Vakıa şu ki Trump’a suskunluğu süren Cumhurbaşkanı’nın Lahey’deki NATO zirvesi “aile fotoğrafı”na yanyana gülerek tokalaşıp “samimi pozlar” verme gösterisinin “iktidara iliştirilmiş medya”da “yandaş yorumcular” ve trollerce “büyük zafer!” ve “dünya lideri” medhiyeleriyle propaganda edilmesi birçok soruyu sorduruyor.
Öncelikle İsrail’in Gazze soykırımına ve İran’a saldırıya her türlü silâh ve lojistik desteği veren Trump’ın Kongre kararı olmadan İran’ın nükleer tesislerini bombalatması Amerika’da bile kıyasıya eleştirilip protesto edilirken, her fırsatta kamuoyu önünde Netanyahu’ya veryansın eden Cumhurbaşkanı’nın Trump’ı tek kelime kınamaması sorgulanıyor.
Keza her defasında “İran’ı yıkıp yakarız!” tehditlerini savuran Netanyahu’nun “aman” dilemesi üzerine “İran’ı yok edeceğiz!” havasını atan, ancak ABD’nin bölgedeki en büyük askerî üssünün vurulmasına karşı “acil ateşkes” çağrısı yapan Trump’a, “Gazze trajedisinin son bulması gayreti” ile “İran-İsrail ateşkesindeki rolü”nden dolayı tebrik ve teşekkürde bulunması tartışılıyor.
SOYKIRIMA VE SALDIRIYA DESTEĞİN SEBEBİ SORULDU MU?
Gerçekten, İsrail’in İran’a saldırısını “kendini savunma hakkı” olarak saptıran Trump’a, B-2 ağır bombardıman uçaklarının altı bin mil uçarak Müslüman komşu ülke İran’ın meşru uranyum zenginleştirme tesislerini, nükleer enerji hakkını bombalayarak uluslararası hukuku çiğnemesi ve BM Şartı’nı hiçe saymasının sebebi soruldu mu?
Cumhurbaşkanı, “dostum” dediği Trump’a; “Kudüs’ü İsrail’in başkenti” ilânını, Siyonist damadı tarafından ortaya atılan “Yüzyıl Planı”yla Türkiye’nin Güneydoğu’sunu da içine alan “Arz-ı Mev’ud” (Vaad Edilmiş Topraklar) ütopyasına ve “Büyük İsrail” iddiasına kayıtsız şartsız katılımını sordu mu?
Ya da ABD ve İngiltere’nin başını çektiği küresel güçlerin güdümündeki Körfez krallıklarında kankaları “tek adam otoriterlikleri”ne övgüler yağdırılırken, bir tek “İran’daki rejimin demokratikleşmesi”ndeki çifte standardın sebebini sorguladı mı?
“1 milyar 300-400 milyon dolar ödeme yaptık ve F-35’leri alma noktasında Sayın Trump’ın da iyi niyetli olduğunu gördük” diye konuşan Cumhurbaşkanı, Türkiye’nin 1.5 milyar dolar ödediği F-35 savaş uçakları anlaşmasının yine Trump’ın onayıyla iptalini, yerine F-16’ların alınmasının askıya alınmasını, mevcutların hâlâ modernize edilmemesini sordu mu; sorduysa hangi cevabı aldı? Türkiye’yi 12 milyar dolar harcamasına rağmen onca emek verdiği F-35 programı”ndan çıkaran Trump’ın hangi “iyi niyeti”ni gördü?
YİNE SÖYLEM VE TEMENNİLERLE KALINDI
Sonra yıllardır Amerika’daki Zarrab ve Halk Bank davalarıyla 40 milyar dolara varan ceza tehdidini, yine Trump’ın imzasıyla “Amerika’nın hasımlarıyla yaptırımlar yoluyla mücadele yasası (CAATSA)” kapsamındaki ağır ekonomik yaptırımları ve “Cumhurbaşkanı ile ailesinin Amerika ve yurtdışındaki mal varlığının araştırılması” şantajı gündeme geldi mi? Geldiyse Trump bunu nasıl açıkladı?
Veya ABD’nin 50 bin TIR ve iki bin kargo uçağı dolusu silâhla donattığı “Suriye PKK’sı” PYD/YPG ile işgalcilerin işbirlikçisi terör örgütlerini maşa olarak kullanıp Suriye’yi ve bütün bölgeyi etnik-mezhebî iftiraklarla bölüp parçalama fitnesine yine mi bigâne kalındı?
Neticede, Trump’ın sürekli başa kaktığı ABD’nin NATO maliyetinin azaltılması amacıyla üye ülkelerin savunma harcamalarını gayrisafi yurtiçi hâsılasının yüzde 2’den yüzde 5’e çıkarılmasıyla ekonomik çöküşteki Türkiye’nin -bugünkü kurla- 26.5 milyar dolardan 66.1 milyar dolara kat kat arttırılmasıyla 40 milyar dolara yakın ek yük yüklenmenin dışında hiçbir ciddi karar alınmadığı son NATO zirvesi, “Trump sevgisi” gösterisiyle kalıyor.
Ve Türkiye’nin NATO’ya ödediği para bir buçuk katı artarken, F-35’lerden F-16’lara, Gazze soykırımından Suriye’nin işgaline zirvede yine bir şey çıkmadığı, Türkiye’nin yine eli boş döndüğü görülüyor. Bundandır ki “savunma sanayii işbirliği” ve “100 milyar dolarlık ticaret hacmi” yine bir temenni ve propagandanın ötesine geçmiyor.
Gerisi lâf-û güzâf…