08 Aralık 2010 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Gün Gün Tarih
Dergilerimiz

M. Latif SALİHOĞLU

Şeâir, şahsî farzlardan daha önemli


A+ | A-

Lûgatlere göre "şeâir–i İslâmiye", İslâmın belirtileri, adetleri, âdâbları, işaretleri, alâmetleri, simgeleri, sembolleri gibi mânâları ihtiva ediyor.

Buna göre, çoğu Risâle–i Nur'da da bâriz şekilde ifade edildiği üzere, "ezan, cami, sarık, namaz, oruç (Ramazan–ı Şerifteki savm), zekât, hac, Bismillah, hutbe..." gibi bilhassa sosyal hayatta tezahürleri görülen adet ve ibadetler, aynı zamanda birer şeâir–i İslâmiyedir.

Yine Risâle–i Nur'da ifade edildiği üzere, "Sünnet–i Seniyyenin içinde en mühimi, İslâmiyet alâmetleri olan ve şeâire de taallûk eden sünnetlerdir."

Zirâ "Şeâir, âdeta hukuk–u umumiye nev’inden, cemiyete ait bir ubudiyettir. Birisinin yapmasıyla o cemiyet umumen istifade ettiği gibi, onun terkiyle de umum cemaat mes’ul olur."

Bu meselenin can alıcı bir diğer noktası, şu iki cümleyle ifade ediliyor: "Bu nevi şeâire riyâ giremez ve ilân edilir. Nafile nev’inden de olsa, şahsî farzlardan daha ehemmiyetlidir." (Lem'âlar, s. 58)

Hakikatte, Habibullah'ın (asm) "âdâb" tâbir edilen sünnetlerinden hangi birine ittiba edilirse, o noktadaki âdetlerin tamamı ibadete çevrilir, ibadet hükmüne geçer.

Bir kısmı farz olan "şeâir–i İslâmiye" ise, bütün cemiyeti alâkadar ve hukuk–u umumiye hükmüne geçtiği için, Müslümanlar için çok daha büyük bir ehemmiyet taşıyor.

İşte, bu şeâirlerden biri—geçen hafta da temas ettiğimiz gibi—Resûl–i Ekrem'e (asm) mahsus en bâriz bir işaret ve alâmet olan "sarık"tır.

Bu mühim meseleye, Üstad Bediüzzaman şu ifadelerle izahat getiriyor: "İncil’de zikredilen Sahibü’t–Tâc’ unvanı, Resul–i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâma mahsustur. Tac, 'amâme', yani sarık demektir. Eski zamanda, milletler içinde, milletçe umumiyet itibarıyla sarık ve agel saran kavm–i Araptır. İncil'de Sahibü’t–Tâc, kat'î olarak Resul–i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm demektir." (Mektubat, s. 171)

Kralların, padişahların tâcı ayrı, Habibullah'ın tâcı ayrıdır. O Habibullah'a tabi ve ümmet olacak hemen herkesin bir şekilde başında taşıyabileceği bu tâcın "sarık" olduğuna şüphe yoktur.

Geriye kalıyor, bu tâcın uygulanması, tatbik sahasına konulması meselesi.

Sarığın dışarıda herkes tarafından giyilmesine dair ilk yasak, Sultan II. Mahmud'un fermânıyla konuldu. (3 Mart 1829)

Bu tarihten yaklaşık bir asır sonra ise, sarığın yanı sıra, fes, takke, külâh, kalpak gibi hemen bütün "başlık kıyafetler" yasaklandı ve özellikle memurlara şapka giyme mecburiyeti getirildi.

Uygulamada ise, konulan kànunlar da çiğnenerek, hususî ibadetlerde bile müdahale edildi ve sarık takan vatandaşlara çok ağır cezalar verildi.

Neticede, hemen herkes başındaki sarığı çıkardı, onun yerine şapka giymeye mecbur edildi.

İşte tam da bu hengâmede, istisnaî bir şahsiyet olarak karşımıza Bediüzzaman Said Nursî çıkıyor.

O, Kur'ân hurufatını, Muhammedî ezan ve kameti terk etmediği gibi, başındaki sarığı da hiç çıkarmadı.

Başındaki sarığı çıkarmaya onu zorlayanlara ise, boynunu gösterdi ve kat'î bir kararlılıkla "Bu sarık, bu başla beraber çıkar" cevabını verdi.

Bu vakur duruşunu, hayatının sonuna kadar sürdürdü.

Öyle ki, karakol, valilik gibi resmî makamlara çağrıldığında, yahut mahkemelere sevk edildiğinde, hatta mahkeme huzurunda dahi sarığını başından çıkarmadı.

Evet, bu durum bir istisnadır ve bu zamanda ikinci bir örneğine de rastlanılmış değildir.

Üstad Bediüzzaman, böylesi bir kararlılıkla, aslında "şeair–i İslâmiye"nin büsbütün terkine, yahut kesintiye uğramasına mâni olarak, bir bakıma bütün bir cemiyeti, yani bu vatandaki ümmeti vebâlden kurtarmıştır.

Zira, yukarıda da ifade edildiği gibi, bir şeâirin terkiyle umum cemaat mes'ul duruma düşer.

İşte, Üstad Bediüzzaman, âdeta kelle koltukta hem mühim bir şeâiri tatbik, hem "Sahibu't–Tâc"ın (asm) sünnetini idame ettirme yolunda hayatını ortaya koymuş, bu azim ve kararlılık içinde de ömrünü tamamlamıştır.

Onun talebelerine gelince...

Üstad Bediüzzaman'ın vefatından sonra, sarık sünneti, Nur Talebeleri için de hayatın ve bilhassa ibadetin ayrılmaz bir parçası, vazgeçilmez bir âdeti olmuştur, olmaya devam etmektedir. Nur dershanelerinin hemen tamamında sarık da var, cübbe de. Namazı kıldıran, bunları giyiniyor....

Habibullah'ın bu âzâm sünnetini nefsimizde tatbik ederken, hanemizde bulunan diğer efradın üzerindeki müsbet tesirini de unutmamalı.

Sarık ve cübbe ile kılınan namazlar, mâsum çocukların duyguları üzerinde harikulâde güzellikte bir tesir icra eder.

Anamız, bacımız, yahut eşimiz, sarığı yıkayıp astığında, her defasında Resûlullah'ı hatırlayacak ve bu sünnetin ihyasından dolayı o da hisseyâb olarak, içinde apayrı bir huşu ve huzuru duyacaktır.

Konuyu yine aziz Üstad'tan bir vecize ve onun talebesi Zübeyir Gündüzalp'in Konferansından bir iktibas ile tamamlayalım.

"Elhasıl: Muhabbetullah, Sünnet–i Seniyyenin ittibâını istilzam edip intaç ediyor. Ne mutlu o kimseye ki, Sünnet–i Seniyyeye ittibâından hissesi ziyade ola." (Mektubat, s. 171)

"Bu asra öyle bir Kur’ân tefsiri lâzım ve elzemdir ki, ...Sünnet–i Seniyyeye ve İslâmiyetin şeâirine muhâlif olarak yapılan şeyleri fark ettirip sünnet–i Peygamberîye (asm) ittibâı ders versin ve ihyâ etmek cehdini uyandırsın.

"İşte, Risâle–i Nur’un böyle hâsiyetleri hâvi bir Kur’ân tefsiri olduğu, ehl–i hakikatin tasdikiyle sabittir." (Konferans)

08.12.2010

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (07.12.2010) - 'Sevilen' güfteci

  (03.12.2010) - Evimizde sarık var mı?

  (02.12.2010) - Devlet sırları

  (01.12.2010) - Gizli sırlar ifşâ ediliyor

  (30.11.2010) - Haydarpaşa'da gizli hesaplar

  (24.11.2010) - Kore'de savaş sıtması

  (23.11.2010) - Baydemir'le Öcalan'ın farkı

  (22.11.2010) - Harbî düşman yapmaz bunu

  (19.11.2010) - Bayramlık yazılar (5)

  (18.11.2010) - Bayramlık yazılar (4)


Son Dakika Haberleri

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdullah ERAÇIKBAŞ

  Abdullah ŞAHİN

  Ahmet ARICAN

  Ahmet BATTAL

  Ahmet DURSUN

  Ahmet ÖZDEMİR

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Ali Rıza AYDIN

  Atike ÖZER

  Baki ÇİMİÇ

  Banu YAŞAR

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Elmira AKHMETOVA

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Fatma Nur ZENGİN

  Gökçe OK

  Gültekin AVCI

  H. Hüseyin KEMAL

  H.İbrahim CAN

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Hakan YILMAZ

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Mehmet YAŞAR

  Mehtap YILDIRIM

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Muzaffer KARAHİSAR

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Osman GÖKMEN

  Osman ZENGİN

  Raşit YÜCEL

  Recep TAŞCI

  Rifat OKYAY

  Robert MİRANDA

  Ruhan ASYA

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet BAYRİ

  Saadet TOPUZ

  Said HAFIZOĞLU

  Saliha FERŞADOĞLU

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Semra ULAŞ

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Umut YAVUZ

  Vehbi HORASANLI

  YENİ ASYA NEŞRİYAT

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin YAŞAR

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Ümit KIZILTEPE

  İbrahim KAYGUSUZ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT

Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu
Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.