"Gerçekten" haber verir 20 Eylül 2008
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye | Abone Formu | İletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Kazım GÜLEÇYÜZ

Akrediteli “iletişim”



Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ’un, öteden beri uyguladıkları akreditasyon listesini bir-iki istisna ile koruyarak medya yöneticileriyle yaptığı “iletişim toplantıları”ndan basına yansıyan bilgiler de gündemi epeyce meşgul edecek gibi görünüyor.

Akreditasyon bahsinden başlarsak...

Bu uygulama için “Kurum olarak hakkımız” demiş Başbuğ. Ama kriteri değiştirmiş. Genelkurmay canibinden evvelce yapılan bazı gayriresmî beyanlarda bu konudaki ölçü “Atatürk ilkelerine bağlılık” olarak ifade edilirken, şimdi Başbuğ “Kriterimiz basın meslek ilkeleri” demiş.

Böylece konuyu TSK açısından sıkıntılı bir alana taşımış: Medyanın basın meslek ilkelerine uyup uymadığını artık asker mi denetleyecek?

Başbuğ, haklarındaki yayınlarla ilgili şikâyetlerini bundan böyle Basın Konseyi ile Gazeteciler Cemiyetine ileteceklerini söylemiş; bunlardan sonuç alamazlarsa eski usulleri işleteceklerini ima etmiş. Suç duyurusunda bulunmak, v.s...

Bakalım, uygulama nasıl gelişecek?

Özellikle, askerin akreditasyon uygulamalarını eleştirmesiyle bilinen Basın Konseyi, bu uygulamayla dışlanan kendi üyeleri hakkında Genelkurmay tarafından yapılacak şikâyetlerle ilgili olarak nasıl bir tavır ve yaklaşım sergileyecek?

Başbuğ yeni dönemde basın bildirilerinin azaltılacağını, onun yerine haftalık basın toplantılarının başlatılacağını ve bunlarda da artık savunma muhabirlerinin öne çıkacağını söylemiş.

Bu toplantıların tamamen savunma konularıyla sınırlı kalıp kalmayacağını, Başbuğ’un yakındığı “TSK’yı siyasete ve günlük olaylara çekecek” mesajların sürüp sürmeyeceğini de herhalde uygulamada ve zaman içinde göreceğiz.

İlk toplantıda “TSK’nın 28 Şubat’taki görüşleri ne ise bugün de aynı, hiçbir değişiklik yok” diyen Başbuğ, ikinci gün ise “28 Şubat’ta yapılan bir hata varsa zaman değerlendirir” demiş.

İyi de, hataların kabulü için daha ne kadar beklenecek? Geçen 11 yıllık zaman, o süreçte yapılan birçok şeyin ne denli yanlış olduğunu ve vahim sonuçlar getirdiğini göstermedi mi?

Ki, bunlardan birini bizzat Başbuğ’un kendisi, terörün bilhassa işsiz ve boştaki gençleri avladığını anlatırken, “Keşke meslek liseleri fazlasıyla açılsa da gençleri eğitsek” diyerek ifade etmiş.

İmam hatipleri irtica yuvası olmakla suçlayıp orta kısımlarını kapatır ve liselerine üniversite kapılarını alabildiğine daraltırken, onların narına bilumum meslek liselerine de çok ağır bir darbe vuran sekiz yıllık eğitim “reform”u 28 Şubat’ın başta gelen marifetlerinden biri değil mi?

Keza, askerin bugün hoşlanmıyor göründüğü AKP iktidarı, 28 Şubat’ın topyekûn siyasete yaptığı müdahalenin eseri olarak meydana gelen tablodan istifadeyle sahneye çıkmadı mı?

Ve Cumhuriyet tarihinin en ağır ekonomik krizi olan 2001 kâbusu ile millî gelirin en az üçte birini yutan banka vurgunları, 28 Şubat ürünü bir hükümetin döneminde yaşanmadı mı?

Ya önce Başbakanın söyleyip, ardından Genelkurmay Başkanının tekrarladığı “1999’da 6 bin civarında olan dağdaki terörist sayısı şimdi de aynı” tesbitiyle ifade edilen acı gerçek, 28 Şubat’ın terörle mücadeledeki “başarı” düzeyi hakkında yeterince fikir veren bir ipucu değil mi?

28 Şubat’ın, “varsa” kaydı koyarak hatalarının değerlendirilmesini zamana bırakan Başbuğ, bunlar için “Bizi ilgilendirmiyor” diyebilir mi?

“Niye şehit vermeye devam ediyoruz?” sorularının kendilerini rahatsız ettiğini de söylemiş Başbuğ ve ağır zayiatlı mayın tuzağı, pusu, baskın gibi olaylarla ilgili olarak ucundan kıyısından dile getirilmeye başlanan sorular için “TSK her olayı inceler, eksik varsa tedbirlerini alır” dedikten sonra, “Ama bu incelememizi kimseyle paylaşmak zorunda değiliz” diye kestirip atmış.

Niye? Millete ve o şehitlerin geride kalan gözü yaşlı ailelerine de mi hesap vermeyeceksiniz?

Umarız, yazılanlar o anlama gelmiyordur...

20.09.2008

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (19.09.2008) - Bu paralar nereden?

  (18.09.2008) - Ders kitabı skandalları

  (17.09.2008) - Bu skandal geçiştirilemez

  (16.09.2008) - Yeni strateji

  (14.09.2008) - Fâni ömrü bâkileştirmek

  (13.09.2008) - Microsoft’taki başörtülüler

  (12.09.2008) - 12 Eylül niye bitmiyor?

  (11.09.2008) - Orada teslim, burada taarruz

  (10.09.2008) - Yıpratan kavga

  (09.09.2008) - Eksen ülkeyiz, ama...

 
GAZETE 1.SAYFA

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Ahmet ARICAN

  Ahmet DURSUN

  Ahmet ÖZDEMİR

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Atike ÖZER

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Elmira AKHMETOVA

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Fatma Nur ZENGİN

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Osman GÖKMEN

  Raşit YÜCEL

  Rifat OKYAY

  Robert MİRANDA

  Ruhan ASYA

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet BAYRİ

  Saadet TOPUZ

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Semra ULAŞ

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Ümit KIZILTEPE

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT

Site yöneticisi | Editör
Yeni Asya Gazetesi Gülbahar Cd. Günay Sk. No.4 Güneşli-İSTANBUL T:0212 655 88 59 F:0212 515 67 62 | © Copyright YeniAsya 2008.Tüm hakları Saklıdır