Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 08 Mayıs 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Mustafa ÖZCAN

Neron seçildi



Hitler de seçimle iktidara gelmişti. Bush da iki defa üst üste seçildi. Sarkozy de öyle. Fransa’da Neron sandıktan çıktı. Bu adam sadece Fransa’yı değil aynı zamanda Avrupa’yı da yakacak. Dolayısıyla insanlık düşmanlarının seçimle işbaşına gelmesine müsaade edilir de nedense bu, dindar insanlardan esirgenir. Dünya böyle bir sistemi yaşıyor.

Beklenildiği gibi, Sarkozy’yi ilk kutlayanlar arasında ABD, Merkel ve İsrail vardı. Yeni Neron da seçildikten sonra ilk açıklamalarında ABD ile ittifak vurgusunda bulunmuştur. Dolayısıyla Fransız halkı Sarkozy’yi seçerken aynı zamanda Avrupa’nın da Bush’unu seçmiştir. Bush iki dönemlik iktidarı boyunca dünyayı ateş topuna çevirmiştir. Sarkozy de içişleri bakanlığı sırasında Paris’i ve banliyölerini cehenneme çevirmiştir. Cumhurbaşkanı olunca ne yapmaz? Coşkulu kalabalıklar tarafından seçildikten sonra iki zıt görüntü oluşmuştur. Bir tarafta coşkulu kutlamalar diğer tarafta da yine göçmenler ve gayri memnunlar ya da Fransız cemiyetinin en alttakileri tarafından Paris ve araçların yeniden ateşe verilmesi. Bush gibi o da zıtların ve keskinliğin adamıdır. Bu bağlamda, The Guardian gazetesi, hakkında isabetle şu teşhisi koymuştur: “Seçmenlerin hayali ve kâbusu olan adam tacı aldı...”

İki lâfı birbirini tutmayan makyavelistlerin şahı olan bu adam kendisini ‘de Gaulle’cu olarak nitelendirmekte ve Gaullist olduğunu söylemektedir. Halbuki de Gaulle’un politikası denge üzerine kurulu idi. Temeli şudur: ABD ve İsrail’e mesafe. Buna mukabil, mazlûm milletlerin yanında olmaya ve Araplara açılmaya çalışmıştır. Halbuki Sarkozy hem İsrail’in, hem de Bush’un yakın dostudur ve en yakın olduğu kutup bu sarmaldır. Buna ilâve olarak Arap ve Müslüman göçmenleri ‘ayak takımı, döküntüler’ diye nitelendirmiştir. Bununla birlikte bu göçmenlerin interlandı olan alanda Bush gibi Fransa’nın imparatorluğunu tesis etmeye çalışıyor. Aslında Avrupa’ya karşı tam İngiliz politikası güdüyor ve izliyor. İngiltere ABD ile Avrupa’yı dengeleyerek inisiyatif alanını arttırırken Sarkozy de AB’yi arkadan hançerleyerek güya Fransa’yı öne çıkarmaya çalışmaktadır.

***

Bunun için de önünde iki araç vardır. Birincisi AB’nin doğuya doğru açılmasına ve yayılmasına fren koymak ve ikinci olarak da Bush’un BOP projesine mümasil olarak Fransa’nın patronajında bir Akdeniz birliği veya işbirliği havzası kurmak. Türkiye’yi ayrıcalıklı AB’ye istemezken Akdeniz işbirliği havzasına dâvet ediyor. AB’de ortak olmak yerine patronajı altında Akdeniz işbirliği havzasına çağırıyor. Hiç lâfı uzatmaya gerek yok, görülecektir ki bu demagog ve popülist adam önce Fransa’yı yakacak sonra da Avrupa’nın ufkunu karartacaktır. Aynen Bush gibi Avrupa dışında İslâm topraklarında imparatorluk hayalleri de Napolyon’unkinden farklı olmayacaktır. Güneyde veya Akdeniz havzasında kendisine göre alternatif bir AB kurmak istiyor. AB’nin gölgesinden kurtulmak ve onun dibine kükürt suyu (kibrit-i ahmer) dökmek istiyor. Akdeniz ülkeleriyle böyle bir birliktelik kurabilir mi bilinmez ama kanbağıyla da bağlı olduğu İsrail’in, bu projesinde en yakın partneri olması ihtimâldir. Adı De Gaulle’cü kendisi ise Bush’cu. Aslında gizli Le Pen’ci ve Ulusal Cephe’nin gayri resmî adayı idi. Le Pen’le eğer varsa tek farkı Amerikancı olmasıdır. Le Pen dış politikada ABD’ye karşı mesafeliydi. Onun dışında Le Pen’in programını çalmış ve kendisine mâletmiştir. Le Pen dışarıda ama politikaları artık Elysee Sarayı’ndadır. Başta Chirac olmak üzere geçen seçimlerde Le Pen’i seçtirmemek üzere Fransa seferber olmuş ve onu bloke etmişlerdi. Şimdi ne oldu da Fransa onun ikizini seçti? Demek ki Fransız halkının sağduyusu buraya kadarmış.

‘Arkaik ve köklü milletler aynı zamanda derin milletlerdir’ denilir, ama bu kıyamete koşuş sürecinde dumura uğramış; kimsede derinlik kalmadı. Herkes sığlık yarışında.

***

Seçildikten sonra Türkiye ile müzakereleri askıya almak istiyordu. Bu aslında Türkiye’ye değil Avrupa’ya zarar verir. Bu açıdan aslında Sarkozy, Ankara’yı değil de Brüksel’i sarsıyor. Ermeni asıllı Patrick Deveciyan’ı da Dışişleri Bakanı yapacakmış. Yakışır. Böylece derinlerde olan ittifak da yüzeye çıkmış olur.

08.05.2007

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (07.05.2007) - Erbakanizm- Erdoğanizm farkı

  (06.05.2007) - Baykal - Sarkozy

  (04.05.2007) - Sistemin adı

  (03.05.2007) - Blokaj

  (02.05.2007) - Sivil muhtıra

  (01.05.2007) - Gül darbesi

  (30.04.2007) - Tandoğan'dan sonra Çağlayan

  (29.04.2007) - Derhal erken seçim

  (27.04.2007) - Merkeze oturma mı, ele geçirme mi?

  (26.04.2007) - Geri adım, atılımdır

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Metin KARABAŞOĞLU

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  Ümit ŞİMŞEK

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN


 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004