"Gerçekten" haber verir 21 Ağustos 2008
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye | Abone Formu | İletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Ali FERŞADOĞLU

Önsezimizi nasıl güçlendirebiliriz?



ÖNSEZİ, eskimez eski tabiriyle hiss-i kablelvuku. Anlamı, ileride meydana gelecek bir olayı akıl ve muhakeme yürütmeden hissedip sezme kabiliyetidir.

Aslında beş duyumuzun yanında altıncı hissi, önseziyi biliyoruz. Ancak bunların dışında isimlendiremediğimiz daha pek çok lâtifelerimiz, hislerimiz vardır.

Bediüzzaman, dış duyular ve iç meşhur duygulardan başka, insanda ve hayvanda “sâika” (sevk eden, götüren, sürükleyen altıncı) ve “şâika” (şevkli, istekli, arzulu yedinci his) nâmıyla, aynen işitme ve görme gibi iki diğer hissi, “önseziyi” ilmen tesbit ederek bulur.1

Filozof Bergson’un da üzerinde durduğu sezgi, kalbî bir duygudur ve güçlü bir imana sahip olan mütedeyyin, özellikle velilerde fazla inkişaf eder, kerametkârâne sonuçlarını gösterir. Doğrusu sıradan insanlar dahi “sadık (doğru) rüya” sayesinde evliya gibi, gaybî ve geleceğe ait şeyleri görebilirler.2

Dış duygularımızı ve iç duyularımızı (his ve lâtifelerimizi) geliştirirsek, bunların toplamından hâsıl olan altıncı, yedinci, sekizinci hisler ortaya çıkar.

Bazı insanlar, kalp aynaları parlak olup saf ve arı duru duygulara sahiptir; yaklaşan nesneyi, canlıyı, tıpkı bazı hassas insanların yağmuru nem-rutubet sûretinde önceden hissetmeleri gibi, telepatik bir dalga boyu şeklinde hissedebilirler. Belki de, o cisimlerin veya unsurların yaydığı dalgalar, “sâika ve şâika” (sevk edici, sürükleyici lâtif dalgalar), radara, alıcılara çarpar. Ve şuuruna varmaksızın ondan söz açarlar.

Herkes sık sık karşılaştığından tecrübe etmiştir: Birisinden söz ederken, o kişi âniden çıkagelir. Ki, bir atasözünde, “Kurttan söz edince topuzu hazırla, vur; zira kurt geliyor!” denir. Demek önsezi-Rabbânî lâtife denilen, hakikatleri hisseden ve mânevî zevkleri almaya yarayan his, duygu, onun geldiğini haber veriyor. Fakat akıl, şuur ihata edemediği, onun dalga boyunu kuşatamadığı için, kasten değil, farkına varmadan bahsedilir. Feraseti güçlü olanlar, bazen kerâmet gibi geldiğini haber verir.3

Kâinatın santralı olan kalbini inkişaf ettirenler ve onun şifresini yakalayanlar, pek çok olay ve meseleleri sezebilir, anlayabilir. Kâinatta cereyan eden olaylar, kalbimizde de yankılanır. Duygu ve kalp hâkimiyetini sağlayanlar, bu olaylardan haberdar olur. Melek, cin, hayvan, bitki türleri dâhil kâinatta var olan bütün elektro / biyo-manyetik dalgalar ve enerji boyutlarının bir santrali hükmündeki insan kalbi, elbette bitki ve hayvanlardan çok daha geliştirilebilir (sonsuz) bir sezgi potansiyeline sahiptir. “Önsezi” de diğer binlerce his, lâtife gibi; zikir, duâ, ibadet, tefekkür, vecd (trans, derin gevşeme), riyazet ve motivasyonla geliştirilebilir.

Maneviyâtı güçlü şahsiyetlerde, daha doğrusu nefsini temizlemiş, ulvî duygularını yüceltmiş kişilerde, özellikle velilerde önsezi fazla geliştiğinden onlarda bu his bir kerâmet gibi görülür. Çünkü onlar, tefekkür, ibadet, zikir ile akıl, zekâ, kalp gibi his ve duygularını inkişaf ettiriyor, duyarlılıklarını arttırıyorlar. Önsezinin oluşumuna telsiz, telsiz telefon, teleskop veya bilgisayar-internet örnek olabilir. Bu cihazları kullanıp haberleşme formasyonu kazananlar, pekâla çeşitli yerlerle irtibat kurabilir, birçok şeyi kullanmayanlardan önce haber alır veya sezerler.

Dipnotlar:

1- Mektubat, 28. Mektub, s. 333, 2- A.g.e., 3- A.g.e.

21.08.2008

E-Posta: [email protected] [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (20.08.2008) - Mesajları alabiliyor muyuz?

  (19.08.2008) - “Baba cinneti!” mi, alkolik veya sarhoş cinayeti mi?

  (18.08.2008) - Nimet ve itibar okumayı gerektirir

  (16.08.2008) - Zaman içinde zaman yaratılır bu gece!

  (15.08.2008) - İnançsızlar harika haller nasıl gösterebilir?

  (14.08.2008) - Yalnız Allah’tan korkup, yalnız O’na ibadet edip, O’ndan isteseydik!

  (13.08.2008) - Suçlu biziz, kendimizi gözden geçirelim!

  (12.08.2008) - Sabun kullanılırsa temizler, din yaşanırsa…

  (11.08.2008) - Şimdi ne oldi?

  (09.08.2008) - Şaka değil,imtihanlardan imtihana…

 
GAZETE 1.SAYFA

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Ahmet ARICAN

  Ahmet DURSUN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Atike ÖZER

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Elmira AKHMETOVA

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Fatma Nur ZENGİN

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Osman GÖKMEN

  Raşit YÜCEL

  Rifat OKYAY

  Robert MİRANDA

  Ruhan ASYA

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet BAYRİ

  Saadet TOPUZ

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Semra ULAŞ

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Ümit KIZILTEPE

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT

Site yöneticisi | Editör
Yeni Asya Gazetesi Gülbahar Cd. Günay Sk. No.4 Güneşli-İSTANBUL T:0212 655 88 59 F:0212 515 67 62 | © Copyright YeniAsya 2008.Tüm hakları Saklıdır