Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 22 Nisan 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Hüseyin GÜLTEKİN

İfsat komiteleri



İfsat komiteleri, bazen korkutarak, bazen menfaat sağlayarak, bazen makam mevki dağıtarak din-i mübîne hizmette bulunan cemaatleri, grupları tasfiye etmeyi veya etkisiz hale getirmeyi denerler.

Dinî gruplarla oynamayı, onların içlerini karıştırmak sûretiyle etkisiz hale getirmeyi üstlenen o malûm odakların önemli bir diğer taktikleri de, dinî cemaatlerin içlerine ihtilâf sokarak, tesanüt ve birlik-beraberliği bozmak şeklindedir. Bu metod, çok daha kolay ve tesirli olmalı ki malûm komitelerin gayelerine erişmek için sık sık bu yola başvurduklarını görüyoruz.

Geçmişten bugüne kadar dine hizmeti gaye edinen cemaatlerin tasfiye edilmesi, pasifize edilmesi veya hizaya getirilmesinin, daha çok dahilî bünyede meydana getirilen ihtilâflardan, çekişmelerden kaynaklandığını görmekteyiz.

Bu meyanda tasavvuf yoluyla dine hizmeti dâvâ edinmiş, tekke eğitiminden geçmiş, bu yolda küçemsenmeyecek mesafeleri de katetmiş tarikat ehli cemaatlerin, günü geldiğinde estirilen bid’a rüzgârlarına dayanamayıp, pasifize olduklarını, hatta dağıldıklarını görüyoruz.

Konu ile alâkalı olarak Bediüzzaman’ın şu tesbitleri de bize ışık tutuyor: “Ehl-i tarikatın o kadar mühim ve azim kemâlâtları ve menfaatları içindeki ihtilâfatın verdiği vahim neticelerdir ki, onların o azim, kudsî kuvvetleri bid’a rüzgârlarına karşı dayanamıyor.”

Görülüyor ki ehl-i dalâletin estirdiği bid’a rüzgârlarına, ifsat komitelerinin kurdukları tuzak ve desiselere karşı, birlik beraberliği muhafaza ederek, mukavemet etmek, sarsılmadan hizmete devam edebilmek bu dehşetli asırda hiç de kolay değil. Bu sebeple, din-i mübîne hizmeti şiâr edinen ve bu yolda kalıcı ve etkili olmayı gaye edinen kişi, grup ve cemaatlerin, estirilen bid’a rüzgârlarına, oynanan oyun ve entrikalara karşı ayakta kalıp, varlıklarını sürdürebilmeleri için her zaman dikkatli ve teyakkuz halinde olmaları gerekir.

Burada şu ince ve önemli noktayı gözönünde bulundurmakta fayda var: Tarikat ve tasavvuf yoluyla hizmette bulunan gruplarda, yapılarının gereği olarak ferd eksenli bir hizmet biçimi mevcut. Yani “pederâne, mürşidâne” diye ifade edilebilecek bir “şeyh” veya “mürşid” ve bunların etrafındaki müridler... Kişi endeksli böyle bir hizmet yapısının, zaman zaman malûm çevrelerce estirilen bid’a rüzgârlarına dayanamayıp, ihtilâflara girdiğini, etkisiz hâle geldiğini görüyoruz. Çünkü şahıslara bağlı hizmet şekillerinde, manevî hizmetlerinde masum ve makul gibi görülen bir arzu ile “Bu sevabı ben kazanayım... Bu insanları ben irşad edeyim” istek ve meyli ön plana çıkıyor ve bunun sonucunda, olmaması gereken rekabetler ve şer odaklarının dört gözle beklediği dahilî ihtilâflar meydana geliyor.

Bu sebeple, malûm çevrelerin oynadıkları ve oynamakta oldukları oyunlara gelmemek ve kurdukları tuzaklara düşmemek için dahilî ihtilâflara kapı aralayacak söz, hâl ve davranışlardan uzak durmak gerekir. Ayrıca “pederâne ve mürşidane” tavır ve davranışlardan ziyade, kardeşliği ve kardeşliğin getirdiği samimî yakınlaşmayı ve tesanüdü ön plana çıkarıp, kenetlenmek gerekir...

Bediüzzaman’ın şu tavsiyelerini ciddiye alıp, hizmetlerimizi o şekilde yapmaya özen gösterebilirsek, bütün entrikacıların oyun ve tuzaklarını boşa çıkarmış oluruz:

“Mesleğimiz uhuvvettir, kardeş kardeşe peder olamaz, mürşid vaziyetini takınamaz. Olsa olsa kardeş kardeşe muâvin ve zahîr olur, hizmetini tekmil eder.”

Görüldüğü gibi, Nur mesleğindeki uhuvvetin vazgeçilmez gereği, birbirimize mürşidâne bir tavır içinde olmak değil, samîmî bir kardeşliği öne çıkararak birbirimize yardımcı olmak, varsa kusur ve eksiklikleri düzeltip tamamlamak şeklinde tarif ediliyor. Bunun sonucunda da kardeşler arasında meydana gelebilecek kıskançlık ve hasetlerin önü alınarak, doğabilecek ihtilâf ve tefrikalara set çekilmiş oluyor.

İfsat komitelerinin önünü kesmenin en önemli çaresi, dahilî ihtilâflara meydan vermeden tesanüdü sağlamaktır. Bunun en tesirli, en kestirme ve kalıcı reçetesi de istişaredir. Usûlüne uyularak, hakkı verilerek yapılan istişareler, hem kişileri, hem de cemaatin şahs-ı manevîsini her türlü maddî ve manevî tehlikelerden koruyacaktır. Dinin emirlerine uygun bir şekilde yapılan istişarelerden çıkan kararlar istikametinde yürüyen hizmet kervanını, hiçbir bid’a rüzgârı, hiçbir karanlık oyun ve entrika durduramaz.

22.04.2007

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (15.04.2007) - Zulmün sona ermesi için

  (18.02.2007) - Tenkitten kaçınmak ve tenkitlere açık olmak

  (11.02.2007) - Bazen geride durmak da hizmettir

  (04.02.2007) - Manevî bağları güçlendirmeli

  (28.01.2007) - Kitaplar yere gömülür mü?

  (21.01.2007) - Hizmetin sigortası şahs-ı manevîdir

  (14.01.2007) - Medyamızın cesur kalemleri

  (07.01.2007) - İnsanı tehlikeye sokan sözler

  (31.12.2006) - Dünyevîleştirme tuzağı

  (24.12.2006) - Kusur ve günahlarımızı küçük görmeyelim

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Metin KARABAŞOĞLU

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  Ümit ŞİMŞEK

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN


 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004