"Gerçekten" haber verir 27 Eylül 2008
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye | Abone Formu | İletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Kazım GÜLEÇYÜZ

Derinleşen hüsran



Üniversitelerde yeni ders yılı başlarken, özellikle iki üniversiteden gelen haberler son derece dikkat çekici ve düşündürücüydü.

Bunlardan biri, Boğaziçi’nin de, Cumhurbaşkanı Gül’ün tercihiyle atanan yeni rektörle birlikte yasakçı üniversiteler arasına dahil olması.

Diğeri, Başbakan Erdoğan’ın Harran Üniversitesinde, kampüs girişine konulan “Kampüs alanında türban yasaktır” levhasıyla karşılanması.

İki tablo da çok ibretli ve hüzün verici.

AKP iktidar olduktan sonra başörtüsünde çözüm bekleyen tabanına yıllarca hep şöyle dedi: “Bu işi çözmek istiyoruz, ama görüyorsunuz, elimiz kolumuz bağlı. Size söz veriyoruz: Çankaya’yı aldıktan sonra bu sorunu halledeceğiz.”

28 Ağustos 2007’de Çankaya hedefine ulaşıldı, AKP’nin ikinci adamı Gül Cumhurbaşkanı oldu; başörtülü eşi de “first lady” sıfatını kazandı.

Ve Gül’ün Çankaya’ya çıkmasının üzerinden tam 13 ay geçti. Gelinen noktada başörtüsü yasağı kalkmak veya hafiflemek bir tarafa, daha da yaygınlaşarak ve şiddetlenerek devam ediyor.

En taze örneği, yasağın en katı olduğu dönemlerde bile bu sıkıntıyı öğrencilerine hissettirmemesiyle bilinen Boğaziçi’ndeki son gelişmeler.

“Türkiye’nin en özgürlükçü üniversitesi” olarak şöhret bulan üniversitenin kapıları, şimdi başörtülülerin, perukluların, kapşonluların içeri alınmadığı nizamiyelere dönüşmüş durumda.

Diğer öğrencilerin verdiği destekle nizamiye aşıldığında ise, başörtülüler “davranışlarının hukukî sonuçlarına katlanmaya hazır olduklarına” dair taahhütname imzalamaya zorlanıyorlar.

Bu işi yapan, Gül’ün tercihiyle rektörlük koltuğuna oturan zat. Dolayısıyla, Boğaziçi Rektörünün icraatları, Gül’ün hanesine de yazılacak.

Peki, Gül’ün eleştirilere bir cevabı olur mu?

Köşkteki bir senesini değerlendirdiği mülâkatlarından birinde Gül, başörtüsüyle ilgili soruya “Bu meseleyi politikacılarla konuşun. Ben ne söyleyeceğim?” şeklinde bir cevap vermişti.

Altı yıllık bir bekleyişle gelinen nokta işte bu.

Başörtüsü meselesinin çözümünü Çankaya engelinin aşılması şartına bağlayarak bugünlere gelen AKP’liler acaba bu söze ne diyecekler?

“Çankaya’yı almak yetmiyormuş” deyip, Anayasa Mahkemesi üyelerinin değişeceği tarihlere göre yeni vade mi tayin edecekler; yoksa “Biz o sözü cumhurbaşkanının Gül değil, Erdoğan olacağı hesabına göre vermiştik” mi diyecekler?

Doğrusu, neresinden bakılsa sıkıntılı bir iş.

Gül “Türbanı politikacılarla konuşun” diyerek kendisini sıyırmak istiyor, ama topu yanlış yere atıyor. Çünkü Anayasa Mahkemesi, son iki kararıyla konuyu bir kez daha politikacıların konuşma ve hareket alanından çıkarmış durumda.

Önce, Erdoğan’ın “velev ki siyasî simge olsun” çıkışının ardından, başörtüsünü üniversitelerle sınırlı olarak serbest bırakmak için MHP desteğiyle yapılan anayasa değişikliğinin iptali; bilâhare kapatma dâvâsında AKP’ye verilen “ağır ihtar”ın en önemli gerekçesinin bu değişiklik olması, iktidar partisi yönetici ve mensupları başta olmak üzere hiçbir politikacıya “türban hakkında konuşma” mecali bırakmamış bulunuyor.

Hal böyleyken Gül’ün “Ben ne söyleyeyim? Politikacılarla konuşun” beyanının anlamı ne?

Tipik ve trajik bir havlu atma, kendisini sıyırmaya çalışma ve eline verilmek istenen “ateşten top”u boşluğa fırlatma manevrası söz konusu.

Bu meselenin “ateşten top” haline getiriliş sürecinde kendilerinin senelerdir izleyegeldikleri yanlış siyasetlerin rolü ise başlı başına bir vebal ve ağır sorumluluk tablosunu ortaya çıkarıyor.

Erbakan’la birlikte oldukları dönem ayrı bir bahis. Ama şu anda ondan söz etmiyoruz. AKP olarak, milletin kahir ekseriyetinin büyük ümitlerle verdiği oylar sayesinde iktidar gücünü ellerinde tuttukları son altı seneden bahsediyoruz.

Altı yılda gelinen nokta, yasağın yeni rektörlerle sürdüğü ve Erdoğan’ın “Türban yasak” levhalarıyla karşılandığı bir Türkiye olmamalıydı...

27.09.2008

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (26.09.2008) - Ergenekon’da gidişat

  (25.09.2008) - Kemalizm pazarlığı

  (24.09.2008) - Millî Güvenlik dersi

  (23.09.2008) - Ders kitabında irtica

  (21.09.2008) - Kadir Gecesini ararken

  (20.09.2008) - Akrediteli “iletişim”

  (19.09.2008) - Bu paralar nereden?

  (18.09.2008) - Ders kitabı skandalları

  (17.09.2008) - Bu skandal geçiştirilemez

  (16.09.2008) - Yeni strateji

 
GAZETE 1.SAYFA

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Ahmet ARICAN

  Ahmet DURSUN

  Ahmet ÖZDEMİR

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Atike ÖZER

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Elmira AKHMETOVA

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Fatma Nur ZENGİN

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Osman GÖKMEN

  Raşit YÜCEL

  Rifat OKYAY

  Robert MİRANDA

  Ruhan ASYA

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet BAYRİ

  Saadet TOPUZ

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Semra ULAŞ

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Ümit KIZILTEPE

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT

Sitemizle ilgili görüş ve önerileriniz için adresimiz:
Yeni Asya Gazetesi Gülbahar Cd. Günay Sk. No.4 Güneşli-İSTANBUL T:0212 655 88 59 F:0212 515 67 62 | © Copyright YeniAsya 2008.Tüm hakları Saklıdır