Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 19 Nisan 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Mustafa ÖZCAN

İhtilâfın tabiatı



İyi niyet bazen kötü niyetin malzemesi olabilir ve ona alet edilebilir. Bundan dolayı asgari şart iyi niyetli yani hüsn-ü zan sahibi olmakla birlikte; getireceği tehlikeler konusunda da uyanık kalmaktır. Bazıları buna ‘hüsnü zan, ademi itimad’ dengesi diyorlar. Elbette ilişkiler bu kadar mekanik de olmamalı. Güvensizlik de doğru değil, ama güven iki tarafın da iyi niyetleriyle beslenmeli ve korunmalıdır. Ancak yöntem konusundaki mutabakatla bu güvensizlik aşılabilir ve iki tarafın da iyi niyeti garanti altına alınabilir. Son sıralarda kimi zevat sanki Sünnilerle Şiiler arasında hiçbir ihtilâf yokmuş gibi görüş beyan ediyorlar. Bu hem basit, hem de tehlikeli bir yaklaşımdır. Veya bu ihtilafları ençok Sünni mezheplerin kendi aralarındaki ihtilaflarına benzetiyorlar. Sünni dünyada bu noktada iki yaklaşım var. Birinci yaklaşım: Son sıralarda Ezher’in de benimsediği ve Irak’ta kurulan yeni Irak Alimleri Meclisi’nin de izlediği ve onayladığı gibi tedvininin sıhhati konusundaki çekinceler bir tarafa Caferiliği, Sünni fıkhı mezheplerine katma yaklaşımıdır. Mut’a gibi tartışmalı bazı temel meselelerden dolayı ikinci yaklaşımı benimseyenler Caferiliği diğer dört mezheple eşitlemeye yanaşmıyorlar. Bu bağlamda, Mısır’ın sabık Hanefi müftülerinden Muhammed Haseneyn Mahluf, mut’a meselesinden dolayı Caferiliği meşru fıkhî mezheplerden saymama eğilimindedir. Mahmut Şeltüt ise mezhep asabiyetini kırmak için bu meseleyi tecevvüzen (aşarak) Caferiliğin meşru fıkhî mezhep olduğunu kabul etmiştir.

Şiiler mut’anın kaldırılmasına Hazreti Ömer’in idarî tasarrufu olarak bakıyorlar ve Fadlallah gibilerinin de ifadesiyle bunun da en iyi ihtimalle fıkhî bir tasarruf değil, velayetî yani idarî bir tasarrufu olduğunu söylüyorlar. Bu tartışma el’an devam ediyor. Ama meselenin dinî zeminde tartışılmasının yanında Sünniler sosyolojik olarak müt’anın doğru olmadığını ve fıtrata aykırı olduğunu ve bundan dolayı da muvakkat bir dönem sonra te’bid ile kaldırıldığını savunuyorlar. Mut’a meselesinde kayd-ı itirazla birlikte Caferilik mezhebi de fıkhî olarak meşru bir mezhep olarak addedilebilir. Önemli olan Müslümanların şikakı değil, vifak ve ittifakıdır.

***

Ama bu fıkhî boyut Şiilik-Sünnilik ihtilâfının giderilmesi için kâfi değildir. Bu noktada herşeyin halledildiğini söylemek zor. Karadavi gibilerin de söylediği gibi bu meselede üç boyut var. Meşrep, fıkhî mezhep ve akaid boyutu. Bunlardan birisi ehl-i beyt muhabbeti ki Hariciler istisna edilirse Müslümanların tamamı Ehl-i beyti sever ve sayarlar. Bu noktada bütün Müslümanlar Alevi meşreptir ve Ehl-i beyt’i severler. Ama bunun ötesinde bir de tarih yorumunda yöntem ve akaid boyutu var. Burada siyaset, tarih ve akaid içiçedir. Asıl temel fark burada yatmaktadır. Bu noktada İran’ın Sünni ulemâsından Mevlevî Abdurrezzak Rehber, ‘Fikirde uzlaşı, eylemde birlik’ sempozyumundaki konuşmasında İsna Aşeriye (On İki) mezhebinin diğer Sünni dört mezhepten hiçbir farkı olmadığını söyledi. Bakış açısına göre, On İki İmam mezhebinin Sünni fıkhî ekollerle ihtilafı, Sünni ekollerin kendi aralarındaki ihtilafından farksızdır. Burada gas ile semin veya sapla saman birbirine karıştırılmamalıdır. Fıkhî olarak Caferilik ile Sünni fıkhî ekoller arasındaki farklar içtihadidir. Bu konuların akaidle ve dolayısıyla tefrika veya fırkalaşma ile alâkası yoktur. Bunun ötesinde fıkhî olarak Caferilik ekolü ile akaid manzumesi olan İsna Aşeriyye anlayışı iki farklı boyuttur. Asıl ihtilâf noktası On İki İmam meselesindedir. Bu meselenin de iki vechesi var. Şia tarafında Mehdi olarak da bilinen on ikinci imamın mahiyeti Sünni kaynaklara göre şüpheli olmakla birlikte diğer on bir imam noktasında uzlaşılır bir nokta vardır. Bu uzlaşma noktası siyaset veya akaid boyutunda değil sevgi ve muhabbet boyutundadır. Nakşibendi Molla Cami’nin yaptığı gibi Sünniler onları imamet veya siyaset noktasında değil Ehl-i Beyt’e yakın olmaları noktasında severler ve muhabbet gösterirler, sayarlar.

***

Fıkhî mezhep olan Caferilik ile (içtihadi ihtilâfın konusu) akaid boyutu taşıyan İsna Aşerilik birbirinden farklı iki boyuttur. Hayrettin Karaman da Yeni Şafak gazetesinde 28 Ocak 2007 tarihli makalesinde bir atıf üzerinden Rehber’in vardığı sonuca varıyor. Yaptığı atıf 1979 yılından beri merkezi Kahire’den Tahran’a taşınan ve halen orada bulunan Mezhepler Arasında Yakınlaşma Kurumunun başkanı Ayetullah Teshiri’nin sözleridir. Ondan menkul bir şekilde şöyle yazıyor: “Şia ve Sünniler arasında ortak olan alan yüzde doksan beş, farklı olan alan ise yüzde beştir. Biz farklı noktaları her mezhebin mensuplarına bırakarak ortak noktalarda işbirliği yapalım, kardeşçe ilişkiler kuralım...”

Temenniler doğru olmakla birlikte tespitte sorunlu noktalar var. Bu yüzde 95 ile yüzde 5 matematik keskinliğindeki sonuca nasıl ulaşmışlar? Bunun izahı mümkün değil. İlyas Üzüm ise meseleyi eğmeden ve bükmeden; büyütmeden ve küçültmeden asıl problemli alanın ve ihtilâflı noktanın akaid alanında olduğunu ifade etmiştir. Yöntemin doğrusu budur. Diğeri yerine göre samimiyet, yerine göre saflık ve yerine göre kandırmaca olur. Reddederek veya gizleyerek bir yere varmamız mümkün edğildir. İhtilâfın tabiatı fıkhî değil, akaidî ve siyasîdir. Akaid alanındaki ihitlâf da siyaset kaynaklıdır. İmamet gibi siyasî meselelerin akaid meselesi haline gelmesindendir. İhtilâfın tabiatı ve özü budur.

19.04.2007

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (18.04.2007) - Rövanş alındı mı?

  (17.04.2007) - ‘Fikirde uzlaşma, eylemde birlik’

  (16.04.2007) - Ütopya üzerinden siyaset

  (15.04.2007) - Keşke ABD’nin ellerini kesselerdi

  (13.04.2007) - Kürdistan’dan Kürtland’a

  (12.04.2007) - Özrü kabahatinden büyük

  (11.04.2007) - Barzani - Tudjman

  (20.02.2007) - Boğaz’ın mesajı: Sulh-u kül

  (19.02.2007) - Bulgaristan'ın Mehmet Âkif'i

  (18.02.2007) - Saklı kahramanlar

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Metin KARABAŞOĞLU

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  Ümit ŞİMŞEK

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN


 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004