İnsanoğlu, halife-i arz; yani, Allah’ın yeryüzündeki hâlifesi. Halef, Onun adıyla hareket etmesi anlamındadır. Rabbimizin halifesi olmamız, Onun Esmâ’sını tezahür ettirmemizi ifade eder.
İnsan, Kâinat Sultanı’nın tüm isim ve sıfatlarına ayna olmuş câmî bir varlıktır. Kur’ân’da, “Emanet ona yüklenmiştir”1 şeklinde beyan edilen hakikat bu anlamı da ihtiva etmiş olmalı.
Allah’a ve sair iman esaslarına iman, aynı zamanda kâinattaki Esmâ’nın (isim ve sıfatlarının) yansımalarını anlamayı, tefekkürü ve incelemeyi gerektirir. Herbir fen veya sosyal ilmin, bir isme, bir sıfata dayandığı görülür. Meselâ, ilim Alîm; tıp, Şâfî; matematik/geometri, Mukaddir; sanat, Cemil, Sani’; ekonomi, Rezzak, Kerim, Vekil, Kefil, Muktesit, Hakîm’e dayanması gibi. Dolayısıyla her ilim disiplini, her branş, her ilim dalı, Esmâ-i Hüsnâ’nın cilvelerini/yansımalarını yakalamanın bir sonucudur. Dolayısıyla her mükemmelliğin, her ilmin, her fennin yüksek bir hakikati var. O hakikat İlâhî bir isme dayanır. İşte bunun gibi, ekonominin de esası, mâdeni, nûru/ışığı, rûhu imandır. Bu da mârifetullah/Allah’ın Esmâsını (isim ve sıfatlarını) bilmek ve O’na tevekkülün tezahürüdür.
Sosyo-ekonomik gelişmenin ikinci önemli unsuru, “hikmet”tir. Atomaltı yüzlerce parçadan yüz milyarlarca yıldızı barındıran samanyolu topluluklarının yer aldığı galaksiler ve tüm kâinata Rabbimizin Hakîm ismi de hâkimdir.
Hakîm isminin tecellisi olan hikmet, İslâmî literatürde “akıl, söz ve hareketteki uygunluk”; “ilim, adalet ve ahlâkın birleşmesinden doğan değerli sıfat” gibi anlamlara gelir.2 Bediüzzaman, “hikmet” kavramını, her şeyde en hafif sûreti, en kısa yolu, en kolay tarzı, en faydalı şekli takip etme; israftan, anlamsızlıktan ve faydasızlıktan uzak durma; iktisatlı olma gibi anlamlarda kullanır.3 Bu genel yaklaşımdan hareketle hikmeti; “Niyet, plân ve kararda tüm bilimsel verileri kullanarak optimaliteyi arama ve bulma” olarak tanımlayabiliriz. Genel olarak; üretim, tüketim, dağıtım, iş organizasyonu, ferdî ve siyasal ilişkiler, dinî karar ve faaliyetlerde her türlü hevâ, heves, temayül ve kitabî olmayan gelenekten uzak durarak, objektif, tutarlı, aklî, bilimsel ve rasyonel hareket edebilme süreci olarak da değerlendirebiliriz.
Hikmet, aynı zamanda verimli bir üretimi ifade eder. Yani en az girdi ile en fazla hâsılât/üretimi gerçekleştirmeyi öngörür. Dolayısıyla, rahatlıkla ekonominin itici gücünü, altyapısını, yakıtını “iman ve hikmet” teşkil eder, diyebiliriz.
İnançsız da olsa bazı fert ve toplumların ekonomisinin düzgün gitmesi tuhafımıza gitmesin. Kim Rabbimizin Hakîm ismine uyarak çalışırsa kazanır. Kâinat bir tarladır. Allah’ın koymuş olduğu ve Hakîm isminin gerektirdiği yaratılış kanunlarına uyan, Onun tekvinî şeriatına uyuyor demektir. Şeriata uyan kazanır!
Dipnotlar:
1- Kur’ân, Ahzâb, 72. 2- Geniş bilgi için bkz. Elmalılı H. Yazır, 1979: II/913-929. 3- Lem’alar 310.
01.01.2009
E-Posta:
[email protected] [email protected]
|