"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Tahkikî iman için gayret

İhvan Yıldız
28 Ocak 2025, Salı
Risale-i Nur Külliyatı’nın Hutbe-i Şamiye adlı eserinde şöyle denilmiştir:

“Bu zamandaki küfr-ü mutlakın ve fenden gelen dalâletin ve sefahetten gelen tiryakiliğin inadı karşısında, Cenab-ı Hakkı tanıttırdıktan sonra ve Cehennemin vücudunu ispat ile ve onun azabı ile insanları fenalıktan, seyyiattan vazgeçirmek; ondan belki yirmiden birisi ders alabilir. Ders aldıktan sonra da “Cenab-ı Hak Gafuru’r-Rahîm’dir; hem Cehennem pek uzaktır” der, sefahetine devam edebilir; kalbi, ruhu hissiyatına mağlûp olur.”1

Sefahet-i âlemin ıslah ve terbiyesi, ancak tahkikî iman ile mümkündür. Bediüzzaman Hazretleri, hayatındaki mesaiyi yalnızca iman üzerine teksif etmiştir. Ehl-i sefaheti sefahetlerinden kurtarma noktasında, bizler de mesaimizi tahkikî iman üzerine teksif etmeliyiz. Çünkü numune-i imtisal olmak, iman kurtarma noktasında çok önem arz etmektedir.

Risale-i Nur Külliyatı’nda bu mesele şöyle ifade ediliyor: “Eğer biz ahlâk-ı İslâmiyenin ve hakaik-i imaniyenin kemalâtını ef’âlimizle izhar etsek, sair dinlerin tâbileri elbette cemaatlerle İslâmiyete girecekler.”2

Biz vazifemizi yaptığımız takdirde, aklı başında olan ehl-i sefaheti sefahetinden vazgeçirmek için bir vesile olacaktır inşallah.

Nâsihlerin, nasihatleri aklı başında olanlara neden tesir etmediğine baktığımızda:

Evvelâ: Nâsihler nasihatlerinde kişilerden fıtrata zıt hareket etmelerini istemektedirler.

Risale-i Nur Külliyatı’nda bu mesele şöyle ifade ediliyor: 

“Tahmin ederim ki, nâsihlerin nasihatleri şu zamanda tesirsiz kaldığının bir sebebi şudur ki: Ahlâksız insanlara derler, ‘Hased etme, hırs gösterme, adavet etme, inat etme, dünyayı sevme.’ Yani, ‘Fıtratını değiştir’ gibi, zâhiren onlarca mâlâyutak bir teklifte bulunurlar. Eğer deseler ki, ‘Bunların yüzlerini hayırlı şeylere çeviriniz, mecrâlarını değiştiriniz’; hem nasihat tesir eder, hem daire-i ihtiyarlarında bir emr-i teklif olur.”3

Üstad Bediüzzaman Hazretleri, “Evet, kuvvet haktadır ve ihlâstadır. Haksızlar dahi, haksızlıkları içinde gösterdikleri ihlâs ve samimiyet yüzünden kuvvet kazanıyorlar.”4 diyerek, bu uğurda gösterilecek gayretin ehemmiyetini nazarlarımıza sunuyor.

Cenab-ı Hak da Kur’ân-ı Kerîm’de şöyle buyuruyor: “İnsan için yalnızca çalışmasının, gayretinin, hâlis niyetinin karşılığı vardır.”5 

Hâmisen: Sefahetin tiryakiliğinde inat eden nefistir. Çünkü nefis daima kötülüğü emreder. Bu emir gereği birçok hakikatleri de kendi aleyhine olarak, yanlış tevil eder. Çünkü “Nefiste öyle dehşetli bir nokta ve açılmaz bir ukde var ki, zıdları birbirinden tevlid eder. Ve aleyhte olan her bir şeyi lehte zanneder...”6 Yine “Nefsin vücudunda bir körlük vardır.”7

Hasılı, “Sefahet ve rezaletteki hürriyet, hürriyet değildir. Belki hayvanlıktır, şeytanın istibdadıdır. Nefs-i emmareye esir olmaktır.”8

Nefis bu yanlışından veya inadından; tahkikî iman, marifet, takva ve amel-i salihle vazgeçer veya vazgeçme meyline girer.

Sâdisen: Şu dünya bir meydan-ı mücadele ve imtihandır. “Sırr-ı imtihan ve hikmet-i teklif iktiza eder ki, akla kapı açılsın ve aklın ihtiyarı elinden alınmasın”9

Ehl-i sefaheti sefahetlerinden kurtarma noktasında biz nâsihler, “akla kapı açıp ihtiyarı elden almamak” düsturu mucibince hareket etmemiz gerekiyor. Zira “Şefkat-i insaniye, merhamet-i Rabbaniyenin bir cilvesi olduğundan, elbette rahmetin derecesinden aşmamak ve Rahmetenli’l-Âlemîn zâtın (asm) mertebe-i şefkatinden taşmamak gerektir.”10

İktidarımız haricinde vukua gelen hâdisâtta ruhî ve kalbî illetlere-hastalıklara düçar olmamak için: “Rahmet-i İlâhiyeden ileri şefkat olunmaz”11 kaidesince hem ehl-i sefahet hem de biz nâsihler birbirimizle imtihanda olduğumuzun idrakinde olmalıyız.

Hâsılı kelâm, “Vazifeni yap vazife-i İlâhîyeye karışma” prensibiyle hareket ederek, sebeplere teşebbüs ettikten sonra netice için Allah’a tevekkül etmek aslî vazifemizdir.

Cenab-ı Hak, hizmet-i imaniye ve Kur’ân’iyedeki gayretlerimizi boşa çıkartmasın ve mükâfatlandırsın. İnşaallah.

Dipnotlar: 

1- ESDE, Hutbe-i Şamiye, s. 232. 

2- ESDE, Hutbe-i Şamiye, s. 239. 3- Mektubat, s. 46.

4- Lem’alar, s. 277. 5- Necm Sûresi: 39. 6- Mesnevî-i Nuriye, s. 90. 7- Mesnevî-i Nuriye, s. 95. 

8- ESDE, s. 177. 9-Mektubat, s. 114.

10-Kastamonu Lâhikası, s. 78. 11-Age., s. 228.

Okunma Sayısı: 975
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı