Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 20 Eylül 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Mustafa ÖZCAN

Mevlânâ’nın yöntemi



—Dünden devam—

Kuru akliyat Müslümanları fırka fırka yaptığı gibi gayri müslimlerin İslâm’la tanışmalarına da bir katkı sunamamıştır. Aksine bu katkıyı ehl-i nazar değil, ehl-i hikmet veya bunun eşanlamlılarından birisi olarak ehl-i irfan temin ediyor. Hamidullah Hoca açıkça bunu itiraf ediyor. Kılıç ve aklın hiçbir muhtediyi kendine celbetmediğini ve çekmediğini ve gayri müslimlerin İslâm’da akıl veya hukuk metodlarına bakıp da hidayete erdiklerinin görülmediğini ama cümlesinin maneviyat ve kalp yolunu takip ederek yeni menzillerine ulaştıklarını hatırlatıyor. Beyin ikna makamı olsa da tasdik makamı değildir. Tasdik makamı kalptir. Akıl burada kılıç makamına tekabül eder ve kimse de kılıç zoruyla Müslüman olmaz. Olsa da zorakidir. Makbul değildir. Makbulü ihtiyara mukarin olanıdır.

Aklın ve kılıcın yerine Hamidullah Hoca gönül ve maneviyatı ve onun tariklerinden sadece birisi olan tasavvufu ikame ediyor. Aslında kılıç ile akıl, ruh ile gönül farklı hiyararşiktir ve birbirlerine zıt değillerdir. Tamamlayıcıdırlar. Akılla hikmetin birbirine zıt olmadığı gibi dûn mertebelerdekiler için zıtlık görülebilirse de bu bir yanılsamadır. Sadece makam ve derece ve boyut farkı vardır. Akıl ve kılıç çözme makamıdır. Gordiom düğümü gibi düğümleri çözer. Çözer ama kazanma makamında kılıç kördür ve paslıdır. İşlemez. Kılıç sadece gönüllerini hakka kapatanlar yani mütecavizler için ve onlara karşı dinin ve diyanetin sınırlarını korumak için bir tedbirden ibarettir. Kapının bekçisidir. Aklın nuru, vicdanın nuru ayrı ayı olduğu gibi kalbin gıdası ile fizikin gıdası ve onların sahalarının savunmaları da ayrı ayrıdır.

Mevlânâ kendisi de bir kelamcı olduğu halde kelam mesleğine iltifat etmemiştir. Zira kelamcılar dört mezhep imamının nehyettiği gibi Kur’ân’daki cedel üslubunu da zamanla terketmişlerdir. Geçişliliği kaldırmışlar ve anlamak yerine mahkûm etmeye dayalı bir meslek edinmişlerdir. Kelam diyaloğu öldürmüştür. Zaten çok kategorize etmek manaları köreltiyor. Tasnif bilgi ise de fazlası hikmetin körelmesidir. Hikmet üst bilgiyi beraberinde getiriyor. Bundan dolayı Mevlânâ aklı mertebelere ayırıyor. Mutezile ise bütün akılları bir ve eşit kabul ederek aslında tarihte ilk akılcı komunistler olma vasfını hak etmişlerdi. Akılda iştirakilik mesleğine sapmıştır. Sistemlerini de bu anlayış üzerine inşâ etmişlerdir.

Maddiyyun anlayışına dayalı komunistler mesleklerini umumen dine karşı bir zaptiye gibi kullanmışlarsa, Mutezile de akılcı mesleklerini nakle karşı bir zaptiye gibi kullanmışlardır. Akla aşırı yüklenmek aslında onu köreltmekle eşdeğerdir. Bir sahaya aşırı tevaggül ve yönelme nasıl başka sahalarda körelmeyi getiriyorsa aslında akliyat da bir yönüyle aklı inkişaf ettirse de diğer alanlar hesabına olduğundan küllî manada bindiği dalı kesiyor ve onu köreltebiliyor. Mertebeler arası dengeyi bozuyor.

Ehl-i İslâm ve beyne’l İslâm arasında ihtilaf-u tefrikanın artmasının sebeplerinden birisi de ilmi kelamın izahta hikmet yönteminden ziyade akim bir yöntem ve meslek olan cedele kaymış olmasıdır. Bu da anlaşmayı, uzlaşmayı ve geçişliliği büyük çapta kesintiye uğratmıştır. Mertebelerde indirgemeciliğe kapı açmış ve kategorik yaklaşımlar katılık ve kilitlenmeyi beraberinde getirmiştir. Mevlânâ’nın cazibesi ise nazarı dışlamadan cedele değil de hikmete dayanmış olmasındandır. Akıl çözeceği yerde bazen daha da kilitliyor ama üst akıl olan hikmetle durum halli âsân oluyor ve bu meslek hallirumuz manası kazanıyor.

20.09.2007

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (19.09.2007) - Mevlânâ’nın yöntemi

  (18.09.2007) - Mevlânâ’yı anlamak

  (17.09.2007) - İnsanın ve hayvanın kıymeti

  (16.09.2007) - Talebesine intisap eden meşayih

  (15.09.2007) - Ankara şifresi ve atfı

  (13.09.2007) - Tarihî pazarlıklar

  (12.09.2007) - Şam üzerindeki kara bulutlar!

  (11.09.2007) - Doğudaki Batılı adamın portresi

  (10.09.2007) - Entelektüel kuraklık

  (09.09.2007) - Ahmet Cevdet Hoca

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT


 Son Dakika Haberleri