Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 31 Ocak 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

İsmail BERK

Kamuoyunu yanıltma girişimleri



“Büyük” bir gazetenin duyurduğu haber, günlerce kamuoyunu meşgul etti. Bir kısım medya ve bir kısım kalem erbabı ile siyasîler olayın detayını öğrenmeden balıklama daldılar. Spekülasyon boyutu, olayın kendisini aştı. Tabir yerindeyse, “şuyuu vukuundan beter” bir hal aldı.

Neden bahsediyorsunuz derseniz, haklı bir merak olur. Çünkü yukarıdaki cümle kalıplarının içine yerleşebilecek o kadar çok yalan-yanlış haber ve tahrik edici yayın var ki... Hangisi olduğu konusunda sizin de kafanız karışmıştır.

Karışmayacak gibi de değil. Toplumun gündemi ile aydınımızın ve “kurtarıcılar”ın gündemi paralellik arz etmediği müddetçe, bu karmaşa devam edecek. Öküz altında buzağı arayanlar, maksatlı yayın yapanlar ve asparagas haber yapmayı sevenler, kamuoyunu yanıltmada bir hayli marifetliler (!).

Ancak, eski çamlar bardak oldu ve eskisi kadar marifetsizlikleri uzun sürmüyor. Artık mukabil basın var. Daha çok irdeleyen ve olayların üstüne giden taraflar var. Yalancının mumu, bazen akşamı bile bulmuyor. Yatsıya bile kalmadan sönüyor.

En son gürültü koparılan ve “tesettür faciası” olarak manşetlere çıkarılan Konya Numune Hastanesi’nde yaşanan skandal da bunlardan biri. Skandal olan çarpık ve yalan haber. Yoksa bahse konu ve iddia edilen “skandal” değil. Skandal haberi, bizzat skandal.

Olayı hatırlayalım. Ali Faruk Gündoğdu isimli bir hastanın testis ultrasonunu, iki tesettürlü bayan doktorun çekmediği yönünde bir iddiaydı. Günlerce süren tartışmaların yanı sıra Sağlık Bakanlığı Teftiş Kurulu soruşturma yaptı. İki bayanın suçsuz olduğuna karar verdi. Esas ihmal sahibinin şikâyetçi operatör doktor Celal Tütüncü olduğuna hükmetti.

Bu sonuç, iddia sahibi gazetelere aynı punto ve büyüklükte haber olarak yansımadı. Hürriyet’in Genel Yayın Yönetmen Ertuğrul Özkök’ün bu yalan haberden dolayı Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ı arayıp özür dilediğini de bir vesileyle öğrenmiştik. Keşke özrünü aleni ortama taşıyacak cesareti, aynı hiddet tonunda gösterebilse.

Doktor Ayşe Yüceaktaş ise, kendisi ve arkadaşının olayla hiçbir ilgisi olmadığı halde, bu olaya nasıl bulaştığını anlamadığını belirtiyor.

Nereden ve niçin üfürüldüğü bilinip de anlaşılmayan türden bu yanlı yayınlar karşısında birçok insanın mağdur edildiğini ve dinî kesimleri töhmet altında bırakacak yorumlara girildiği de hepimizin malûmu.

Meşhur basın mizahıdır; Hocanın keçisi çalındığı halde, “Hoca keçiyi çaldı” şeklinde verilen haberler mazide kalsa da, hocalarla problemleri olanların bir şekilde “keçi bahanesiyle” zihinleri bulandırdıklarını görüyoruz.

Kamuoyunun böyle kasıtlı haberlere itibar etmemesi, basının sorumluluğunu hatırlatıcı bir gelişmedir. Sivil toplum etkisi, tek taraflı basının gücünü kaybetmesi ve insanlarımızın bilinçli hali, artık provokasyonlara ve yanlış haber üzerinden kitleleri mağdur etmeye müsaade etmeyeceğine inanıyoruz.

Bilgi kirlenmesi yanında bilgiyi tahrip edecek menfî düşüncelerin toplumda endişe ve şüphe uyandıracak şekilde yayın yapmaları da ayrı bir vehamet. Özellikle çocuk yuvaları ve yetiştirme yurtları konusunda daha duyarlı ve ilgilileri harekete geçirecek sorumlu bir yayıncılık yerine, sanki bütün çocuklar aynı suçu ve ortamı yaşıyorlarmış yaygarası, uyarıcı ve ıslah edici olmaktan ziyade, yıpratıcı ve moral değerlerini sarsıcı bir zemine sürüklemesi, iyi niyetle izah edilemez.

Kafasındaki şablona göre haber arayan ve toplumu umutsuzluğa iten şiddet ve tahrip taşıyan yayınların daha düzeyli ve eğitici bir çizgiye çekilmesi hususunda basın kurumlarının sosyal sorumluluğu olduğu kanaatindeyim.

Benzer şekilde RTÜK’e de iş düşüyor. Şiddeti özendiren yayınların, gençler üzerinde yeni kahraman modellerini oluşturduğu gerçeğini göz ardı etmememiz gerekir.

Daha ahlâklı bir toplum için, ahlâklı bir basın kaçınılmazdır.

31.01.2007

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (30.01.2007) - İnovasyona ilham olan tecdit

  (29.01.2007) - Çeşitleme

  (28.01.2007) - Risâle-i Nur’la düşünmek

  (25.01.2007) - Farklılaşma ile bütünleşme

  (24.01.2007) - Birlikte yaşama samimiyeti

  (23.01.2007) - Türkiye kendisiyle buluşmalı

  (22.01.2007) - Türkiye yol ayrımında

  (21.01.2007) - Yenilenmenin yerliliği

  (18.01.2007) - Hamasetle seçimi kotarma

  (17.01.2007) - Türkiye’yi markalaştırmak

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Metin KARABAŞOĞLU

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahaddin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  Ümit ŞİMŞEK

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN


 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004