"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Eylül’ün hatırlattıkları

Muzaffer KARAHİSAR
20 Eylül 2022, Salı
Bugün 18 Eylül, bir yakınımızın cenazesi için kabirdeyim.

Üstadın, “Her bir şehri yüz defa mezaristana boşaltan ölüm, elbette hayattan ziyade bir istediği var” sözünü hatırlıyorum. “Bir an-ı seyyale” gibi geçip giden ömür dakikaları ebedi hayata göre göz açıp kapamak kadar kısa, dar ve hiç hükmünde. Geçmiş yıllar ve mevsimlere bakınca fani ve geçici zamanın süratle zevale gittiğini anlıyoruz…

Dün Ali Hakkoymaz’ın “Eylül ya da veda” yazısını okumuştum. Neredeyse ezberimde diyebilirim. Bir şiir, bir su gibi akacı, tatlı ve latif tabirler, tarifler, teşbihler, teşhisler ruha tesir ediyor, tefekkürlerin tezahürüne vesile oluyor. Zamanın hüzünlerinde eylülü konuşturuyor. Yazı bir eylül bestesinin aşk terennümleri gibi ayrılığı, ölümü, gurbeti anlatan duygulara, İlahi nağmelerin izini bırakıyor. 

“Şimdi başını kaldır, şu kâinata bak, onun ile bir konuş.” Üstad kâinat ile mana-i harfi ile konuşmayı, nizam ve intizamı anlamayı ve yaratılış sırlarını tefekkür etmeyi tavsiye ediyor. Müthiş görünenlerin; imanla bakınca mütebessim, gülen, nazinane, niyaz ve avaz olduğunu ifade ediyor.

Eylül ikindi vakti vedası gibi görünüp kayboluyor. Mevsimin rengi ve hüznü sanki her tarafa sirayet etmiş. Sürurun, sabrın ve şükrün lezzetini artırıyor. Biraz ötelerde huzurevi vardı. Uzun yıllar yaşlılarla gönül birliği yapmıştık. Hürmet ve muhabbet üzerine dostluklar kurmuştuk. Samimi muhabbetlerle maziyi ve zamanı kayıt altına alıp sabitlemeye çalıştık. Çay sohbetleriyle hayatı ve hatıraları hikaye ettik, geçmişi hasretle yad ettik. Gelen her eylül, ölüm habercisi gibi vedaları hatırlatırdı. 

Geleceğe ait zamana, sözümüzün geçmediğinin farkındaydık. Çünkü hikayeler yarım kalırdı. Önce yaşlıları matemle uğurladık birer birer dar-ı bekaya. Sonra huzurevi binası, metruk oldu, yıkıldı. Şimdi kabristandayım, gidenlere dua ile yakın mesafede. Huzurevi bahçesinde insan sesi, nefesi yok, binadan eser yok, harap bahçesinde hüzünlü eylülün sükuneti görünüyor.

Gençlere bir tembih, bir ders, bir ihtarname veren Üstad, “Hem, nev-i insanın ekseriyetini teşkil eden ihtiyarlardan ve hastalardan sorunuz; elbette, ekseriyet-i mutlaka ile esefler, hasretlerle, ‘Eyvah, gençliğimizi bad-i heva, belki zararlı zayi ettik; sakın bizim gibi yapmayınız!’ diyecekler.” Ve dediler…

Dört gün önce hastane ziyaretimde müşahede ettiklerim, şimdi kabirde cenaze defni ve huzurevi yerinde, sararmış bahçe ile üç mekân, yüksek sesle zamanın rüzgâr gibi geçtiğini anlatıyor. Gençlere, “Sizdeki gençlik kat’iyen gidecek. Eğer siz daire-i meşruada kalmazsanız…” Üstad, hem dünyada hem kabirde hem ahirette getireceği elemler, belalar getireceği ihtar etmiştir. Aklı başında herkese imanı, ihlası, ibadeti, istikameti tavsiye edip ders vermiştir. 

Bağdatlı Ruhi: “Sakin-i dergeh-i teslim-i riza ol daim / Bermurad itmeğe hizmette mukim isterler” der. Yani: “Daima Hakk’ın rızasına teslimiyet dergahında ikamet et. Çünkü bir kişiyi muradına erdirmek için hizmette devamlılık isterler” demiş.

Cenab-ı Hak (cc) bizi ve sizi, bu zamanın cazibedar fitnesinden kurtarsın ve muhafaza eylesin, Cennetiyle, cemaliyle müşerref eylesin, amin.

Okunma Sayısı: 1269
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı