Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 30 Aralık 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Hüseyin GÜLTEKİN

Demokrasi deyince



Demokrasi deyince hep aklımıza dört-beş yılda bir sandık başına gidip oyumuzu kullanmak geliyor. Böyle yapmakla insan olarak veya vatandaş olarak bütün yükümlülüklerimizi yerine getirmiş olduğumuzu zannediyoruz.

Demokrasinin ülke veya belde idarecilerini seçmekten ibaret olmanın ötesinde bir şey olmadığını zannettiğimizdendir ki, günlük hayatımızın diğer safhalarında demokrasiyle ilgili kaide ve kurallar ya aklımıza gelmiyor ya da uygulamada bunları pek dikkate almıyoruz çoğu zaman.

Böyle bir yanlış anlayışın sonucu olarak, çoğu zaman normal vatandaşlık haklarımızın neler olduğunu bilemiyoruz, bilsek dahi bu haklarımızı korumada gerekli olan gayret ve cesareti gösterme noktasında adeta bir acz içinde oluyoruz.

Söz gelimi herhangi bir işimizin takibi için gittiğimiz bir resmî kurumdaki memur veya amirlerin hakikat-ı halde halka hizmetle yükümlü olduklarını, vatandaşın işlerini görmek için o makamlarda oturduklarını, o makamlarda oturanlar bilmedikleri gibi, çoğu zaman biz de bunun farkında değiliz.

Bu gerçekleri bilememenin bir sonucu olarak, halka hizmet için o makamları işgal edenler, iş takibi için gelen vatandaşlara karşı tam “ağa” veya “beyefendi” edasıyla muâmele etmekte, hatta yerine göre gelenleri azarlayarak kapı dışarı etmekte bir beis görmemektedirler.

Haklarımızı bilememenin veya cesaretle arayamamanın bir sonucu olarak, resmî makamlarda bulunanlardan sınırlı sayıda yaptığı işin şuurunda olan insaf ehli bazı memurlar da, bazı keyfîliklere, hatta müstebitliklere girebiliyor.

Bu nevî yanlış uygulamalar, tabiî ki sırf devletin resmî kurumlarına ait bir durum değil. Diğer insanî münasebetlerimizde, birbirimizle olan diyaloglarımızda, fikir alış verişlerimizde de çok arzu edilen bir yerde olduğumuzu söylemek biraz zor.

Söz gelimi dost ve arkadaşlarımızla olan münasebetlerimizde demokratik bir hâl ve davranış içinde olabiliyor muyuz? Bizden farklı fikir ve düşüncelere sahip olan insanlara karşı nasıl davranıyoruz? Hoşumuza gitmeyen, beğenmediğimiz fikir ve düşüncelere karşı sabır ve tahammülümüzün derecesi nasıl? Mizaç ve meşrep olarak bizden farklı insanlarla bir arada, uyumlu bir şekilde yaşayabiliyor muyuz? Böyle insanlarla beraber teşrik-i mesâide bulunup, aynı kulvarda, aynı hizmet mekânlarında îfâ-i hizmette bulunabiliyor muyuz? Anlaşamadığımız veya farklı yorumladığımız mevzular olsa dahi aynı dâvâ etrafında, aynı zeminlerde uyumlu bir şekilde hizmetlerde bulunabiliyor muyuz?

Yine konumuzla ilgili olarak, ailemizdeki yaşantımız nasıl gidiyor? Demokrasi kuralları mı işliyor, yoksa her aile ferdi bildiğini okuyup, kendine ait hayatını mı yaşıyor? Ebeveynler sürekli emir veren komutan konumunda, çocuklar da o emirleri yerine getiren veya emirlere karşı direnen rolünde mi? Ebeveyne karşı çocuklar fikir ve düşüncelerini çekinmeden serbest bir şekilde ifade edebiliyorlar mı? Eşler arasındaki diyalog ve iletişim demokratik mi? Çocuklar, ebeveyninin rızasını ve duâlarını almayı dert ediniyor mu? Onların doğru ve makul istek ve arzularına nasıl bir karşılık veriyor? Anne ve babalar, kendi doğrularını çocuklarına kabul ettirmek için nasıl bir tavır takınıyorlar? Bu noktada baskı ve dayatmaların ötesinde akla kapı açıp onları yönlendirme yolunu tercih ediyorlar mı?

Evet, demokrasi deyince milletvekili ve belediye başkanlarının seçiminden başka şu söylemeye çalıştığımız hususlar da aklımıza geliyorsa, mesele yok. Günlük yaşantımızda, insanlarla olan münasebetlerimizde demokrasinin kurallarına uymada lâzım olan dikkat ve hassasiyeti gösterebiliyorsak iyi yerdeyiz demektir. İnsanî haklarımızı korumada ve savunmada, başkalarının haklarına saygı göstermede gerekli olan tavır ve tutumu gösterebiliyorsak mesele yok.

30.12.2007

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (23.12.2007) - Kırmayalım, kırılmayalım

  (16.12.2007) - Para ve kariyer üzerine kurulan evlilikler

  (09.12.2007) - Alış verişte dürüstlüğü elden bırakmamalı

  (02.12.2007) - Dahildeki barış ve kardeşlik önemli

  (25.11.2007) - Dest-i kudreti unutmamak kaydıyla

  (18.11.2007) - Okumayınca strese girmek

  (11.11.2007) - Meşrepler farklı da olsa, aynı dâvâ etrafında kenetlenmek

  (04.11.2007) - Tevazu ve mahviyet olmadan olmaz

  (28.10.2007) - Farklı meşrepteki insanların bir arada olması mümkündür

  (21.10.2007) - Para ve kariyer uğruna hebâ edilen değerler

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Nurettin HUYUT

  Raşit YÜCEL

  Rifat OKYAY

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT


 Son Dakika Haberleri