Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 16 Ocak 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Nimetullah AKAY

İçimizdeki israf canavarı



İçimizdeki trafik canavarından çok daha etkilidir israf canavarı. Günümüzün teknik gelişmelerinin bir sonucu olan motorlu vasıtaların insan hayatı üzerindeki olumsuz etkileri haklı olarak “canavar” olarak nitelendirilmiştir. Çünkü trafik kazalarından dolayı meydana gelen insan kayıpları bir savaş kayıbını bile geride bırakabilecek kadar fazladır.

Trafik canavarının sadece dünya hayatımızı sonlandırdığını, israf canavarının ise ebedî hayatın huzur ve saadetle geçmesine engel olabileceğini düşünürsek, asıl büyük canavarlardan birinin israf olduğunu anlarız. Aslında yol kenarlarına konulan “İçinizdeki Trafik Canavarına Dikkat!..” levhaları gibi, bilhassa büyük marketlerin girişlerine konulacak “İçinizdeki İsraf Canavarına Dikkat!..” şeklindeki uyarıcı levhalara da oldukça fazla ihtiyacımız bulunmaktadır.

Her köşe başında oldukça büyük alış-veriş merkezlerinin açılması ve hepsinin hemen hemen günün her saatinde tıklım tıklım dolu olması, karşı karşıya olduğumuz ciddî bir canavarı aklımıza getirmektedir. Gerçekten israf, günümüzün medenî toplumlarında almış başını gidiyor. İsraf ile birlikte bir çok insanî değerin de kaybolduğunu bilmem hatırlatmama gerek var mı?

Bir kısım insanların dünyanın değişik bölgelerinde yoksulluk içinde kıvranması, giyecek elbise, yiyecek ekmek bulamaması, gelişmiş ülkelerdeki insanların harcamalarıyla ne kadar büyük bir israf içinde olduğunu göstermektedir. Vicdanı ve acıma duygusu olan, kendisinden başka insanları da düşünen insanlar, aç ve bîilâç olan insanların bulunduğu bir dünyada ellerindeki imkânları israf derecesinde savurabilir mi?

Eminim çoğumuzun, bir gün içinde tükettiği yiyecekten en az üç kişi karnını doyurabilme imkânına kavuşabilir. Yine eminim ki, çoğumuzun elbise dolabında, bir çok insanın istifade edebileceği ihtiyaç fazlası elbiseler dizilmiş durumdadır.

Ne yazık ki, bizler hem yiyeceklerimizi ihtiyacımızdan fazla tüketmekteyiz, hem de giyeceklerimizi ihtiyaçtan oldukça fazla bir şekilde dolaplarımıza tıka basa doldurmaktayız. İnsanlarımızın doymak bilmeyen alış veriş ihtiraslarını gören para babaları da, habire süpermarketler, hipermarketler açmakta ve içimizdeki israf canavarının iştihasını kabartmaktadırlar.

Geçtiğimiz günlerde evimizin yakınında açılan oldukça büyük bir market yetkilileri, ancak market alış veriş kartına sahip olacak olanların içeri girebilecekleri uygulamasını getirmişlerdi. Bu durumu duyunca bir tüketici olarak kendimin af buyurun “aptal” yerine konulduğunu düşündüm. Müşterinin velînimet olduğu gerçeği ortadayken, o büyük markette alış veriş şansına sahip olmanın bir lütuf olarak takdim edilmesi ve maalesef bir çok insanımızın da bunu yutması, tüketim toplumunun bir ferdi olarak beni epeyce düşündürdü.

Allah aşkına, ihtiyacımızı karşılayacak yüzlerce, belki binlerce alış veriş merkezleri varken, bizler oralardan alış veriş yapmaya çok mu muhtacız? Paramızla bile bize köle muâmelesi gösteren yerlere gitmeme basiretini niye göstermeyelim?

Acizane, zamanımız insanlarının, hesabını ind-i İlâhîde vermekte oldukça zorlanacağı korkunç bir israf vakıasıyla karşı karşıya olduğunu üzülerek ifade ediyorum. Dünya cihetiyle baktığımız zaman bile, israfla kuşatılmış bir hayatta insanların huzur bulamayacağını görebiliriz.

Hem dünyamızı, hem de ahiret hayatımızı kendi elimizle karartıyoruz. Üstelik servetler harcayarak bunu yapıyoruz. Zira birinci derecede ihtiyaç olmayan ve israf sınıfına giren alış verişlere harcadığımız sadece paraların değil, zamanlarımızın bile hesabı bizlerden mutlaka sorulacaktır.

Paranın bir efendi değil, bir köle olduğunu ve onu yerli yerinde kullanmamız gerektiğini düşünerek hareket etmek zorundayız. Eğer büyük alış veriş merkezlerinde gereksiz bir şekilde harcadığımız paralarımızın ve zamanlarımızın bir kısmını manevî tekâmülümüz için harcamış olsaydık, eminim huzura kavuşmak için önemli mesafeler kat etmiş olurduk. İsraf canavarına yem olmamamız temennisiyle...

16.01.2007

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (15.01.2007) - Güzellikleri paylaşabilmek

  (09.01.2007) - Kazanmak niyetiyle kaybetmek

  (08.01.2007) - Duygular yaşanabilmeli

  (02.01.2007) - Hedefler

  (01.01.2007) - Kendimiz ve çevremiz

  (26.12.2006) - Zihinlerdeki karmaşa

  (25.12.2006) - Zamanın bitmeyen fitneleri

  (18.12.2006) - Kaleme yemin olsun

  (12.12.2006) - Tabular ve tabucular

  (11.12.2006) - Sadece dünya için çalışanlar

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Metin KARABAŞOĞLU

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahaddin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  Ümit ŞİMŞEK

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN


 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004