"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

“Sarıklı Genç” olmak -1

Abdurrahman AYDIN
09 Ağustos 2025, Cumartesi
Sual: “Yirmi Sekizinci Mektup’un Birinci Meselesi’nde geçen ‘Sarıklı Genç’ kimdir; bir şahıs mıdır, yoksa bir model midir?”

Cevap: Evvela yapbozun parçalarını tamamlayarak bu Sarıklı Genç’in kim olduğunu bulalım. Ama daha önemlisi, kimliğini bulduğumuz bu modelin niteliklerini anlamaya ve anladıktan sonra da aynı profile sahip başka Sarıklı Gençler olduğunda onlara nasıl davranılması gerektiğini çıkarmaya çalışalım.

Sarıklı Genç’i gündeme ilk getiren, gördüğü bir rüya üzerine Albay İbrahim Hulusi Yahyagil’dir (rh). (1896-1986) O bu rüyayı 1929’da Bediüzzaman Hazretlerini Barla’da ziyaret ettikten üç gün sonra görmüş ve üç sene sonra mektupla Üstad’a bildirmiştir.

Üstad Bediüzzaman’ın (ra) bu rüyaya yaptığı ilk tabir: “Sarıklı, küçük, genç bir zat ise, Hulûsi’ye omuz omuza verecek, belki geçecek birisi, naşirler ve talebeler içine girmeye namzettir. Bazılarını zannederim, fakat katî hükmedemem. O genç, kuvve-i velâyetle meydana atılacak bir zattır” şeklindedir.1 Üstad Hazretleri bu yorumu yaptığında, Ahmed Hüsrev Altınbaşak (1899-1977) hizmete muhtemelen henüz girmiş değildir.

Üstad Hazretleri Sarıklı Genç’in kim olduğunu daha sonraları kademeli şekilde önce netleştirecek sonra da kısmen genelleştirecektir.

1931’de Risaleleri tanıyan ve kendisini ziyaret eden Hüsrev Ağabeye yazdığı ilk mektuplardan birinde “Hulusi Bey’in kısmen tabiri çıkmış bir sadık rüyasında mihrapta benim yanımda kendinden daha genç birisini kendinden daha ileri görmüş. [Ben değil, Hulûsi öyle görmüş.] Benim zannımca siz o adam olmaya namzetsiniz” demiştir.2

Hulusi Bey’e yazdığı mektupta ise:  “O rüyada gördüğün Hüsrev namında bir gençtir. Aynen o sarıklı genç manasını gösteriyor”3 demiştir. “Senin eskiden gördüğün rüya içinde, senden genç, daha ileri bir zat, mihrabın ğaybı [garbı olabilir] tarafında hedâyâyı getirip verdiğini -ben de onu öyle tabir etmiştim- Allah-ü âlem, bu Hüsrev o adamdır” diyerek Sarıklı Genç’in kim olduğunu netleştirmiştir.4 Zaten Hüsrev’in babası tarafı da Isparta’da “Yeşil Sarıklılar” lakabıyla bilinmektedir.

Ancak bu netleştirmeden sonra o makama özenen ve bazı evsafı o makama uyan başkalarına da -bunu büyük bir iltifat olarak algıladıklarından ve bir cihette öyle olduğundan dolayı- Üstad’ın “Sarıklı genç sensin” deyip bu unvanı onlara da vererek bazı talebelerine bu şekilde şevk verdiği de olmuştur.  Said Özdemir,5 Mehmet Kayalar6 gibi bazıları bunlardandır. Demek bu tanıma giren bir ilk fert bulunduğu gibi ona mümasil çok efrad da çıkmıştır ve çıkacaktır.

O yüzden hizmetkâr ağabeyler, Üstad’ın “Hakikatte o bir kişi değildir; müteaddit kişilerdir”7 dediğini ve bu iltifatı birçok talebesine yaptığını, hatta “Sarıklı Genç’in kim olduğunu” talebelerine sorduğunda, Zübeyir’in “Ceylan’dır” Ceylan’ın “Hüsrev’dir” Hüsrev’in de “Ceylan’dır” diyerek bu makamı birbirlerine vermelerinden Üstad’ın memnun olduğunu görünce,8 bu ağabeyler “Sarıklı Gencin” bir model olduğu kanaatine varmışlar hem de şahısçılık nüksedebilir endişesiyle -haklı olarak- onu teşahhus ettirmekten kaçınmışlardır.9

Üstad’ın 1953’lerde Isparta’da Tahirî, Zübeyir, Sungur, Bayram, Ceylan ve Hüsnü Bayram’ın bulunduğu bir ortamda  “O sarıklı genç hiçbiriniz değilsiniz. Ancak o, hepinizden meydana gelen şahs-ı manevînizin tâ kendisidir” demesine gelince,10 bu söz, rüyanın ilk tabirine dayanarak “şahsa bağlanma” şeklinde nüksetmeye başlayan bir “ifratı” tadil için olsa gerektir. Yani bizzat yetiştirdiği bazı talebeler Sarıklı Genç’i şayet “bağlanılması ve peşinden gidilmesi gereken bir zat” olarak algılıyorlarsa o takdirde Sarıklı Genç -ne Hüsrev, ne de Kayalar değil- kendilerinin meşveretidir. Nitekim Üstad Hazretleri sonraları bu iki veliye değil, Zübeyir ile Ceylan’a danışılmasını istemiştir.11 

Şimdi titreyerek geçelim bu “altın madalyonun” bir de öbür yüzüne... (Devam edecek)

Dipnotlar:

1- 28. Mektup, 1. Mesele.

2- “Risale-i Nur’da Geçen Sarıklı Genç Kim?” Risale Online internet sitesi.

3- İhsan Atasoy, Mustafa Sungur, s. 141-142

4- Rumûzât-ı Semâniye, s. 220, Nâşir: Hüseyin Bulut, İstanbul, 2001

5- Said Özdemir Ağabey, Erol Öztürkci, s. 62

6- İrfan Haspolatlı, Mehmed Kayalar ve Hizmetleri, s. 8

7- Mufassal Tarihçe-i Hayat, II/784; İ. Atasoy, Mustafa Sungur, s. 141

8- Bayram Yüksel’den, Ö. Özcan, Ağabeyler Anlatıyor, I/I32

9- Mesela bk. İhsan Atasoy, Mustafa Sungur, s. 141-142; (Bayram Yüksel’den) Ömer Özcan, Ağabeyler Anlatıyor, I/132; Şahiner, Son Şahitler, I/330

10-  Sami Cebeci, Mustafa Sungur ve Bayram Yüksel’den nakletmiştir. “Sarıklı Genç Meselesi” 28.11.2018

11- Bk. Son Şahitler, II/173; İ. Kaygusuz, Zübeyir Gündüzalp, s. 291

Okunma Sayısı: 316
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı