"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

İslam Medeniyeti akıl ve bilgi üzerinde yükselmiştir

06 Aralık 2019, Cuma
Bir medeniyetin gelişiminde temel güçlerin başında bilgi gelir.

Ortaçağ’da İslâm medeniyetinin yükselişinde İslâm’ın ilmi ve ilimle temellenen değerleri öne çıkarması, Batı’nın medeniyet alanında gerilemesinde bilimden ve ilmî değerlerden uzaklaşması önemli rol oynar.

Medeniyet, kendi içine kapalı bir toplumda oldukça sınırlıdır. Dünya medeniyeti niteliğine sahip medeniyetlere kapalı hiçbir bir toplumda, insanlığın kültürel mirasını devralma bilincine varmadan, kendinden önceki kültür ve medeniyetlerden yararlanmadan medeniyet, ortaya çıkmaz. Kültür mirası içinde en önemli yerde bulunan ilim, tek seferde ortaya çıkan ve tamamlanan bir olgu değildir. O, bir süreçtir. İlmin ortaya çıkışı ve gelişimi sayısız ilim adamının doğrudan ve dolaylı katkılarıyla olur. Medeniyetin âdeta beyni olan ilimler ve fikrî canlılık, öncekilerin ilimlerini ve fikirlerini incelemek, onlara yeni bilgi ve fikirler eklemek, düzeltme ve sentezler yapmak suretiyle gelişir. Ancak insanlar, bu sürece katılmak ve medeniyetin mimarları olmak için zihnen hazır olmalıdır. İslâm, doğuşundan itibaren insanları ilim ve fikir alanında kendilerini geliştirmeye yönelten bir motivasyon kaynağı olmuştur.

1. İlmi, değer olarak görmek

İslâm, hem medeniyetin hem de beşerin kemal ve hürriyetinin şartı olarak bilgiye ve bilginin aracı ve yolu olan akıl ve düşünmeye özel bir değer vermiştir. Bu değer, İslâm’ın yaratılış ve insan anlayışında ortaya çıkmaktadır.

Kur’ân’da Hz. Âdem’in yaratılışındaki ilâhî hikmet, Allah’ın ona öğrettiği bilgiyle ilişkilendirilmektedir. 1  Hz. Adem’in yaratılışının Allah’ın ona öğrettiği bilgiye ilişkin anlam ve hikmetinin meleklerce kabul edilişi de insanın bilgisiyle yükseldiğini göstermektedir.

Aslında insanın varoluş gayesini fark etmesi, bu bilgiyi tahsil etmesini gerektirmektedir. “İnsanın vazife-i fıtriyesi taallümle tekemmüldür, duâ ile ubûdiyettir.” 2 Başka bir deyişle, insan bu âleme ilim ve duâ vâsıtasıyla tekemmül etmek için gelmiştir. Mahiyet ve istidad itibarîyle her şey ilme bağlıdır. Ve bütün hakikat bilgisinin temelinde mârifetullah vardır. 3 İnsanın varoluş gayesini gerçekleştirmesi de ilmi gerektirir. İnsanın Allah’ın arzında halife olması, Allah’ın hükümlerini icra ve kanunlarını tatbik etmesi içindir. Bu da tam bir ilme bağlıdır. 4

İlim, insanın kendini ve yaşadığı çevreyi tanımasını sağlar. İnsanın mana iklimini genişletir; onun anlama ve değerlendirme kapasitesini arttırır; bu sebeple fıtrî-medenî bir ihtiyaçtır. Tabiattaki varlıkların ve olayların nasıl meydana geldiğini açıklayan tabiat bilimleri, tabiatı mutlak hakikati gölgeleyen perde niteliğinden hakikatin işaretleri ve belgeleri olma değerine yükseltmektedir. Ayrıca insanın tabiatta bilinçli ve dengeli tasarruflarda bulunma gücüne ulaşmasını; yeryüzünde halifelik rolünü icra etmesini sağlamaktadır. Oysa bilgi kâinatı yeterli olmayan insan, anlamama özrüyle malûl olur. Hurafelerin ortaya çıkışında da ilmin ve dolayısıyla anlamanın yetersizliği yatmaktadır. Meselâ, bilgisiz insan, mecazî anlatımları hakikî anlamıyla alır. Bu da hurafelere kapı açar. 5 Son zamanlarda sır ve keramet hikâyelerinin büyük revaç bulması, bunların televizyonda en fazla izlenen dizilerin konusunu oluşturması da menkıbe kültüründen ilmî bakış açısına geçmenin önemini göstermektedir.

Bâkıllânî de ilmin değerini Hz. Musa ile yarışan sihirbazların ona en önce iman etmeleri ile örneklendirir. Hz. Musa (as) sihirbazların ve sihrin revaçta olduğu bir zamanda gelmiştir. Onlardan sihirde derin bilgiye ulaşmış (muhakkik) olanlar, Hz. Musa’nın asayı yılana çevirmesinin sihir dışında bir şey olduğunu anlamışlar ve hemen iman etmişlerdir. Batıl da olsa onların sihir bilgisi toplumlarından sihri bilmeyenlere karşı büyük bir üstünlük vesilesi olmuştur. Bu da hangi neviden olursa olsun bilginin faziletine delildir. 6 Dolayısıyla Hz. Musa’ya meydan okuyan sihirbazların mu’cizeyi görür görmez iman etmeleri, ilmin değerine örnektir. Çünkü “Hakkı batıldan, iman mesleğini nifak mesleğinden temyiz etmek, ancak ilim ve nazar ile olur.” 7

Yine ilk vahyolunan âyetlerde gelen ‘oku!’ emri, İslâm’ın varlık görüşünde ilme verilen değerin göstergelerindendir. Bu âyetlerden “Oku, Rabb’in sonsuz kerem sahibidir, kalemi (yazmayı) öğretti, insana bilmediklerini öğretti.” 8 âyetleri, insanı bilgilendirmesinin; kalemi yani yeryüzünü imar, umran ve medeniyetin temellerinden olan yazıyı öğretmesinin Allah’ın sonsuz kerem sahibi olmasına bağlar. Yazının bilginin birikime dönüşmesi ve gelecek nesillere aktarılmasında önemli bir yeri vardır. Kur’ân, kalemle yazmanın Allah’ın önemli bir nimeti olduğunu vurgulamış, İslâm Peygamberi (asm) insanları okuma yazmaya teşvik etmiş, güzel yazı (hüsn-ü hat) İslâm’da önem verilen bir sanat dalı olarak gelişmiştir. Ayrıca vahiy, insanı bilgilendirmek için geldiğinden ve daima hakikati ihtiva ettiğinden “ilm” olarak nitelenmiştir. 9 Bu sebeple İslâmiyet’in menşei ilim, esası akıldır, denebilir. 10 Kaynaklara ve delillere dayalı ilim, Müslüman toplum için itici bir kuvvet oluşturmuştur. İslâm inancının tesbiti, temellendirilmesi ve savunmasını konu alan kelâm kitaplarının (müteahhirun döneminden itibaren) çoğunlukla bilgi felsefesi ile başlaması bunun bir göstergesidir.

2. Hürriyet konusu olarak bilgi bilimsel araştırma ve akıl yürütme

‘Hürriyet’ kavramı akıl ve ilim ile son derece yakın bir ilişki içerisindedir. İlk olarak düşünce ve ilim insanın hür, otonom ve öznel olarak varoluşunu gerçekleştirmesinin, onun hürriyet alanının genişlemesinin şartıdır. Bilgi ve bilinç düzeyi son derece düşük, bağnaz bir insanı düşünce ve davranış alanında harekete geçiren unsurlar, bir takım haricî telkinler veya şartlandırmalardır... Oysa insan, gerçek anlamda hürriyete ermek için aklı ve ilmi esas almalıdır. İşte, vahyin önemli bir işlevi de geleneğin ve haricî sınırlandırmaların karşısına bilgi ve hakikati koymaktır. İnsan aklına temel bazı hakikatleri sunmanın yanında insanın kâinatı gözlemlemesini, aklını kullanmasını, araştırmasını ve düşünmesini de teşvik etmek suretiyle insan hürriyetini yükseltmek ve ferde kendi iradesiyle yön vermektir. Dolayısıyla sorumluluğun bir gereği olan hürriyet, bilgiye bağlıdır, bilgiyle gelişir ve genişler. Yeni bir bilginin algılanması da yeni seçeneklerin oluşması, irade alanının genişlemesi demektir. Ezcümle, hürriyet hakkının muhafazası için insan, kendi hak ve ödevlerini bilecek bir ilme, ötekinin haklarını ihlâl etmeyecek bir vicdanî meziyete, batıla boyun eğmeyecek bir onura, geleneğin vesayetinde kalmayacak bir makuliyete sahip olmalıdır.

İkinci olarak hürriyet, düşünme ve bilgiye ulaşmanın şartıdır. Bilim, hür bir faaliyettir. İlâhî meşiet-rıza farklılığı, insanın hürriyetini  temellendirir. Meşiet insanın kuvve ve imkânlarına işaret ederken, rıza bunların dinî-ahlâkî değerlere uygun kullanması gerektiğine vurgu yapar. Dolayısıyla İslâm, bilimin önünü açar; insanı ahlâkî olana yöneltir.

Bilim ve araştırma hürriyeti, birey için taşıdığı önemin yanında insanlığın gelişmesi için de kaçınılmazdır. Bir düşünür ya da ilim adamının ulaştığı veriler, bilgiler, yargı ve fikirler, insanlığın sahip olduğu birikime katılır, daha ileriki bilimsel veriler ve düşünceler için basamak oluşturur, insanlığın ortak mirasına katkıda bulunur. Bu süreç içinde her ferdin insanlığın ortak mirasından yararlanma, bunun için ilmî araştırma ve öğrenme yoluyla mevcut bilgilere ulaşma, düşünme, bilgiyi yenileme, yeni bilgi ve fikirler üretme, bunları açıklama ve paylaşma hakları söz konusu olur. İslâm açısından da bilgi ve fikirlerin çeşitli yollarla paylaşılması esastır. Bu, aynı zamanda tabiî-beşerî bir olgudur. Dolayısıyla, bilgi ve düşüncelerin açıklanması ve başkalarıyla paylaşılması, kamuya arz edilmesi, İslâm açısından bir hürriyet konusu olmanın yanında bir değere de sahiptir. Nitekim İslâm Peygamberi (asm), bilgiyi gizlemekten sakındırmıştır. 11 Bilginin paylaşımı ve toplumda ilmî seviyenin yükselmesi, fertlerden başlayarak toplumda hürriyetin de bilinçli kullanımına istikrar kazandıracaktır.

İslâm, bilgiye değil bilginin kötüye kullanılmasına karşıdır. İslâm’da ferdin teknolojiye, çevre ve ekolojik düzene bakışını belirleyen temellerden biri de bu anlayıştır. İslâm, ilmî bilgileri kullanırken insanları duyarlı olmaya çağırır. İlmî faaliyetlerin insanî ve ahlâkî değerlere saygılı bir doğrultuda olması gerekir. Bilginin çeşitli stratejilerle insanların bilinçaltını etkileme, beyin yıkama ve yanlış bilgilendirme; belli bir siyasî sülûk oluşturma, tüketime teşvik etme vb. amaçlarla da kullanıldığı çağımızda bu, temel bir ahlâkî kuraldır. Vahyin rolü, varlık ve oluşları gözlemleme, kıyaslama, kavramlaştırma, tasnif ve formüle etme yoluyla gelişen bilgiyi değerler bilgisiyle tamamlamak, davranışlarına ahlâkî değerler yüklemesinde insana kılavuzluk etmektir. Bilim, onu kötüye kullanan fert ve güç odaklarının elinde değerini kaybeder. Çağımızdaki gelişmeler, kötüye (meselâ nükleer, kimyasal ve biyolojik silâh yapımı için) kullanılan bilimin insan hakları için ne büyük tehlike kaynağı olduğunu göstermektedir. İlmî faaliyetler, insan mutluluğunu sağladığı sürece anlamlı olur. İnsanlığın mutluluğunu sağlama amacında bilimle birleşen din, ilmî etik konusunda duyarlı olmayı öğütler.

Dipnotlar:

1- Bakara, 2/31-33.

2- Nursî, Bediüzzaman Saîd, Sözler, Yeni Aysa Neşriyat, İst. 2009, 286.

3- Nursî, Sözler, 286.

4- Nursî, Bediüzzaman Saîd, İşaratü’l-İ’caz, Yeni Aysa Neşriyat, İst. 2009, 258.

5- “Cehil, mecazı eline alsa hakikat yapar; İlmin elinden eğer cehlin eline düşse mecaz, eder inkılâp hakikate. Hem açar hurâfâta kapılar.” Nursî, Bedi¬üzzaman Saîd, Lemeât, 328.

6- Bâkıllânî, Kadı Ebu Bekir b. Tayyib, el-İnsaf fîmâYecibü İ’tikâduhuvelâYecuzü’l-Cehlübihi, nşr. M. Zahid el-Kevseri, Kahire 1993, s. 61-62.

7- Nursî, İşaratü’l-İ’caz, 102.

8- Alak, 96/4-5.

9- Bakara, 2/120, 145; Al-i İmran, 3/61; Ra’d, 13/37.

10- Nursî, İşaratü’l-İ’caz, 159.

11- Ebu Davud, “İlm”, 9; Tirmizî, “İlm”, 3.

Okunma Sayısı: 9412
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı