"Gerçekten" haber verir 23 Ağustos 2008
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye | Abone Formu | İletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Kazım GÜLEÇYÜZ

Nerede hakkın hatırı?



Anayasa Mahkemesinin AKP'ye verdiği “ihtar,” partiye sistemin mayınlı alanlarında en küçük bir adım atma imkânı bırakmadı. Dolayısıyla, AKP iktidarında yaklaşık altı yıldır yer yer daha da şiddetlenerek devam eden 28 Şubat uygulamalarını kaldırma veya hafifletme umutları tamamen ortadan kalktı.

Yani AYM’nin önce başörtüsü, sonra kapatma dâvâsında verdiği kararlarla çifte çelik korse giydirilen AKP iktidarda kaldığı müddetçe bu uygulamaların yol açtığı mağduriyetler sürecek.

Bu böyle, ama asıl garip olan şey, mağdurlar cephesinde, 28 Şubat’ın on senedir gasp ettiği haklarını AKP iktidarının devamına feda eden tuhaf bir anlayışın seslendirilmeye başlanması.

Bazıları diyorlar ki: “Başörtüsü, din eğitimi, imam hatip, katsayı gibi konuların gündeme getirilmesi, mâlûm cephenin heyheylerini tırmandırıyor ve bu yüzden AKP’yi zora sokan rejim krizleri çıkarılıyor. Onun için bu konulardaki çözüm talep ve ısrarımızdan vazgeçip, bunları genel ortam normalleşinceye kadar tehir edelim.”

Azgın bir azınlığın şirretliği karşısında boyun eğip teslim bayrağı çekmekten başka bir anlam ve izahı bulunmayan bu mantığın savunulur bir tarafı var mı, olabilir mi? Nerede hakkın hatırı?

Tamam, Bediüzzaman’ın gürültüyü yatıştırıp sükûneti sağlamak için geçici bir taktik olarak tavsiye ettiği “haksıza yardım” diye birşey var.

Mektuplarından birinde bunu şöyle anlatır:

“Eski Harb-i Umumîde (Birinci Dünya Savaşı), Rusya’nın şimalinde, 90 zabitimizle beraber bir uzun koğuşta esir olarak bulunuyorduk. O zatların bana karşı çok ziyade teveccühleri bulunmasından, nasihatle gürültülere meydan vermezdim. Fakat birden asabiyet ve sıkıntıdan gelen bir titizlik, şiddetli münakaşalara sebebiyet vermeye başladı. Ben de üç-dört adama dedim:

“ ‘Siz nerede gürültü işitseniz, gidiniz, haksıza yardım ediniz.’

“Onlar dahi öyle yaptılar, zararlı münakaşalar kalktı. Benden sordular:

“ ‘Neden bu haksız tedbiri yaptın?’

“Dedim:

“ ‘Haklı adam insaflı olur; bir dirhem hakkını, istirahat-ı umumînin yüz dirhem menfaatine feda eder. Haksız ise ekseriyetle enaniyetli olur; feda etmez, gürültü çoğalır.’ ” (Şualar, s. 284-5)

Açıkça anlaşıldığı üzere haksızların çıkardığı şamatayı susturma amacıyla sınırlı geçici bir taktik bu. Yoksa onların zulüm ve haksızlıklarının ve yol açtıkları mağduriyetlerin ilânihaye devamına imkân verecek bir teslimiyet fetvası değil. Öyle yorumlanırsa işin içinden çıkılamaz.

Temel haklar, baskıcı ve tahakkümcü bir şirretliğin, olmayan ve hiçbir zaman da olmayacak insafına terk edilemez. Hak taleplerini gündeme getirmenin şartı olarak gösterilen “normalleşme” de onların keyfine bırakılarak sağlanamaz.

Olsa olsa, önceki tecrübelerden çıkarılacak derslerle, yine gürültü ve şamata yapmalarına imkân ve fırsat vermeyecek akılcı stratejilerle hareket edilir, ama haksızlıkları ve mağduriyetleri sona erdirme hedefinden asla vazgeçilmez.

Hakları erteleyen tavırdaki bir başka yanlış da, demokrasi, hak, hukuk ve özgürlük mücadelesinin kaderini bir siyasî partiye endekslemiş ve dahası, o partinin muhafazasını, yıllardır gasp edilen en temel hakların iadesi için verilmesi gereken mücadelenin önüne geçirmiş olması.

Asıl olan parti mi; yoksa tesettür mü, din eğitimi mi, insanlara dinlerini öğrenme ve yaşama imkânının verilmesi ve bu yoldaki engellerin kaldırılması mı? Bilerek veya bilmeyerek, isteyerek veya istemeyerek çelik korseler giydirilip kıskaca alınarak baskıcı ve dayatmacı uygulamaların taşeronu durumuna düşürülen bir partinin bu haliyle muhafazasını, hakların iadesi ve mağduriyetlerin izalesi mücadelesinden daha önemli gören bir anlayışla nereye varılabilir ki?

Dileriz, mağdur çoğunluk bu yanlış telkinlere itibar edip zulmün devamına fetva verdirmez...

23.08.2008

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (22.08.2008) - Darbecinin sonu

  (21.08.2008) - Asker ve irtica

  (20.08.2008) - TSK'da farklı süreç

  (19.08.2008) - Çelik korse

  (02.08.2008) - TAHLİL

  (01.08.2008) - Ölüm ve sıtma

  (31.07.2008) - Cemaatler ve devlet

  (30.07.2008) - Sessiz yürüyüş

  (29.07.2008) - Terör ve Ergenekon

  (27.07.2008) - Asırlık gecikme

 
GAZETE 1.SAYFA

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Ahmet ARICAN

  Ahmet DURSUN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Atike ÖZER

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Elmira AKHMETOVA

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Fatma Nur ZENGİN

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Osman GÖKMEN

  Raşit YÜCEL

  Rifat OKYAY

  Robert MİRANDA

  Ruhan ASYA

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet BAYRİ

  Saadet TOPUZ

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Semra ULAŞ

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Ümit KIZILTEPE

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT

Site yöneticisi | Editör
Yeni Asya Gazetesi Gülbahar Cd. Günay Sk. No.4 Güneşli-İSTANBUL T:0212 655 88 59 F:0212 515 67 62 | © Copyright YeniAsya 2008.Tüm hakları Saklıdır