Sadık ve istikametli bir okuyucumuz sordu: “Gazetemizin fikirlerini muhaliflere nasıl kabul ettireceğiz?’ diye soruyorlar. Bunlara ne cevap vermek gerekir?”
Aslında bu soruları soranlara değil, “Ehl-i dünyanın hafiye (ajan) ve propagandacılarına” dikkat çekmek ve oyunlarını bozmak için şunu kesinlikle bilmeliyiz:
Bizim vazifemiz Yeni Asya’yı bazı çevrelere ve kalabalıklara kabul ettirmek değildir. Vazifemiz, yalnızca Üstadımızın ortaya koyduğu Kur’ân ve Sünnet-i Seniyye’nin bu zamandaki iman, ibadet, ahlâk, ukubat, içtimaî, siyasî ölçü, prensip, strateji ve hizmet metotlarını yalnızca anlamak, yaşamak, anlatmak ve tebliğ etmektir.
Ehl-i dünyanın propagandacılarına deyiniz: Biz, “başarı, sayı ve sonuç odaklı” değil, “rıza ve hizmet odaklı” çalışıyoruz, çalışmalıyız. Zira, “Cenâb-ı Hakk’ın rızası ihlâs ile kazanılır; kesret-i etbâ’ ile ve fazla muvaffakiyetle değildir. Çünkü onlar, vazife-i İlâhiyeye ait olduğu için, istenilmez, belki bazen verilir…
“Ey sevaba hırslı ve a’mâl-i uhreviyeye kanaatsiz insan! Bazı peygamberler gelmişler ki, mahdut birkaç kişiden başka ittibâ edenler olmadığı halde, yine o peygamberlik vazife-i kudsiyesinin hadsiz ücretini almışlar. Demek hüner, kesret-i etbâ’ ile değildir. Belki hüner, rıza-yı İlâhîyi kazanmakladır. Sen neci oluyorsun ki, böyle hırsla “Herkes beni dinlesin?” diye, vazifeni unutup vazife-i İlâhiyeye karışıyorsun? Kabul ettirmek, senin etrafına halkı toplamak Cenâb-ı Hakk’ın vazifesidir. Vazifeni yap, Allah’ın vazifesine karışma.” (Bediüzzaman, Lem’alar, s. 156)
Şahs-ı manevî, cemaat, meşveretle iltisaklı ve dolayısıyla Risale-i Nur’un şerhi olan yazıları paylaşmayacak da iktidarın yaptırdığı anketleri ve olanlarla göbekten iltisaklı olanların sözlerini mi paylaşacak?
Ki, AKP’den ayrılan, ama başta o partinin kurucularının büyük çoğunluğu, milletvekilleri, bakanları, başbakanlarının müstebit rejimin, sistemin, Kemalizmin, Perinçek’in güdümüne girip milleti perişan ettiği, ülkeyi maddî manevî felâkete sürüklediğini haykırdığı bu dönemde, halen onu müdafaa etmenin, akıl, mantık, iz’an, insaf, vicdan ile değil, bambaşka sebepleri olması gerekir! Siz, Risale-i Nur’un ölçülerini ve bu gerçekleri önlerine koyunuz, yüzleri kızarmadan, vicdanları sızlanmadan halen diretiyorlarsa onları destekledikleri zalimleriyle baş başa bırakınız! Hadisin ihbarıyla yakında destekledikleri zalimlerin tasallutuna maruz kalacaklar!