Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 26 Mart 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Serdar MURAT

Erhan Tuncel hangi ülkelere gitti?



O gündü. 17 Ağustos depreminin ardından hep bir ağızdan, “Unutmadık, unutmayacağız” dedik. Tetiği çeken O.S.’ydi. Hrant Dink öldürülmüştü. O gün de “bu işin peşini bırakmayacağız” dedik.

İstanbul Emniyet Müdürüne göre “milliyetçi duyguları kabaran gençlerin işi”ydi. Trabzon Emniyet Müdürü ise babacan tavırlarıyla bir sürü nasihat verdikten sonra, “milliyetçi çocuklar kızmış, gitmiş vurmuş” diyordu.

Zaten Şemdinli’dekiler de, “İyi çocuklar”dı. Büyüklerimizin sözüne uysak, “iki cahilin işi” deyip geçecek, sırtlarını sıvazlayıp, “Bir daha yapma ha. Yoksa ağzına biber sürerim” deyip affedecektik. Zaten O. S. yakalandığında da buna benzer bu muamele görmüştü.

Koluna girilmiş, emniyete götürülmüş, çay ikram edilip, sigarası yakılmış, sonra eline bir Türk bayrağı tutuşturulup, kameraların karşısına geçip, ‘sağdaki katil, ben polis’ işareti çakılıp sağ profilden, olmadı sol yanaktan görüntüler çektirilmişti.

İşler bu minvalde gidiyor, bu işte bir iş var diyenler komplocu ilân ediliyordu ki bir şeyler oldu. Yani tam da cezaevine çocukları ziyarete lolipop şekeri alıp gitmeye hazırlandığımız saatlerde. O. S.’nın arkasında bir abisinin bulunduğu haberi çıktı.

Tetiği çekenin arkasında bir tetiği çektiren vardı: Yasin Hayal. ‘Yetkililer’ bu haberden çok rahatsız oldular. Önce yalanlama cihetine gittiler. Tam da işin üstü küllenmişti ki “bu da nereden çıktı?” dediler. İş tam da kapatılma aşamasındayken, devletin bir başka istihbarat birimi, işin örtüldüğünü görüp haberi sızdırmıştı. Yasin Hayal ismine oradan ulaşıldı. Aman da aman. Bir de ne görülsün? Yasin’in arkasında da bir başkası vardı. Matruşka bebekler. Bir bebeğin karnından bir başka bebek daha çıkıyor. “Büyük abi Erhan Tuncel” ismiyle işte orada müşerref olduk.

Karşımızda müthiş bir tablo vardı. Her yönüyle bizden kendisini yorumlamamızı istiyordu. Trabzon’da Jandarma Bölgesinde olan bir Pelitli Beldesi vardı. Burayı polise bağlamak istemişler, jandarma karşı çıkmıştı. Yasin Hayal bölgede tanınan biriydi. McDonald’s’ın bombalanma işinde içeri girmiş-çıkmış, bir rahibi de keserin sapıyla dövmüştü.

Hayal’in bir süredir “Hrant Dink’i öldüreceğim” diye ortalıkta dolaştığını marketçi, fırıncı, kahvehane işletmecisi duymuş ama bir tek devlet duymamıştı. Yasin’in arkasında ise çok zeki olmasına rağmen üniversiteyi yedi yıldır bir türlü bitiremeyen Erhan Tuncel vardı. Bir dönemler Trabzon Alperenler Ocağına girmiş çıkmışlığı vardı. Sonra Erhan’ın polis muhbiri olduğu ortaya çıktı.

Muhbirin bir yıl içerisinde tam 17 kez Yasin Hayal’in Hrant Dink’i öldüreceği ihbarında bulunduğu belirlendi. Zaten ihbarda bulunmasa belki devlet korurdu. Ancak devlet kendine güvenmediği için ihbara da güvenmeyip Dink’i korumamıştı. Ama dönemin Trabzon Emniyet Müdürü Ankara’ya tayin olunca onun yerine gelen yeni müdür ilişkiyi kesmişti. Fakat istihbarattan bir polis memuru ile irtibatı vardı.

Dink’in öldürüldüğü gün Tuncel’i arayan polis memuru, “Cinayeti sizinkiler mi işledi? O. hani teslim olacaktı? Bana anlattığınız gibi mi oldu her şey? Yasin mi yaptı?” diye sormuştu. Anlaşılan cinayetin nasıl işleneceği ona anlatılmış, ama o devlete anlatmamıştı. Ya da polis Z.K. devlete anlatmış, devlet polisine güvenmemişti.

Erhan Tuncel’in ev arkadaşı T. U. ise cinayetten 4 gün önce mesaj çekip “7.65 mermilerinin gelip gelmediğini” sormuş. Mermi bu, belki çocukların canları kestane patlatması çekti. Büyüklerimizi dinlemeyip işin peşini bırakmadığımız için bakın nelere ulaştık? Yine masallara kanmayıp gerçeklerin izini sürelim diyorum.

Şu soruların cevabını aramakta fayda var: Hem polisi hem Yasin Hayal’i idare ettiği söylenen Erhan Tuncel’in başka bir istihbarat birimiyle bağlantısı var mıydı? Ayrıca Erhan Tuncel kaç defa yurt dışına çıktı, hangi ülkelere gitti? Çok zor değil canım. Pasaportunun kaşeli olan taraflarına bakarsanız, orada yazıyordur.

Kurtarma ekipleri bir enkazın altında canlı olup olmadığını tesbit etmek için hani, “Sesimi duyan var mı?”diye bağırırlar ya. Aynen öyle. “Sesimi duyan var mı?” diye bağırmaya devam… Çünkü matruşka gibi bir bağlantının içinden başka bir bağlantı çıkıyor.

26.03.2007

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (23.03.2007) - Komutanlarla yemek

  (22.03.2007) - Yasaklardan medet ummak

  (21.03.2007) - Çankaya müdafaası

  (20.03.2007) - Bush defol

  (19.03.2007) - Çankaya süreci

  (15.03.2007) - Bu liderler uyanık

  (14.03.2007) - Hangi milliyetçilik?

  (13.03.2007) - 90 günlük bir şey

  (12.03.2007) - Taklacı gazeteci

  (09.03.2007) - TÜSİAD yumuşattı “andıç” gerdi

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Metin KARABAŞOĞLU

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  Ümit ŞİMŞEK

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN


 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004