İşyerimin penceresinden dışarıya bakıyorum... Fakat farklı bir bakış bu. Hayret makamında bakmak istercesine...
Hayata hayret makamında bakmak, hayatı ve içindekileri daha iyi anlamamızı sağlıyor. Hayata hayret makamında bakmak, Allah’ın yüceliğini ve hayattaki her şeyi mükemmel bir şekilde halk ettiğini fark etmemizi sağlıyor.
İşyerimin penceresinden, hayata her zamanki gibi değil, hayret makamında baktığımda, şunları gördüm. Hayret makamıyla bahçedeki ağaçlara şöyle bir baktım. Bir meşe ağacı ki, oldukça büyümüş. Yaprakları ve dalları birbiriyle uyumlu. Gövdesi de bu uyuma iştirak etmiş. Meşe ağacının yanında çam ağaçları var. Başka ağaç türleri de var. Onlar da bu uyuma eşlik ediyorlar. Hem kendi aralarında bir bütünlük ve uyum var, hem de tek başlarına uyum ve bütünlük taşıyorlar. Hemen bakışımı ve müşahedelerimi derinleştireyim dedim. Meşe ağacının meyvesi olan palamut ve çam ağacının meyvesi olan kozalak üzerinde tefekküre başladım. Kendi kendime, “Allah ne güzel yaratmış, kozalağı alıp da meşenin dallarına yerleştirsek, palamudu da alıp çam ağacının dallarına koysak, ne uyum kalır, ne de bütünlük” dedim. Sonra tefekkürümü derinleştirdim, “bu yerleştirmeye hem dallar, hem yapraklar itiraz eder sanırım. Bu ağaç uzuvlarının akılları ve dilleri olsaydı, böyle bir yerleştirmeye elbette karşı gelirlerdi. Çünkü, güzel olmazlardı, akla ve mantığa aykırı olurlardı” diye düşündüm. Allah (cc) meşe ağacı ile çam ağacının tasarımında en mükemmelini yaratmış. Ne eksik, ne fazla!
Hayret makamında bakışımı sürdürüyorum... Kendi kendime dedim ki; bu ağaçların yaprakları yeşil değil de mavi olsaydı, ne olurdu? Bir tahayyül ettim, gözlerimi kapadım ve pencerenin dışındaki ağaçları mavi yaprak içerisinde düşündüm. İnanın, bu düşünce bile içimi kararttı. Eğer ağaç yaprakları mavi olsaydı, o kadar cıyak olurdu ki, bakmak mümkün olmazdı. (Cıyak bizim orada kullanılan bir kelimedir. En yakın karşılığı olarak ‘absürt’ diyebilirsiniz) Düşüncelerinizi ve hayretinizi derinleştirin. Sırf mavi üzerinde düşünmeyin, ağaç yapraklarını kırmızı, siyah, mor falan düşünün aynı sonuca varacaksınız. Ağaç yaprakları için en mükemmel ve bize hoş gelen renk “yeşil”dir. Bizi Yaratan, bizim tüm özelliklerimizi, zevklerimizi biliyor ve hayatta bize en uygun olanını en mükemmel şekilde yaratıyor. Bizi bildiği için işte O (cc) ağaç yapraklarını yeşil olarak yaratıyor.
Hayret makamında bakışımı işyerimin penceresinden daha uzaklara, daha ötelere götürmek istiyorum. Okyanuslar gözümüze mavi gözüküyor. Neden acaba? Esasında okyanus netice itibariyle su kütlesidir. Su ise renksizdir. Fakat gözümüze mavi gözüküyor. Bu görüntü bizi mest ediyor ve hoşluk veriyor. Ya mavi değil de yeşil gözükseydi? Ya mavi değil de simsiyah gözükseydi? Dayanmak mümkün değildi. Tanker kazalarında, denize arasıra siyah petrol akıyor da, gözümüzü çevirip bakamıyoruz. İğreniyoruz değil mi?
Hayret makamındaki bakışımızı göklere çevirsek ne görürdük? Yine mükemmel uyum ve bütünlük görürdük. Gökyüzü de bu renginde, yani maviye yakın renkte olmasaydı da, meselâ kırmızı olsaydı, kapkara olsaydı ne olurdu? Kasavet basardı, dayanamazdık. Kara bulutlara bile dayanamıyoruz, bir de gökyüzü kara olsaydı, vay halimize! Fakat, bu haliyle gökyüzüne bakan insan ferahlık ve huzur buluyor. Bizi yaratan Allah (cc) hayattaki her şeyde huzur ve ferah bulmamızı murat etmiş ve ona göre yaratmış.
Hayretli bakışlarımızı farklı bir mekânda sürdürülelim. Gelin hayalen bir manav dükkânına gidelim. Nar, elma, şeftali, muz, portakal, salatalık, limon, domates, patates, maydanoz, soğan, sarımsak, incir, üzüm ve sayamadığım diğer meyve ve sebzeler... Hangisinde bir uyumsuzluk ve tasarımında bir hata var? Hiçbirisinde ne uyumsuzluk ne de hata var. Hangisine baktığınızda rahatsız oluyorsunuz? Hiçbirisine? Bilâkis hepsine de ayrı ayrı baktığınızda ağzınız sulanıyor ve iştahınız açılıyor. Hayret makamında baktığınızda şunu da anlarsınız, “Mideyi yaratan kim ise, bu meyve ve sebzeyi yaratan O’dur (cc).” Çünkü, mideye göre tam uyum ve denklik içerisinde yaratmış, mide onu istiyor.
Evet, “Ağacı ve yapraklarını yaratan kimse, gözleri yaratan Odur (cc). Meyveyi ve sebzeyi yaratan kimse, mideyi yaratan Odur (cc). Biri yaratan kim ise bini yaratan Odur (cc), hücreyi yaratan kim ise kâinatı yaratan Odur (cc).”
Yazımızın sonuna doğru yaklaşırken bundan 3-4 sene önce yaşadığım bir hatıramı anlatacağım. Aynı zamanda, manavla alâkalı bir anı bu. Bir marketten alış veriş yaptıktan sonra, manav bölümüne geçtim. Manav tezgâhı o kadar gösterişli ve cazip dizayn edilmişti ki, enva-i çeşit meyve ve sebze satış için hazırdı. İnsanlar da her zamanki umursamazlık içerisinde ve hayret makamından uzak bir şekilde manav tezgâhından, kimisi domates, patates, kimisi portakal, nar, falan filan almak için tatlı bir telâş içerisindeler. Kimse meyve ve sebze tezgâhındaki uyum ve bütünlüğe bakmıyor. İşte bu hengâmede çok yaşlı, sanırım seksenli yaşları geçmiş bir yaşlı bayan, manav tezgâhına bakarak sanki bir çocuk gibi ağlıyordu. Merakımı celbetti, bayana yaklaştım, durumu öğrenmek istedim. O sırada bir şeyler söylediğini duydum. Yaşlı bayanın söylediklerini duyunca hayret ettim. Yaşlı bayan şu sözlerle kendi kendine konuşuyordu: “Ya Rabbim, bunca güzellikleri bize sunmuşsun, bizim için ne güzel meyve sebze yaratmışsın, bizleri ne kadar çok seviyorsun, biz bunları hak etmiyoruz, bunlara lâyık değiliz, sana şükretmiyoruz” diyerek ağlıyordu. Hem ağlıyor, hem de manav tezgâhındaki enva-i çeşit sebze ve meyveye bakıyordu. Bu manzara karşısında hayret ettim ve bu bakış açısında ve aynı duyarlılıkta olmadığım için utandım.
Sözü uzatmaya gerek yok. Hayata hayret makamında bakmak demek görmek demektir. Hayret makamında hayata bakan kişi şunu görür ve anlar ki, her şeyde bir uyum ve bütünlük vardır. Her şey yerli yerindedir. Bu intizam ve mükemmellik yalnız ve yalnız O’nun (cc) eseridir. Vesselâm.
AHMET SANDAL
[email protected]