17 Kasım 2011, Perşembe
Çok değil daha 10 ay önce sinemalarda Hür Adam fırtınasına tutulmuştuk.
Hür Adam gündemi belirlemiş ve bu vesileyle Bediüzzaman Hazretleri de her yerde konuşulur olmuştu. Hür Adam’ın hiç olmazsa bu yönüyle bile çok önemli bir hizmet gördüğünü söylemek lâzım.
Şimdi de ‘’Allah’ın Sadık Kulu: Barla‘’ filmi daha doğrusu çizgi filmi sinemalarda gösterime girdi. Hür Adam’ı izlemek için yer bulamamaktan dolayı 2 hafta beklemek zorunda kalıp ancak gece 23:00 matinesine zor yer bulduğumuzu hatırlayınca bu defa da aynı şeyi yaşayacağımı düşünmüştüm. Bir yandan “İnşallah bu defa izlemek için o kadar beklemek zorunda kalmayız‘’ diye temenni ederken bir yandan da ‘’salonlar dolsun da ben yine 3 hafta sonra izlesem de olur‘’ diyordum içimden.
Neyse, Kurban Bayramının 4. Günü Çarşamba akşamı ailece sinema salonuna 21:15 seansı için biraz erkence gittik. Eşim, 10 yaşındaki Burak ve 5 yaşındaki oğlumuz Furkan’la programdan 25 dakika önce sinemadaydık. Doğrusu ilk hayal kırıklığını bilet alırken yaşadım. Görünürde ne bir izdiham ne bilet kuyruğu vardı. Üstelik salonda istediğimiz koltukta izlemek gibi bir lüksümüz dahi vardı. 500 kişilik salonda bizim dışımızda sadece 10 kişi daha vardı. Üzülmedim desem yalan olur. ‘’Belki bayram nedeniyle talep olmamıştır‘’ diye avunmaya çalıştıysam da daha birkaç gün önce bu filmi izlemeye giden bir dostuma ‘’nasıl yer bulmak zor olmadı mı?‘’ diye sorunca tebessümle ‘’valla benden başka bir kişi daha vardı sadece film boyunca‘’ dediğini hatırladım.
Evet, ne yazık ki Hür Adam’ın yakaladığı gişe başarısından uzak bir görüntü çiziyor bu film. Sebeplerini elbette filmi hazırlayanlar daha iyi analiz edeceklerdir. Şahsî fikrimi paylaşmamı isterseniz, ben yeterince reklâmının yapılamadığını düşünüyorum. Medyada gündem de oluşturulamadı bir türlü. Sonuçta Bediüzzaman Hazretleri’nin hayatının çizgi karakterlerle anlatıldığı ilk film olması hasebiyle önemliydi. Ne gazetelerde, ne de televizyonlarda bu film hakkında yeterince haber, tartışma, reklâm göremediğimi söyleyebilirim. Bir de acaba bu filme daha uygun bir isim bulunabilir miydi, bilemiyorum. Sanki ‘’Allah’ın Sadık Kulu‘’ ve ‘’Barla‘’ isimleri yan yana konuyu, mesajı vermekten biraz uzak kaldı gibi. Çünkü, Üstâd Hazretlerinin Barla hayatı ise anlatılmak istenen, bunu çağrıştıracak daha kısa ve çarpıcı bir isim bulunabilirdi. Meselâ Hür Adam ismi bence oldukça iyi seçilmiş ve isabetliydi.
Buraya kadar yazdıklarım ’’içeriden, genel bir izleyici‘’ bakış açısı ve yorumu olarak değerlendirilsin lütfen. Çünkü çok da sinema filmi izleyen bir insan değilim. Ama madem ki bu köşede müzik yazıları yazıyorum, müsaadenizle filmin müzikleri ile ilgili düşüncelerimi paylaşayım.
Filmin müzikleri Aria Müzik’ten Cengiz Onural ve Bora Ebeoğlu tarafından yapılmış. Macar Radyosu Senfoni Orkestrası işbirliğiyle 6 ay süren yoğun bir çalışmanın sonucunda vücuda gelmiş. Birçok filmde bütçe sıkıntısı yüzünden büyük orkestra ile çalışamadıklarını belirten Cengiz Onural, bu fırsatı buldukları için çok mutlu olduklarını söylemiş. Filmin müziklerinin yapımı aşamasında, uluslar arası alandaki çalışmalarıyla birçok ödül alan Türk orkestra şefi Alpaslan Ertüngealp’in yönettiği Macar Radyo Senfoni Orkestrası eşliğindeki çalışmalar ile besteleri hazırladıklarını anlatmış.
Bütün bu yüksek bütçeli müzik çabasına karşın, müzikal olarak bazı eleştirilerim var. Şöyle ki; film müziklerinin başarısını, batı senfoni orkestraları ile çalışma yapmaya bağlamak bence çok da geçerli bir yaklaşım tarzı değil. ‘’Batı senfoni orkestraları ile çalışırsak başarılı, Türk Müziği motiflerini kullanırsak başarısız olunur‘’ yargısı hatalıdır. Aynı hata Hür Adam filminin müzikleri hazırlanırken de yapılmıştı. Ocak 2011 deki yazımda da bu yanlışlığı dile getirmiştim. Hür Adam filminin müziklerinin seslendirilmesi Prag Senfoni Orkestrası’nca gerçekleştirilmişti. Ancak harcanan para, müzikal alt yapı, filmin mesajı ile konusu birlikte ele alındığında ortada bir uyumsuzluk doğduğu düşüncesini akla getiriyordu. Aynı şey Barla filmi içinde geçerli. Bediüzzaman Hazretlerinin hayatının anlatıldığı filmde Batı enstrümanlarının, orkestranın kullanılması pek de uygun düşmemiş. Şahsen ben özellikle müziğine kulak vererek sonuna kadar izlememiş olsam belki de müziğin, hangi seslerin, hangi enstrümanların kullanıldığının farkına varamayacaktım.
Batı müziği sazları ve koro sesleri ile filmde anlatılmaya çalışılan duyguyu vermek kesinlikle zor ve hatta imkânsız. Barla filminde kullanılması gereken müzik muhakkak Türk Müziği sazları, sesleri, Tasavvuf Müziği nağmeleri, Halk Müziği tınıları olmalıydı. Meselâ, Bediüzzaman Hazretlerinin zehirlendiği ve ıztırap çektiği sahnede, ağlamaklı bir kemençe, içli bir tanbur sesi daha bizden durmaz mıydı? Üstad Hazretleri kırlarda talebeleri ile sohbet ederken, dolaşırken bir türkünün yanık nağmeleri alttan duyulsa nasıl olurdu?
Müzik eleştirimiz bir yana tekrar filme dönecek olursam, Bediüzzaman Hazretlerini canlandıran Enver Seyitoğlu’nun sesinin filme çok yakıştığını söylemek isterim.
Bediüzzaman Hazretlerini film, çizgi film, tiyatro gibi her türlü teknikle anlatmak, şiirle, bestelerle kulaklara nağme nağme ulaştırmak zamanı artık. Bu yönde atılan her iyi niyetli çabayı, her fedakârca gayreti takdir ediyor, alkışlıyorum. Bu filmde emeği geçen herkesi de içtenlikle tebrik ediyor arkasının muhakkak getirilmesini beklediğimizi ifade ediyorum.
Okunma Sayısı: 2452
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.