"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Dört hatve ile daimi terakkî

Abdurrahman AYDIN
23 Haziran 2021, Çarşamba
Hakk’a götüren yollar muhteliftir.

Bu yollarda gidebilmek için gereken güç, madenler suretinde fıtratımıza dercedilmiştir. Yol almak için bu madenlerin kullanılması gerekir. 

Her bir maden işletildiğinde bizi Cenab-ı Hakk’ın bir ismine iletir.

BİRİNCİ MADEN (FAKR): İnsan kâinatla alâkadardır. İhtiyaçlarının dairesi, hayalinin dairesi kadar geniştir. Bir çiçeği istediği gibi bir baharı da ister. Ebedî bir Cenneti de şiddetle arzu eder. Hatta “umum mevcudatı birden” ister. Demek insan sonsuz bir fakr ve ihtiyaç içindedir. Açlık, yiyecek aramaya koşturduğu gibi bu sonsuz fakr da insanı, her ihtiyacına merhamet edip cevap verecek bir Rahman’a koşturur.

İKİNCİ MADEN (ACZ): İnsanın ihtiyacı böyle sonsuz olduğu ve bir de ebediyet ateşiyle kavrulduğu halde, bunları temin edebilecek gücü yok hükmündedir. Üstelik firak ve zevalin, belâ ve musîbetlerin tokatları altında çaresizdir. Bütün bunlarla baş etme konusunda nihayetsiz bir acz içindedir. Bu vaziyet karşısında sonsuz bir kudrete sığınmak ondaki en güçlü histir. Bu his onu iltica ve ubudiyete iter. Bu ubudiyet ise onu mahbubiyete îsal eder.

ÜÇÜNCÜ MADEN (TEFEKKÜR): Hakk’a vuslat yolunda daima sorgulayan aklı beyhude susturmaktansa onu vahyin ve kalbin emrine verip tefekkürle çalıştırmak elbette ekstra bir güç sağlar. Zira bilme ve anlama isteği yani merak, son derece güçlü bir dürtüdür. Böylesine güçlü bir ayaktan vaz geçip, sorgulamaksızın yalnız kalp ayağıyla gitmek, topal gitmek demektir. O halde aklın tefekkürü ayak bağı değil, bilâkis bizi Hakîm ismine ulaştırıcıdır.

NOT: Acz ve fakr yerine, faraza sûfiler gibi aşk madenini tutuştursak, aşkın o yüksek enerjisi bizi Vedûd ismine götürebilir belki, ama kulluğa çok yakışmayan taşkınlık ve naz tavırlarına da düşürebilir. Acz ve fakrda ise bu riskler bulunmadığından daha selâmetlidir. Hem aşk gibi karşılık beklemediğinden daha hâlistir. Tefekkür ise sadece tevhidi değil, imanın bütün erkânını inkişaf ettirdiği için daha zengindir. 1 

DÖRDÜNCÜ MADEN (ŞEFKAT): Acz ve fakr Cenab-ı Hakk’a karşı idi. 

Şefkat ise O’na değil, mahlûkatadır. “Uh- revî” bir şefkat işletilmezse insanın kemali şahsına münhasır kalır ve insan kabuğuna çekilir. Başkalarıyla da uğraşmaya, onları da ateşten kurtarmaya itecek hâlis güç, ancak şefkat madeninde bulunur. Yani ne acz, ne fakr, ne de tefekkür ile değil, sadece şefkat sayesinde dâvâ adamı olunur. Rahatını ve hatta hayatını feda ettirecek derecedeki böylesine “uhrevî şefkat” Rahîm isminin akrabiyetine de vesile olur.

İşte Risale-i Nurlar’daki konular baştan aşağıya insandaki bilhassa mezkûr bu dört madeni işletecek şekilde işlenmiştir.

Bu dört maden bizi Hakk’a götürür. Ne var ki, yokuş boyunca içi ateş dolu çukurlar da vardır. Nefsin ve enaniyetin açtığı bu çukurlara düşmemek için doğru adımlar atılması (hatve) ve semadan sarkan Kur’ânî iplere yapışılması gerekir.

Şimdi yol üzerinde bizi bekleyen bu çukurlara bakalım ve bu manileri aşmak için semavî ipleri görelim.

BİRİNCİ MANİ: Karşımıza çıkacak ilk hendek, nefsimizin terbiye edilmeye hiç yanaşmamasıdır. “Ben çok kötü bir insan değilim. En azından başkaları kadar fenalık etmedim. Niçin terbiye edileyim?” der. “Kusurları kendine lâyık görmez ve kabul etmez.” Avukat gibi kendini müdafaa eder. 2 Halbuki o, sırf kusur ve noksanla yoğrulmuştur.

Bu hendeği aşmanın yolu “Nefsinizi temize çıkarmayın” âyetine 3 yapışmaktır. Yani “onu tezkiye etmemek, tebrie etmemektir.” Böylece “herkesten ziyade nasihate” ve terbiyeye muhtaç olduğunu ona kabul ettirmektir. “Ubudiyet vaktinde, dergâh-ı İlâhiyeye müteveccih olduğum vakit, Cenab-ı Hakk’ın ihsanıyla öyle bir şahsiyet veriliyor ki, o şahsiyetle kendimi herkesten ziyade bedbaht, âciz, fakir ve kusurlu görüyorum. Bütün dünya beni medh-ü sena etse, beni inandıramaz ki ben iyiyim ve sahib-i kemalim” 4 diyebilmektir.

İKİNCİ MANİ: Nefis, kendisinin baştan ayağa noksandan ve kusurdan ibaret olduğunu kabul ederse bu defa küser ve bu mertebede şu tepkiyi verir: “Madem ben kötü ve kusurluyum. O halde oturur, her şeyi unuturum. Sen de beni unut ve yok say! Benden hayır çıkmaz!” Fakat ne hikmetse kendini hiç ve yok sayması mevtte ve hizmette olur. Hazlar ve ücretlerde ise kendini unutmadığı belli olur. 

Bu ikinci maniyi aşmak “Allah’ı unutanlar gibi olmayın ki, Allah da onlara kendilerini unutturmuştur” âyetine 5 yapışmakla mümkün olur. Yani “huzuzat ve ihtirasatta unutmak, mevtte ve hizmette düşünmek” ile bu çukura düşmekten kurtulur. 

ÜÇÜNCÜ MANİ: Böylece nefis hizmete icbar edildiğinde bu defa “Madem feragat içinde hizmet ediyorum. O mehasin ve kemalat ile övünebilirim. Demek artık sahib-i kemal oldum!” der. Veya “Güzele mazhar olan güzelleşir” diye fahr ve ucba düşer.

Bu çukura düşmemek için tutunulması gereken “Sendeki iyilikler Allah’tan, kötülükler ise nefsindendir” âyetidir. 6 Çare fahr yerine şükretmek ve iyilikte nefse hisse vermemektir. Hodbin değil hüdâbin olmaktır.

Nasıl ki, boyasız bir camdan güneş ışığı geçip gider; güneş onda temessül etmez. “Temessül etmediğinden (bu cam) mazhar değil, memer olur.” 7 Ama aynı cama kara boya vurulsa ve ayna yapılsa, bu defa mazhar olur ve kendini göstermek yerine güneşi gösterir. Bu temsil gibi nefis dahî, kusur ve noksaniyet itibariyle kara bir boya misillü kusursuz bir kemali göstermek içindir; kendini göstermek için değildir. Kendinde olan zaten kusur ve noksandan ibarettir.

DÖRDÜNCÜ MANİ: Mazhariyetten de hisse alamayan nefis artık şaşkına döner ve itiraz eder: “Yahu ne yapsam kendimi görmeme ve göstermeme, yani var etmeme izin vermiyorsun. Oysa var olmak ve sonsuzluk benim en güçlü hislerim. Bu hislerimi yok mu edeyim?”

Bu derin hendeği aşmanın yolu “O’na bakan yüzü müstesnâ, her şey helâk olucudur” âyetine 8 sarılmaktır.

Nefis bilirse ki, var olmanın ve sonsuzluğun yolu, kendini “var kılmak” değil, aksine Bâkî-i Hakîkî yolunda “yok hükmünde” olmaktır. O taktirde enaniyetli yıldız böceği gibi kendi ışığına dayanmak, sonra da gecenin adem zulümatında kaybolmak yerine gündüzün varlık nuruna gark olur.

Hem bilirse ki, “Bâkî’ye müteveccih olan şey, bekanın cilvesine mazhar olur.” 9 O taktirde kendine diyebilir: “Ben bizzat mevcut değilim; ben bir hiçim. Esmâ-i Hüsnâyı göstermek için bir aynadan ibaretim! Mevcudiyetim ayinedarlık cihetiyledir. Bu ayinedarlık varlık, şeref ve beka olarak bana kâfidir.”

Nefisle olan bu mücadele döngüsü devam ve tekrar ettikçe kul da kullukta selâmet içinde terakkiye devam eder. Tarikatlar gibi bir şeyhin gözetimine ve nefsin öldürülmesine gerek kalmaz.

DİPNOTLAR:

1) bk. 26. Söz, Zeyl ve Hatime.
2) bk. 28. Lem’a, “Bu parçanın da herkese faydası var.”
3) Necm 53/32.
4) 26. Mektup, 2. Mebhas.
5) Haşr 59/19.
6) Nisa 4/79.
7) 18. Söz, 1. Nokta.
8) Kasas 28/88.
9) 3. Lem’a, 3. Nükte.

Okunma Sayısı: 36869
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Hüseyin Avni KABAÇALI

    23.6.2021 16:27:14

    Bu adımlar ve madenleri nasıl işletip kullanacağımızı Risale_i Nur'dan istifade ile şerh eden siz kıymetli hocamızdan Allahu teala ebeden razı olsun...ÂMİN.....

  • Neslinur

    23.6.2021 14:04:14

    Abdurrahman bey, çok istifadeliydi yazınız, emeğinize sağlık. İman ve kur an hizmetinde muvaffakiyetler dilerim. Rabbim sizleri razı olduğu kullarından eylesin amin.

  • Züleyha

    23.6.2021 10:07:22

    Dört maden ve dört mani, madenleri işletmek maniler bertaraf etmek, Rabbin nasip etsin. Maşallah, istifadeli yazılarınızdan dolayı Allah razı olsun.

  • Cenk Çalık

    23.6.2021 05:44:23

    Maden ve hatvelerle güzel bir Risale-i Nur dersi olmuş. Allah razı olsun. İbret alanlardan olmak duasıyla. Baki selamlar.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı