Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 18 Şubat 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Mustafa ÖZCAN

Saklı kahramanlar



Tarihte bir sahte kahramanlar, bir de saklı kahramanlar vardır. Bunlardan birisi de Şumnu Medresetünnüvvab mezunu Bulgaristan vaizlerinden Mehmet Fikri olmalıdır. İlginç bir kaderi var. Hiç muradına erememiş. En büyük hülya ve rüyalarından birisi hemşehrisi Ahmet Davudoğlu, Osman Keskioğlu ve benzerleri gibi Ezher’e gidip orada tahsil görmekmiş. Ama müyesser olmamıştır. Keza Türkiye’deki tahsil denemesi de aynı şekilde sağlık nedenlerinden dolayı kesintiye uğramış, hüsran ve hicranla bitmiştir. Hayatında en çok Gazalî’yi sevmiş. Vaazlarını genelde İhya’dan yaparmış. İhya onun ilham kaynağı, Gazali de numune-i imtisâli imiş. Herhalde bundan dolayı olsa gerek Gazalî gibi genç yaşta Hakkın rahmetine kavuşmuş. Nice dahiler genç yaşta vefat etmişlerdir. Büyük İskender, Gazali, Şeyh Galip Dede ve birçokları genç yaşlarında mâ u hayat yerine ölüm kâsesini tadanlardandır.

Gazali ellili yaşlarının başında vefat ettiyse Bulgaristan’ın saklı kahramanlarından Mehmet Fikri ise yaklaşık ondan bir 20 küsûr yıl önce 33 yaşında (1908-1941) Hakka yürümüştür. Fasldan vasla ve visâle koşmuştur. Mehmet Fikri çalkantılı bir dönemde doğmuş ve çalkantılı bir dönemde öte âleme ermiş ve sırlanmıştır. Bu anlamda Yunus’un deyimiyle genç ekin gibi biçilen diğer kahramanlara benzemiştir. Bunlar arasında hatırlayabildiklerim arasında keskin iki mizacın sahibi olan Sakarya kahramanı Mehmet Selah imzalı Selahaddin Şimşek ile İstanbul kahramanı Zaptiye Ahmed de vardır. Selahaddin Şimşek evlenmeden Hazret-i Ali gibi dünyayı üç talakla boşamıştır. Dünya da onu boşamıştır. Dünya onun gibi bir vefa kahramanını sırtında taşıyamazdı. Zaptiye Ahmed’in evli olup olmadığını bilmiyorum ama muhtemelen o da dünya bekârı idi. Üçünün de ortak yönü eğilmemeleri, dik durmaları ve sözlerini ve gözlerini budaktan sakınmamalarıydı.

***

Ama Bulgaristan kahramanımız Mehmet Fikri ilginç bir şekilde evlenmiş. Bir Bulgar hemşiresi kızla hayatını birleştirmiş. Mısırlılar buna akd-i kiran diyorlar. Yani beraberlik akdi. Gerçekten de öyle olmuş. Bulgar hemşire insanlık timsali Mehmet Fikri ile evlendikten sonra onun adını da almış. Fikri, Fikriye olmuş. Fakat bu beraberlikleri ne yazık ki uzun sürmemiş. Mehmet Fikri genç yaşta dünyasını değiştirmiş. Mehmet Fikri dağlar gibi büyük dâvâsını o kısacık ömrüne sığdırmış. Mütehavin yani gevşek olanlara mütehevvir davranıyormuş. Bir ara Akif’in sesi soluğu kesildiğinde feveran etmiş. ‘En gür çıkması gerektiği bir sırada sesini kesmesi reva mıdır?’ demiş. Ne bilsin ki Akif o sıralarda diyar-ı gurbette kızılcık şerbeti içiyor. Böyle Yavuz gibi de celâdeti varmış. Kalu belâ’da ruhu dâvâsıyla mayalanmış ve izdivaç etmiş. Cenevre’de Said Ramazan’ın selefi sayılabilecek olan Osmanlı muhiblerinden Şekip Arslan’la yazışmış ve mektuplar teati etmiş. Ortak dertleri ve ıztırapları İslâm âlemi.

***

Nesir yazarlığı yanında şiir diline de yatkınmış. Çok güzel şiirleri ve mısraları var. Bundan dolayı kendisine Bulgaristan’ın Akif’i deniliyor. Belki Necip Fazıl’dan sonra yaşasaydı ‘Bulgaristan’ın Necip Fazıl’ı da denebilirdi. Saklı kahramanlarımız ve saklı Akif’lerimiz İslâm âleminin her bir yanında ve yöresinde bulunuyor. Zaman zaman bunları keşfe çıkmak lâzım. Ben de bir konferans münasebetiyle bulunduğum Bursa ziyareti sırasında (Saadet Partisi Gençlik Kollarının düzenlediği mutad Perşembe sohbeti çerçevesinde) yine bir başka Bulgaristan kahramanı Halil Uzunoğlu sayesinde bu saklı kahramanla tanıştım. Bunlardan birisi de Makedonya’nın Mehmet Fikri’si, Akif’i ve Necif Fazıl’ı olan Abdulfettah (Feta Efendi) Rauf’tur. Kaderleri birbirine çok benzer. Abdulfettah Rauf Üsküp’teki Meddah Medresesi mezunlarındandır. Hem hoca hem de şairdir. Şair sultanlar gibi şair hocalar da vardır. Şair şeyhülislâmlar da çoktur. Arif Hikmet bunlardan birisidir. Bu anlamda Mehmet Fikri ile Abdulfettah Rauf hem benzer, hem de zülcenâheyndirler. Duygu ile kuralı, şiir ile nesri buluşturmuş ve birleştirmişlerdir. Keza Meddah Medresesi ile Şumnu Nüvvab okulu da kardeştirler. Saklı kahramanlarımız Abdulfettah Rauf ile Mehmet Fikri de öyledir. Dünyanın bekçileri meçhul askerlerle meçhul kahramanlardır. Dünya onlar varsa vardır.

Gördüğün hilâl müjdedir günden...

Yarın çok aydın doğacak dünden.

18.02.2007

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (16.02.2007) - ABD’nin İran politikası

  (15.02.2007) - Gölgeli gezi

  (14.02.2007) - İran’ın Irak politikası

  (13.02.2007) - ABD’nin Irak’taki seçenekleri

  (12.02.2007) - Bush'un Goebbels'leri

  (11.02.2007) - ‘Tefrikayı besle’

  (09.02.2007) - Parlayan Suud diplomasisi

  (07.02.2007) - Rafsancani ve Chirac

  (06.02.2007) - Siyasî intihar

  (05.02.2007) - Kavganın nedeni

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Metin KARABAŞOĞLU

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  Ümit ŞİMŞEK

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN


 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004