17 Kasım 2010 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Gün Gün Tarih
Dergilerimiz

Suna DURMAZ

Allahuekber... Allahuekber... Allahuekber


A+ | A-

“Yok olmaya mahkûm olan, hakikî güzel olamaz: Güzel değil

batmakla gâib olan bir mahbub. Çünkü: Zevale mahkûm, hakikî güzel olamaz. Aşk-ı ebedî için yaratılan ve âyine-i Sâmed olan kalb ile sevilmez ve sevilmemeli”

Bediüzzaman Said Nursî

Cenâb-ı Hak insanları ve cinleri kendine ibadet etsinler diye yaratmıştır. Ne var ki; Âdem Aleyhisselâm’dan beridir, bir çok insan fıtratının aksine davranmış; yer-gök ve bunların içinde bulunan mahlukâtın Hâlık’ı olan Yüce Yaratıcı’yı bırakarak elleri ile yapmış oldukları putlara tapmışlardır. İşlemiş oldukları büyük günaha rağmen, Rahman ve Rahîm olan Rabbimiz, bu insanları kendi hallerine bırakmamış; onlara doğru yola göstersin diye kendi içlerinden birini seçerek peygamberlikle görevlendirmiştir.

Allah Teâlâ, Hz. İbrahim’i (as) Nemrud’un hüküm sürdüğü ve insanların sapıklık içinde putlara taptığı bir zamanda peygamberlikle görevlendirmişti. Putperest kavmi hidayete çağırma yolunda kendine delil olabilmesi ve Rabbinin azamet ve kudretini görüp tahkîkî bir iman sahibi olması için, Hz. İbrahim’e (as) gökyüzüne bakmasını vahyetti.

“Böylece, kesin inanç sahibi olsun diye İbrahim’e göklerin ve yerin hükümranlığını gösteriyorduk” (En’am 75. âyet)

Gecenin karanlığında göğe bakan Hz. İbrahim (as), ışıl ışıl parlayan bir yıldızı görünce, “İşte Rabbim budur” dedi. Yıldız kayıp gidince, kaybolmaya mahkûm olan benim rabbim olamaz anlamında “Lâ uhibbul âfilîn” dedi. Bu sefer gökteki bir başka parlak şey olan “Ay”a baktı. Ay kaybolup giden yıldızdan daha büyüktü. “İşte Rabbim budur” dedi. Ama, Hz. İbrahim’in içindeki bir ses “Bak göreceksin Ay da kaybolup gidecek” diyordu. Hakikaten de, gece yavaş yavaş elbisesini toplayınca Ay da koybolmuştu. Karanlık gecede göğü aydınlatan muazzam bir lamba olan Ay’ın kaybolması üzerine, Hz. İbrahim (as) “Rabbim beni hidayete erdirmese idi, şüphesiz ki yolunu kaybetmiş sapık kavimden olacaktım” dedi. (En’am 77. âyet)

Bu arada yavaş yavaş gün ağarmaya başlamıştı. O da ne! Gökyüzünde bir başka varlık belirmişti. Ah ne kadar da güzeldi! Kızıl rengi göz kamaştırıyordu. Güneş denilen bu varlık bütün ihtişamıyla gökteki yerini almıştı. Güneş’in büyüklüğünden çok etkilenen Hz. İbrahim (as) “İşte bu! Bu hepsinden büyük; benim Rabbim budur” dedi. Ama güneşte yıldız gibi, ay gibi Hz. İbrahim’i (as) aldatmıştı. Gündüz nöbetini geceye devretmek üzere çekilmeye başlayınca, Güneş yavaş yavaş Batıya doğru süzülmüş ve gurupta kaybolmuştu.

Bu manzarayı gören Hz. İbrahim (as), “Olamaz! Kaybolmaya mahkûm olan benim Rabbim olamaz! Ey halkım! Haberiniz olsun ki ben sizin (Alah’a) ortak koştuğunuz şeylerden uzağım. Ben hanif olarak yalnız hakka eğilip, yüzümü, gökleri ve yeri yaratan Yaratıcıya çevirdim. Ben (Allah’a) şirk koşanlardan değilim” dedi. (Enâm 78- 79)

Hz. İbrahim’in (as) yüzünü Mahbûb-u Bâki’ye çevirme hadisesini Üstad Bediüzzaman gayet vecîz olan şu sözlerle tasvir ediyor:

“Bir matlub ki, gurubda gaybubet etmeye mahkûmdur; kalbin alâkasına, fikrin merakına değmiyor. Âmâle merci olamıyor. Arkasında gam ve kederle teessüf etmeye lâyık değildir. Nerede kaldı ki kalb ona perestiş etsin ve ona bağlansın kalsın.

“Bir maksud ki, fenada mahvoluyor; o maksudu istemem. Çünki fâniyim, fâni olanı istemem; neyleyeyim?..

“Bir ma’bud ki, zevâlde defnoluyor; onu çağırmam, ona ilticâ etmem. Çünkü nihayetsiz muhtacım ve âcizim. Âciz olan, benim pek büyük derdlerime deva bulamaz. Ebedî yaralarıma merhem süremez. Zevalden kendini kurtaramayan nasıl mâbud olur?” (Sözler, 17. Söz’ün ikinci makamı)

*****

Bugün Kurban Bayramın’ın ikinci günü. Nefsin bağlandığı şeyler olan mal, evlâd, mevkî ve daha nice mecâzi mahbublara sırt dönüp Mekke-i Mükereme’ye gelen yaklaşık 4 milyon insan, Mahbûb-u Ezelî olan Cenâb-ı Hakk’ın emri üzerine “Hac” vazifelerini yerine getiriyorlar.

“İnsanlar arasında haccı ilân et ki, gerek yaya olarak, gerekse nice uzak yoldan gelen yorgun argın develer üzerinde, kendilerine ait bir takım yararları yakînen görmeleri, Allah’ın kendilerine rızık olarak verdiği kurbanlık hayvanlar üzerine belli günlerde Allah’ın ismini anmaları (kurban kesmeleri için) sana (Kâbe’ye) gelsinler. Artık ondan hem kendiniz yeyin, hem de yoksula, fakire yedirin.” (Hacc 27-28)

Dünyevî elbiseleri çıkarıp takva elbisesine bürünen ırkları, dilleri ve renkleri farklı olan yüzbinlerce insan, bıkıp usanmadan “Lebbeyk Allâhmümme Lebbeyk. Lebbeyke lâşerîke Leke lebbeyk. İnnelhamde ve’n-ni’mete Leke vel mülk. Lâ şerîke Lek” diyerek yeri göğü çınlatıyorlar. Onların bu haline melekler dahi gıpta ediyorlar. Çünkü, Hadis-i Şerifte bildirildiği üzere, Cenâb-ı Hak, mahşer gününü anımsatan Arafat günü bu insanlarla gurur duyduğunu ve onları günahlardan arındırdığını meleklerine bildirmiştir.

Allahuekber... Allahuekber... Allahuekber. Yıllarca mecâzi aşklar peşinde koşup onlara hizmet etmekten bîtab düşen, sonunda Allah’ın yol göstermesi ile Mahbûb-u Hakikiyi bulan bir insan için, Onun sevgisine ve affına nâil olmaktan başka büyük bir nimet olabilir mi?

İşte bu yüzden, hacca gidemeyen yüz milyonlarca mü’min, nâil oldukları bu büyük nimet için hacı kardeşlerine gıpta edip, “Mebrûk, elfi elfi mebrûk, Ya Hüccâc-ı Beytü’l-Atîk! Haccen mebrûren, zemben mağfûren!” diyerek onları binlerce defa tebrik ediyorlar.

Not: Muhterem okuyucularımın mübârek Kurban Bayramlarını tebrik ediyor, şu mübârek günlerde salih duâlarını bekliyoruz.

17.11.2010

E-Posta: [email protected]@hotmail.com


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (10.11.2010) - Tony Blair’in baldızı Lauren Booth: “Gerçek huzuru İslâmda buldum”

  (03.11.2010) - Türkiye-Kuveyt kültür anlaşmasında aksaklıklar var!

  (27.10.2010) - Aydınlık dolu yarınlar İçin Türk-Arap kardeşliği

  (20.10.2010) - Dostluk üzerine

  (14.10.2010) - Saçımın tellerine aklını taktı siyaset!

  (06.10.2010) - Arap elbiseli İran Devrim Muhafızları!

  (29.09.2010) - İsrail ve İran

  (22.09.2010) - Kuveyt'te fitne ateşini kim körüklüyor?

  (15.09.2010) - İslâma saldırmakla şöhret olmaya çalışanlar

  (08.09.2010) - Kur’ân’ın koruyucusu Allah’dır!


Son Dakika Haberleri

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdullah ERAÇIKBAŞ

  Abdullah ŞAHİN

  Ahmet ARICAN

  Ahmet BATTAL

  Ahmet DURSUN

  Ahmet ÖZDEMİR

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Ali Rıza AYDIN

  Atike ÖZER

  Baki ÇİMİÇ

  Banu YAŞAR

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Elmira AKHMETOVA

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Fatma Nur ZENGİN

  Gökçe OK

  Gültekin AVCI

  H. Hüseyin KEMAL

  H.İbrahim CAN

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Hakan YILMAZ

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Mehmet YAŞAR

  Mehtap YILDIRIM

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Muzaffer KARAHİSAR

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Osman GÖKMEN

  Osman ZENGİN

  Raşit YÜCEL

  Recep TAŞCI

  Rifat OKYAY

  Robert MİRANDA

  Ruhan ASYA

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet BAYRİ

  Saadet TOPUZ

  Said HAFIZOĞLU

  Saliha FERŞADOĞLU

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Semra ULAŞ

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Umut YAVUZ

  Vehbi HORASANLI

  YENİ ASYA NEŞRİYAT

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin YAŞAR

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Ümit KIZILTEPE

  İbrahim KAYGUSUZ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT

Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu
Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.