"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Seferîlikte namazların kısaltılması ve cem’ edilmesi

Abdurrahman AYDIN
19 Temmuz 2025, Cumartesi
Üst düzey bürokratik görevlerde bulunmuş ve milletvekilliği de yapmış olan Ahmet Atak anlatıyor:

“Üstad 1952’de İstanbul’da Akşehir Palas Otelinde kaldığı sırada, onu ziyarete Ankara Siyasaldan birkaç arkadaşımı da götürmüştüm.

Üstad onlara isimlerini ve nereli olduklarını sordu. Sonra:

‘Beş şeyi yerine getirirseniz iyi bir müslüman olursunuz’ dedi ve namaz, oruç, haramdan kaçınma, ana babaya hürmet gibi beş önemli şey saydı.

Bu arada sonradan vali olan Yiğit Kızılcan’a döndü; elini kaldırıp parmağını ona doğru uzatarak ve sesini yükselterek:

‘Bak, sen Ağrılısın, Kürtsün. Kürtler şeyhlerine çok bağlıdırlar ve çok sadık Müslümanlardır. Şeyhi dese ki “Şu beşinci kattan at kendini!” atar. Ben de sana diyorum: Beş vakit namazını bırakmayacaksın! Siz şimdi seferdesiniz; iki rekât kılacaksınız, bırakmak yok! Hatta namazın kaçma ihtimali varsa cem’ edin ama bırakmak yok!’ dedi.”1

***

Üstad Nursî’nin (ra), muhtemelen Şafiî olan bu ziyaretçiden, yolculukta dört rekatlı farzları iki rekât kılarak namazı kısaltmasını (kasr-ı salâtı) istemesi, Üstad’ın bunu “vacip” kabul ettiğini göstermez. Kasr-ı salâtın vacip olduğu görüşü sadece Hanefîlere aittir. Diğer üç mezhep ise yolculukta namazların kısaltılmasını “azimet” olarak değil, bir “ruhsat” olarak görür.

Öte yandan Hanefî mezhebi caiz görmese de onun dışındaki üç mezhep yolculukta öğle ile ikindinin ve akşam ile yatsının birleştirilmesini de (cem’) bir “ruhsat” olarak kabul etmiştir.

Her iki meselede de Üstad’ın kendi tercihinin üç mezhepten yana olduğunu, yani gerek kasr-ı salâtı ve gerekse cem’-i salâtı azimet olarak değil, bir ruhsat olarak gördüğünü onun şu açık ifadelerinden çıkarıyoruz: “ruhsat-ı şer’iye olan kasr-ı namaz ve takdim-tehir, vesâit-i nakliye bir kararda olmadığı için onlara bina edilmez.”2 “Seferde namaz kasredilir, iki rekât kılınır. Şu ruhsat-ı şer’iyenin…”3

Demek bu hatırada Bediüzzaman Hazretleri, namazlarını vaktinde kılma konusunda kusurları bulunan muhatabına, onun “ihtiyacına binaen” farklı mezheplerdeki en kolay olan fetvalarla bir “çare” göstermiştir.

Din İşleri Yüksek Kurulu ise 90 kilometreyi aşan yolculuklarda dört rekatlı farzların iki kılınarak kasredil- mesinin “gerekliliğine” (Hanefîlerin görüşü ile) hükmetmiştir. Ayrıca yolculuğun “meşru bir mazeret” sayılmasına binaen -sabah namazı hariç- öğle ile ikindinin, akşam ile de yatsının, yani her iki çift namazın istenirse cem-i takdim, istenirse cem-i te’hir suretiyle kılınabileceği yönünde (Şafiî ve Hanbelîlerin görüşü ile) fetva vermiştir.4

Cem’de iki vaktin farzı art arda kılınır, arada kalan sünnetler kılınmaz. Örneğin akşamın sünneti ile yatsının ilk sünneti terk edilir. Her cem’de erkekler yalnızca bir ezan, her farz için ise ayrı bir kamet getirir.

***

SUAL: “Biz bu meselede Üstad’ımızın da tercihine uygun şekilde cumhur olan 3 mezhebi taklit ederek yolculukta namazları tam kılamaz mıyız?”

CEVAP: Prensip olarak hak mezheplerin hepsi taklit edilebilir. “Elbette, böyle amelim, bir mezheb-i hakka muvâfık gelir. O bana kâfidir”5 denilebilir.

Ancak Üstad’ın bu cümlesinde dikkat edilirse biri sarih, biri de zımnî iki mesaj birden verilmektedir:

Birincisi, bir amel hak bir mezhebe uygun şekilde işlenmişse -bu amel kişinin kendi mezhebine uygun düşmese bile- o kişiyi sorumluluktan kurtarır ve asgarî bu kadar bir uyum da yeterli olur, demektir.

İkincisi, ancak başka bir mezhebi taklit keyfî olmamalı, ortada vesvese hastalığı (OKB) gibi bir mazeret veya bir ihtiyaç bulunmalı, yani amelim “böyle bir amel” türünden sıra dışı bir meşakkat barındırmalıdır. Bu cümle, mefhum-u muhalifi ile eğer hâlimizde “dindeki yüsre [kolaylık prensibine] münâfi [ters düşen] bir hareç [sıra dışı bir zorluk]” yoksa başka bir mezhebe geçiş de yapılmamalı manasını ihsas etmektedir. Bu ikinci mana, siyak-sibak ve bağlamdan çıkmaktadır.

Nitekim bir “mazeret” veya “ihtiyaç” olmadığı halde her mezhebin içinden ruhsatlı fetvaları seçip onlarla amel etmek (tetebbuu’r-ruhas) tutarsızlık ve ciddiyetsizlik sayıldığından ve kulluk tavrına yakışmadığından dolayı hoş karşılanmamıştır. Hele fakih olmadığı halde kafasına göre fetva seçmiş ve bu seçmeler sonucunda hiçbir müçtehidin fetvasına uymayan bir ibadet veya muamele şekli ortaya çıkmışsa (telfik) bu asla caiz değildir. İşte bu duruma düşmemek için “tevhid-i kıble etmek” ve tek yoldan gitmek mezhep konusunda da haklı bir tavsiyedir.

Kaldı ki, Üstad Hazretlerinin kendisi Şafiî, yanındaki hizmetkârlarının ise neredeyse tamamı Hanefî olduğu halde -seferîlik konusu da dahil- fıkhî konularda Üstad onlara kendi mezhebini telkin etmiş değildir. Birkaç meselede bir maksada ve maslahata binaen tavsiyesi söz konusu olmuş ise de bunlar ya çok istisnaî veya şahsa özeldir. İstisnaların ve özel durumların “genelleştirilmesi” ise doğru değildir.

Hasılı, meşru bir “ihtiyaç” veya makul bir “maslahat” sebebiyle başka bir mezhebin görüşüyle amel edilebilir ve bu meyanda yolculukta üç mezhebi takliden namazlar kısaltılmadan da kılınabilir ve cem’ de yapılabilir ama ortada böyle bir ihtiyaç veya maslahat yoksa doğru olan kişinin kendi mezhebi içinde kalmasıdır.

Dipnotlar:

 1- Ömer Özcan, Ağabeyler Anlatıyor, V/79

 2- Barla Lahikası, s. 383.

 3- 27. Söz.

 4-Din İşleri Yüksek Kurulu Fetvalar, s. 231.

 5- 21. Sözün 2. Makamı, 4. Vecih.

Okunma Sayısı: 2994
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Orhan Ali YILMAZ

    20.7.2025 05:56:24

    Hem, Üstâdımızı, sadece şu Şafii mezhebine hasretmek ve ona şu tahsis etmek, onun büyüklüğünü şu tam anlamamak demektir vesselâm...

  • Cemal Özkaya

    19.7.2025 17:05:46

    ruhsat-ı şer’iye olan kasr-ı namaz ifadesine göre dört rekat kılmak azimet olduğuna göre üstad burada rahnelenen bir meseleye mehdice çözüm getirmiş.

  • Ramazan

    19.7.2025 16:02:28

    Muhterem ağabeyim, İslam ansiklopedisinde seferilik ile ilgili şu ifade geçer: "Eskiden üç günde (on sekiz saatte) katedilen ve yaklaşık 80-100 km. olan bir yolun günümüz hızlı ulaşım araçlarıyla kısa bir zamanda katedilebildiği dikkate alındığında, çağımızda seferîlik belirlenirken süre kriterinin esas alınması halinde neredeyse artık seferîlik hükümlerinden istifadenin mümkün olmayacağına dikkat çekilir. Bu sebeple çağdaş İslâm bilginlerinin çoğunluğu, bu iki kriterden mesafe ölçüsünün daha objektif ve uygulanabilir olduğu kanaatindedir." (bkz. İslam Ansiklopedisi, SEFER) --- Yani, aslen olan "üç günlük yol" ve fukaha'nın bir gün içerisinde altı saat yolda gidilir tespitine dayanılan "on sekiz saatlik yoldan" "88 kilometrelik yola" "çağdaş alimler" tarafından gelinen noktada soru işaretleri var.

  • Mehmet Türeli

    19.7.2025 11:00:45

    Önemli ve mükemmel bir şekilde müşahhas örnekler ile açıklanmıştır. Allah razı olsun.

  • Ömer

    19.7.2025 10:55:29

    Allah razı olsun. Tam takva üzere bir açıklama yapmışsınız.

  • Mustafa Yalçın

    19.7.2025 09:44:17

    Abdurrahman hocam Her ciheti ile işlenmiş fıkıh-i bir konu. Teşekkür ederiz. 90 km (neye göre) mevzunu biraz daha izah ederseniz memnun kalırız. Genelde burada anlaşmazlıklar oluyor.

  • Mehmet

    19.7.2025 09:08:22

    Ağabeyim elinize sağlık. Ama vesveseyi bir mazeret gibi görürsek vesveseyi niye kaldırmaya çalışalım ki, yanlış anlamayın

  • İbrahim Ersoylu

    19.7.2025 07:23:11

    Çok güzel, hakikati yansıtan bir yazı. Abdurrahman Hocamızı tebrik ederim.

  • Orhan Ali YILMAZ

    19.7.2025 06:16:14

    Tek problemimiz keşke bu mesele olsa...

  • Ahmet CİNALİ

    19.7.2025 02:06:22

    Allah razı olsun inşaallah. Barla'da bu konu gündem olmuş ve tam olarak ittifak sağlanamamıştı.

  • Semanur Tunoğlu

    19.7.2025 01:16:26

    Müftü ağabeyimizin yazısından benim anladığım, Hanefi olarak sefer halinde namazları kasr etmek azimet oluyor. Üstadımızın da buna dair bir yönlendirmesi yok. Hazret, Şafiii mezhebine ittibaen tam kılmıştır.

  • Semanur Tunoğlu

    19.7.2025 01:03:50

    Allah razı olsun hocam. Çok iyi bir açıklama yapmışsınız.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı