Yaşanan deprem, Risale-i Nur’daki “Çok zâhirî musibetler var ki İlâhî birer ihtar, birer ikazdır.” tesbitini hatırlattı.
Musibetlerin dili ne diyor?
Bir yaprağın bile Cenab-ı Hakkın emri ve izni haricinde kımıldamadığından hareketle deprem gibi afetlerin de Allah’ın dilemesiyle gerçekleştiğine dikkat çeken Bediüzzaman Hazretleri musibetlerden maddî manevî dersler çıkarılması gerektiğini belirtiyor. Maddî manevî bütün ihmal ve hataların felâketlere davetiye çıkardığına dikkat çeken Bediüzzaman Hazretleri, Allah’ın kâinata koyduğu sebeplere riayet etmenin de birer ibadet ve kulluk sorumluluğu olduğuna vurgu yapıyor.
FELÂKETLER İMTİHAN VE DUA VESİLESİ
Her şeyde olduğu gibi yangın, deprem, sel, salgın gibi umumî felâketler ve musibetler de -itikad boyutunda- en nihayetinde Cenab-ı Hakkın izni ve dilemesiyle gerçekleşen hâdiselerdir. Mü’min bunların hepsine “imtihan vesilesi” olarak bakar. Cenab-ı Hak âyet-i kerimede “And olsun ki Biz sizi birtakım korkularla, açlıklarla; canlarınızdan, mallarınızdan ve mahsullerinizden eksiltmekle imtihan ederiz. Sabredenleri ise müjdele…” (Bakara Suresi: 155) buyurmuştur. Bu yönüyle musibetler, insanoğluna Sonsuz Kudret karşısında aczini bildiren, insanın sabrını deneyen, Cenab-ı Hakka sığınma ve dua etme vesileleridir.
MADDÎ-MANEVÎ DERSLER ÇIKARILMALI
Bediüzzaman Hazretleri umumî musibetlerin “ekseriyetin hatasından ileri geldiğini” belirtmekte, bu cihetle de “ekser insanların Cenab-ı Hakka tevbe, nedamet ve istiğfar etmesiyle” bunların def olacağına dikkat çekmektedir. İnsanoğlunun hatalarının, ihmallerinin ve tedbirsizliklerinin sonucunda gelen böylesi felâketlerde beşer kendi sorumluluğunun farkında olarak maddî manevî dersler almayı bilmeli, bu tür hadiselere dâvetiye çıkaran hallerin izale ve ıslahına çalışmalıdır.