Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 24 Nisan 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

İsmail BERK

Çocuk, hürriyet ve hâkimiyet



23 Nisan’ı, dün “Ulusal Egemenlik Ve Çocuk Bayramı” olarak kutladık. Çocuklarımız yine coşkulu törenlerde şiirler okudu, resmî zevat mesajlar yayınladı. Okullarda folklor etkinlikleri için aylarca hazırlık yapıldı. Siyasiler ise egemenlik bayramına, kendi zaviyelerinden yorum getirdiler.

Bunlar olurken, bayramın karakteristiğine iki temel kavramın oturduğu dikkat çekiyor. “Egemenlik ve çocuk.” Biri bağımsızlığın ve iradenin millet eliyle temsili ve kullanımı, diğeri ise yarınlarımızın emaneti, cennet vasfında masumiyetin simgesi ve geleceğe ait hayallerin ifadesidir.

Bu yüzden sembolik de olsa, 23 Nisan’da her çocuk bir makama oturtuluyor. Bazen kendi fıtratlarından çıkan sözler, bazen de ellerine tutuşturulmuş veya resmiyet kazandırılmış metinler üzerinden isteklerini ve yorumlarını yapıyorlar.

Keşke, makamlar; 23 Nisan’daki çocukların masumiyetinde bir niyetle hizmet aracı olarak tam idrak edilebilse. O sevecen yüzlerdeki ifade netliği bürokrasiye yansısa. Etraftakiler, el pençe duranlar, o anda ilgi duydukları çocuklara davrandıkları gibi toplumun isteklerine duyarlı davransalar.

“Sözde değil özde” tabiri bu günlerde yaygın olarak kullanılıyor. Ulusal egemenlik de özde uygulamalara dönüşse, çocukça beklentilerin bile ciddiyetle kabul gördüğü ve itina ile kayda değer bulunduğu “hakimiyet-i milliye” ruhunda devam etse, bayramlar gerçek olacak.

Bu noktada ümitvârız. Meclisin, hükümranlık haklarını milletin tescilinde bir iradeyle kullandığı hür ve serbest zeminler / iklimler / ortamlar oluştukça, bireyin farklılıkları da, demokrasinin tekâmülü de kolaylaşmaktadır.

Biraz geriye gidersek; 1876 yılında ilk açılan Meclis’in başarısızlıkla sonuçlanmasından sonra 1908’de ikinci meşrutiyetin ilânı ile birlikte Meclis-i Mebusan’ın açıldığı gün olan 23 Temmuz hürriyet bayramı olarak kutlanıyordu.

“Ben dindar bir cumhuriyetçiyim” diyen Bediüzzaman, o günlerde hürriyete hitabında “ömr-ü ebedî ile tebşir eden” beyanı ve meşrutiyeti “hâkimiyet-i millet” gören yaklaşımı, sonraki dönemlere ve günümüze ışık tutan bir rehber fikirdir.

Zaman zaman yaşanan sıkıntılar, özellikle 27 Mayıs askeri darbesinin ardından yeni anayasada yer alan “Millet egemenliği, devlet organları eliyle kullanılır” hükmü, sivilleşmeye konulmuş bir takoz olarak milli iradeyi devletleştirmiştir.

Devlete giydirilen resmî ideoloji gömleği ise, devletin organları eliyle Meclisi dengeleyen ve egemenliği parçalara bölüp, siyasî iradeyi güçsüzleştiren bir sonuca götürmüştür.

Meclisin, Türkiye Cumhuriyeti devleti olarak birinci, Osmanlı ile birlikte üçüncü olarak açıldığı 23 Nisan tarihi ise, 1921 yılından itibaren Hâkimiyet-i Milliye Bayramı olarak kutlanmaya başlandı.

Bilahare çocuk esirgeme kurumunun çocuk haftası da bu günlere denk gelince, “Çocuk ve hâkimiyet” konuları aynı bayramın öğeleri haline getirildi.

Üç ayrı bayramın birbirini tamamlayan öncelikleri; “Hürriyet, hâkimiyet ve çocuk.” Hür vicdanlar, adil rekabet ve demokratik tercih hakkının eşit kıldığı hürriyet atmosferini teneffüs ettikçe, buna bağlı olarak demokratik devlet geleneğini inşâ eden bir toplumda ve ülkede, hâkimiyetin kaynağı da halkın tercihlerinden başkası olamayacaktır.

Eğer hürriyet zemininin bireyden topluma ve millete uzanan akl-ı selimi galip gelse, herkes kendini ortak paydada ve katılımcı sistemde söz sahibi görecek. O zaman devletleştirilmiş ideolojiler markajı ve tehdit algılamalarının subjektif tutumları azalacaktır.

Tehdit algılarının korku yayan şüpheciliğinden ve tartışma doğuran bölünmüşlüğünden kurtulmanın yolu, şeffaf ve herkesin şemsiyesi altında kendini hür bir insan, hâkim bir vatandaş ve çocuklar kadar rahat hissetmesi demokrasi kültürünün meyve vermesidir.

Ulusal egemenliği, ulusal fanatizme çekmeden ve çocuk dünyasını da maddî ve manevî tahrip etmeden, önceki hürriyet bayramıyla buluşturduğumuzda; ülkemizin demokrasi rüzgârı, yelkenlerini daha fazla huzurla dolduracak ve kalkınmayla hızlandıracaktır.

O zaman cumhurbaşkanı, günü geldiğinde seçilecektir. Yıllarca tartışma gündemi olmayacaktır. İnşaallah, bugünü yaşayan çocuklarımızla birlikte o günü de göreceğiz.

24.04.2007

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (23.04.2007) - Kutlu doğum bereketine

  (22.04.2007) - Kutlu doğum bereketine

  (19.04.2007) - Sağda tabanı toparlamak

  (18.04.2007) - Demokratik uzlaşma ve sivil inisiyatif

  (17.04.2007) - Baskın geri teper

  (16.04.2007) - Emekli generallerin “er” meydanı

  (15.04.2007) - Mutlu olmak

  (12.04.2007) - Gündem

  (11.04.2007) - Sivilliği istismar eden formalılar

  (20.02.2007) - Seçim sathı maili

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Metin KARABAŞOĞLU

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  Ümit ŞİMŞEK

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN


 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004