27 Temmuz 2010 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Gün Gün Tarih
Dergilerimiz

Nejat EREN

İhlâs hakikatine vakıf olabilme


A+ | A-

“İhlâs” kelimesi başlı başına derin bir hazine, bir muammâ, bir sırlar âlemi. Okumakla, anlamakla alâkası muhakkak var, ama asıl mesele tatbik edebilmekten geçiyor. İhlâs, geniş bir tefekkür ve derin bir düşünce şelâlesinin ürünü.

Maarifet-i İlâhiye vadisinden geçen çileli ve sabırlı bir yol.

Sabır ve tevekkül ikliminde yeşeren zahmetli, fakat semeradar bir derin vadi.

Muhabbet bostanında endam eden bir geniş umman.

Allah’a mahsus sürur-u münezzeh, iftihar-ı kudsî, şevk-i mukaddes şelâlesi…

Daire-i Vücub’un tasarrufunda sırr-ı kadere taalluk eden sırlar zinciri…

Ulûhiyete, ubudiyet ile mukabele etmenin; “Benim Rabbim, İlâhım, Mabud-u Bilhakkım” diyebilmenin ruhî zevki.

İmanın çok ince halkalarını tazammun eden müthiş bir hakikat.

Bütün esmâ-i İlâhiyenin yansımalarını kapsayan fıtratın mayesi.

Hakaik-ı âliye-i İlâhiyeyi tazammun eden geniş ve derin bir okyanus.

Fâni dünyaya ha varmış, ha yokmuş diye bakabilmenin anlaşılması zor gerçeği.Ulûhiyetin sırları, cemal-i İlâhi ve kemal-i Rabbanî’nin tezahürleriyle gerçek kulluk mânâsına ulaştıran insaniyet-i kübra olan İslâmın en büyük nişanesi.

İhlâs; bir çeşit intibah-i ruhî ve inşirah-ı kalbî hâlidir.

Aynı zamanda kalpteki inşirah ve inbisat, fikir seviyesindeki intibahtır.

Aynı zamanda; kendini bilmek, Allah’ı bilmek, hizmette derinlik, kullukta faniyettir.

İki âlemin hizmetlerinde ihlâs olmazsa bütün çabaların, gayretlerin ve emeklerin helâk olduğu haldir.

Risâle-i Nur’a gönül verip, o daire içersinde olma iddiâsında olan hâdimlerin manevî sancağı ihlâstır.

İhlâslı olmak demek, sadece Risâle-i Nur’un okunması ve anlaşılması mânâsına gelmiyor.

Risâle-i Nur’un “künhüne” vakıf olmak, bu müthiş hakikati “dem ve damarlara” sindirebilmek, “hadd-i şer’î”nin icrâsını tahattur edebilmek.. Arş-ı İlâhî’den nâzil olan emirleri daima hatırında tutabilmek... İmânın hassâsıyla, kalbin kulağıyla, kelâm-ı ezelîden gelen emirleri, âyetleri hissedip işitebilmek. İman ve itikadî heyecanla hissiyât-ı ulviyeyi harekete getirebilmek...

Ruhun etrafından, vicdanın derin yerlerinden, “Hakkı” nemalandırıp “Hakk’ın hatırına” ulvî meyelânları, yüksek hâlet-i ruhiyeleri hâsıl edebilmek...

Nefis ve hevesten gelen meyelânları parçalayıp; geri çektirip, o meyelânları bütün bütün kesebilmek.

Yalnız vehim ve fikir değil, belki mânevî kuvveleri (akıl, kalb ve vicdan) bütün his ve hevesleri, nefsin, şeytanın hücumu ânında “hadd-i şer’îyi” hatırlayıp, ulvî ikazcı ve vicdanî bir yasakçıyı onların karşısına çıkarıp susturabilmek.

On bin sayfaya yakın bir hacmi bulunan Külliyat’ta Aziz Üstad’ın ‘neden İhlâs Risâlesi’ne ayrı bir atıfta bulunduğu’nu kavrayabilmek.

Fani ömür dakikalarını “Amelinizde rıza-yı İlâhî olmalı” düsturuna göre planlayabilmek...

Uluhiyet ve nübüvvet yolunun; sıddıklar ve mânevî zincirin hakikî yolunun sadece ve sadece ihlâsta olduğunu kavrayabilmek.

Risâle-i Nur’un şahs-ı manevisi içinde “sırr-ı ihlâs, hakikat-i uhuvvet, dâvâ-yı Kur’âniye’ye sadakat” prensiplerinin hakikî dâvâ sahipleri için ihlâs-ı etemme mazhar olmanın yolu olduğunu idrak ve derk edebilmek.

“İhlâsın nuraniyeti, kudsiyeti, hikmeti ve hakikati” sırlarına vakıf olup, bu dört mânâyı zatında, meşrebinde tatbik ederek bir araya getirebilirse “muhlisler” sınıfına girebileceğini derk edebilmek...

Kendini ve dâvâyı bilen bir “Nur Hadimi”nin, “ihlâsın kudsiyeti” ile Cenâb-ı Hakk’ın onun lisanına nüfuz temin edebileceğini ve onun sohbetini unutulmaz kılabileceğini idrak edebilmesi...

İhlâsın kudsiyetini; kin, adavet, gıybet, iftira, iğbirar, su-i zan ve ithamın tamamen veya kısmen söndürebileceğini idrak edebilmek...

“Dü (iki) cihan bir araya gelse bende zerre kadar kötülük niyeti bulamazlar” diyen Hz. Mevlânâ’yı ve “Benim idamıma hükmeden adamlar, beni işkenceli tazip edenler, Risâle-i Nur ile imanlarını kurtarsalar, şahit olunuz ki, ben, onları helâl ediyorum. Ve tarafgirlik damarıyla ihlâsa zarar gelmemek için, bu iki üç senede dahilden ve hariçten gelen fırtınalı cereyanlara hiç temas etmedik ve kardeşlerimi de bir derece ikaz ettim” (Emirdağ Lâhikası, s. 238) diyen Bediüzzaman’ı örnek alabilmek...

Kardeşlerin hatası varsa, onları alenileştirmek ve deşifre etmek yerine; onları düzeltmek için rıfk ve şefkat ile yaklaşmayı kendisine şiâr edinebilmek...

“İnsanları Allah yoluna iyilikle, güzellikle çağır” âyetine mâsadak olabilmek...

“Eğer sen yumuşak davranmasaydın etrafındaki cemaat dağılırdı” âyetine imtisal eden Hz. Resûlullah’ın (asm) yolunda gidebilmek... Hiddetle, şiddetle, sinirle, öfkeyle etrafındaki cemaati ve insanları dâvâya ve hayata küstürmemek, koparmamak...

Hizmet dairesi içinde bulunanların; kavl-i leyyinle, toleransla, kolaylıkla mukabele etmek zorunda olduğunun mecburiyetini bizzat yaşayabilmeleri...

Hilm, şefkat ve tolerans ile… Fitne-fesat, şeytaniyetten uzak mü’mine yakışan ve yaraşan hallerle muamele etmenin bu zamanda zarurî ve elzem olduğunu kavrayabilmek...

Fısk, sefahat, şehvânî, şeytanî ve gayr-i meşrû arzuların kalp ve ruh hayatını söndürüp öldürdüğünü idrak ederek, mümkün mertebe onlardan uzak duran bir hayata nail olabilmek...

İblis, avaneleriyle kıyamete kadar durup vazife görecek. Çünkü; “Her insan doğunca şeytanı da beraber doğar” hadisinin ışığında şeytan ve düşmanlara prim verip onları güldürmemek...

“Risâle-i Nur’un kendi kendine, tek başıyla, başkalarına muhtaç olmayarak, bir ordu kadar kuvvetli olduğunu” kabullenerek sebat ve sadakat gösterebilmek...

“Kendini satma, beğendirme, temeddüh etme, hodfuruşluk etme gibi“ benlik ve enaniyet kokan fiillerin Risâle-i Nur’un ehemmiyetli bir esası olan ihlâs sırrını bozduğunu hatırdan çıkarmayabilmek...

“Risâle-i Nur’daki hakikat-ı ihlâsın, rıza-yı İlâhîden başka hiçbir şeye âlet ve tâbi olamadığını ve Kur’ân’dan başka hiçbir nokta-i istinad bulunmadığını ispat etmek için o acip hâlet-i ruhiye verilmiş” olduğunun sırrını kavrayabilmek...

“Hakikat-i ihlâsın, şan ve şerefe, maddî ve manevî rütbelere vesile olabilen şeylerden men ettiği”nin sırrını çözebilmek...

“Kemiyetin keyfiyet karşısındaki ehemmiyetsizliğinin sırrını anlayarak, halis bir hadim olarak, hakikat-i ihlâs ile, herşeyin fevkinde hakaik-i imaniyeyi on adama ders vermeyi, büyük bir kutbiyetle binler adamı irşad etmekten daha ehemmiyetli görmenin” derin esrarını kavrayabilmek...

Hizmetin hâdimleriyle şeytanların çok uğraştıklarını hiç unutmadan ve akıldan uzak tutmadan, hizmet-i Kur’âniyeye bir şekilde mesai harcayan kardeşlerini tenkit etmeden onların üstünde faziletfüruşluk nev’înden gıpta damarını tahrik etmeden, onların faziletleriyle iftihar etme sırrını kavrayabilmek...

Bütün kuvvetin ihlâsta ve hakta olduğunu bilerek, dünyevî esbab ve perdelerin hep bir vesile olduğu şuuruyla; “Kardeşlerinizin nefislerini, nefsinize, şerefte, makamda, teveccühte, hattâ menfaat-i maddiye gibi nefsin hoşuna giden şeylerde tercih ediniz” emrinin tesir ve esrarını kavrayabilmek.

Nefis ve şeytanın telkiniyle “kardeşlerinin, noksan ve kusurları; hata ve ayıplarıyla uğraşmanın tahribat” olduğunu bilip; onların meziyetleri ve faziletleriyle uğraşıp, şerefleriyle şâkirâne iftihar etmenin o ruhî lezzetini tadabilmek...

Cenâb-ı Hakk’ın fitne ve fesadın yol bulup yaygınlaştığı bu zamanda cüz’î irademizi Kendi küllî iradesine uyduracak hâl, fiil, idrak, basiret ve feraseti bizlere bahşetmesi dilek ve temennisiyle.

27.07.2010

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (16.07.2010) - Yasaklarla değil, meşrûtiyetle idare edebilmek

  (10.07.2010) - Şarkın dertleri manevî dinamikleri ve çözüm yolları

  (02.07.2010) - Eğitimin gerçekleri ve gençlerimiz

  (25.06.2010) - Tarafgirlik hastalığı ve hizmet ehline düşen görev

  (18.06.2010) - Gençlerimiz ve istikbalimiz

  (11.06.2010) - Hayata müsbet bakış açısı ve insan

  (04.06.2010) - İsrail vahşetine Amerikalı Müslüman kardeşlerimizden gelen destek ve duâ

  (28.05.2010) - Yaz rehavetine karşı kitaplarla buluşma

  (21.05.2010) - Gençlerin mutlu ve umutlu günü

  (13.05.2010) - “I. Risâle-i Nur Gençlik Şöleni”ne iştirak edelim


Son Dakika Haberleri

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdullah ERAÇIKBAŞ

  Abdullah ŞAHİN

  Ahmet ARICAN

  Ahmet BATTAL

  Ahmet DURSUN

  Ahmet ÖZDEMİR

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Ali Rıza AYDIN

  Atike ÖZER

  Baki ÇİMİÇ

  Banu YAŞAR

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Elmira AKHMETOVA

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Fatma Nur ZENGİN

  Gökçe OK

  Gültekin AVCI

  H. Hüseyin KEMAL

  H.İbrahim CAN

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Hakan YILMAZ

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Mehmet YAŞAR

  Mehtap YILDIRIM

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Muzaffer KARAHİSAR

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Osman GÖKMEN

  Osman ZENGİN

  Raşit YÜCEL

  Recep TAŞCI

  Rifat OKYAY

  Robert MİRANDA

  Ruhan ASYA

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet BAYRİ

  Saadet TOPUZ

  Said HAFIZOĞLU

  Saliha FERŞADOĞLU

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Semra ULAŞ

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Umut YAVUZ

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin YAŞAR

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Ümit KIZILTEPE

  İbrahim KAYGUSUZ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT

Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu
Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.