtlarında, 1939 depreminden evvel 20 bin civarında olan Erzincan'ın şehir merkez nüfusu, depremden sonra 12 bine düşmüş görünüyor. Diğer ölümler ise, Erzincan'ın ilçe ve köyleri ile diğer çevre illerde meydana geldi.

* * *

Bazı kimseler, 1939 Erzincan zelzelesinin Ramazan ayında ve teravih vaktinde vuku bulduğunu tahmin ediyor. Oysa, vak'anın doğrusu yukarıda anlatıldığı gibidir.

Ancak, bu depremin hem karlı bir kış mevsiminde, hem gece karanlık bir vakitte, hem de şiddetli soğuklar altında meydana gelmiş olmasının yanı sıra, o tarihten uzun yıllar sonra (52 sene sonra), yani 1992'de (13 Mart) yine aynı vilayette meydana gelen yıkıcı bir deprem (6.8 şiddetinde) daha var ki, bu, hakikaten hem kışta, hem karlı bir gecede (saat: 19.20), hem de Ramazan ayı ve tam da teravih vaktinde meydana geldi.

Erzincan kan ağlıyor

1939 yılının son günlerinde yaşanan büyük Erzincan depremi, o günlerde pekçok şiirlere, türkülere, ağıtlara da konu oldu. O müthiş zelzeleden bir gün evvel Erzincan'dan ayrılan Zara'lı Aşık Halil, bu elim hadiseden duyduğu derin teessürü bir türküsünde şöyle nidâ edip söylüyor:

Kan ağlıyor Erzincan'ın dağları

Viran oldu mor sümbüllü bağları

Sivas'a geliyor kalan sağları

Şikâyetim kimden kime ne deyim

Niksar'da kalmadı dikili bir taş

Erbaa'yı sormayın, döker kanlı yaş

Tokat da geçirdi çetin bir savaş

Şikâyetim kimden kime ne deyim

Karahisar, Koyulhisar hep viran oldu

Gül yüzlü yavrular sarardı soldu

Ne olduysa bize Mevlâ'dan oldu

Şikâyetim kimden kime ne deyim

Yine aynı tarihlerde yazılmış bir de "Zelzele destanı " var. Halk ozanı Osman Söker tarafından yakılan bu destanın bazı mısraları şöyledir:

Karanlıkta sesler geldi derinden,

Sanki dünya oynamıştı yerinden.

Kadir Mevlâ’m oynatıyor yerleri,

Viran kaldı baykuş öter köyleri.

Aman Allah, yardım eyle bizlere,

Öksüz yetim hep gelinlik kızlara,

Erzincan, Suşehri, Erbaa, Sivas,

Ey Allah'ım sen bizi eyle hâlâs.

Matem tutar Erzincan'ın dağları,

Ölen öldü kan ağlıyor sağları.

Çok gençlerin murat alma çağları,

Lâle sümbül bezendi mi bağları.

27.12.2006

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (26.12.2006) - Menemen'de irtica komplosu

  (25.12.2006) - Heyet–i Temsiliye Ankara yolunda

  (23.12.2006) - Iraklı Kürtler, maalesef bir kez daha aldatılıyor

  (22.12.2006) - Bediüzzaman, yeni yeni keşfedilirken

  (21.12.2006) - Vicdan rahatlığı(!)

  (20.12.2006) - Baraj fiyaskosu

  (19.12.2006) - Dahilde menfî hareket

  (18.12.2006) - Sanal bağımlılık

  (16.12.2006) - Sultanların yanında bir ilim sultanı: Ali Kuşçu

  (15.12.2006) - Nesilleri yakan ateş

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Metin KARABAŞOĞLU

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahaddin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  Ümit ŞİMŞEK

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN


 Son Dakika Haberleri

Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004