"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Sendrom

Muzaffer KARAHİSAR
30 Temmuz 2019, Salı
Yaşadığı hayat temposu içinde pozitif anlayışı, aktif, dışadönük ve neşeli bir yapısı vardı.

İş hayatının ve çevrenin beklentilerine, sosyal hayatın gereklerine uyumlu olabilmek adına her şeyde özenli ve titiz davranırdı. Kendi dünyasıyla ve yaşantısıyla örtüşmese de toplumsal kültürün imajına ve gereklerine olduğundan öte, olmadığı kadar benimsemiş, uyumlu görünüyordu. Özel hayatındaki dünya ile toplum içindeki yeri ve yaşama tarzı içine sinmese de kazandığı kariyer, karakter ve kimlikle yaşamak zorunda hissediyordu kendini…  

Son zamanlarda kendini farklı hissetmeye başlamıştı. İş hayatından uzaklaştıktan sonra kendi dünyasının ıssız sokaklarına ve yalnızlıklarına dönmüştü. İçini kaplayan yorgunluk, yıpranmışlık, ruh sıkıntısı ve dört duvar arasında yaşlılık algısı, bir adım ötesindeki ölüm korkusundan kendini bedbin hissetme duygularından sıkılmaya başlamıştı. Sık sık aynaya bakarak her gün yüz hatlarındaki farklılıklar iç âleminde izler bırakıyordu. Bazen de iş hayatındaki gibi saç ve yüz bakımıyla, makyajlarla estetik, modern ve güzel görünmeye çalışsa da aynada gerçekleri görüyor, “bizden geçmiş” diye, düşünüyordu. 

Ruhî bunalımlar, zihni yorgunlukları hayata, olaylara bakışında direncini kırıyor, geçmişteki hayat dolu, cıvıl cıvıl neşeli anları geri getirmiyordu. İçinde yerleşen yaşlanmışlık duygusunu ve ölüm korkusunu bertaraf edemiyordu. Destek almak için gittiği psikiyatri klinikleri durumunu önemsiz görüyor, tedavi, terapi yerine bir tabletle geçiştiriyordu. 

Ölümü telaffuz edemese de kendi hissettiği ruhî çatışmaları ve kapıldığı algıları, lafı oraya getirip başkalarına “Sence ben yaşlı mıyım?” gibisinden soruyordu! Ona olan yakınlığa ve samimiyete göre cevaplar geliyordu: “Yaşına göre normal, eh biraz, ne münasebet turp gibisin maşallah! Senin yaşındakiler çökmüş!..” deseler de o, ruh dünyasını çökerten fırtınaları, erozyonları, uykularını kaçıran stresleri başkasından daha iyi biliyordu. 

Dışardan göründüğü gibi değil, zaten babaanne olgusunun ruhî baskısı, yaşlılığı kabul etme anlamına da geliyordu. Bu zor duygularla sürüklendiği gizli dünyasından, vicdanî sorgulardan sürekli kaçmak istiyordu. Ne kadar kaçmak istese de hayatı olduğu gibi kabullenmek zorundaydı.

Ondaki yaşlanma fobisi yıllar öncesine dayanıyordu. İhtiyarlığın getirdiği hastalıklar, yorgunluklar, sıkıntılar, fizikî ve ruhî değişiklikleri gözünde büyütmüş, vehimlere kapılmıştı. Bu yüzden iş yoğunluğunu bahane ederek yaşlı annesini huzurevine bırakmıştı. Onunla birlikte yaşlılığı unutmaya çalışmıştı epey zamandır. Her yerde, her şey ona ileri yaş sendromlarını, ölüm korkularını çağrıştırıyordu. Asırlık ağaçlara, yaşlı hayvanlara, eski objelere, antika eşyalara baktıkça ölenlerin mirası ya da terekeleri gibi melankolik bir ruh yapısıyla yaşlanma duygusunu hatırlatıyordu.

Torunu Serap, anneannesine muzipçe bir şaka yapmak istedi. Cep telefonuyla çektiği resmini, yaşlandırarak anneannesine gösterdi! Kadıncağız baktı, irkildi, titrer gibi oldu ve “Büyük annenin resmini nerden buldun?” dedi. Serap gülerek daha dikkatli bakmasını istedi. Kadıncağız şaşırmıştı. “Nasıl yani?” O resimdeki büyük annem değil! İyi dikkat edersen kendin olduğunu anlarsın anneanne, deyince kadının nevri döndü, nefes almadan bir, iki dakika düşünceye daldı!.. 

Otuz, kırk sene sonraki vaziyeti gözünün önündeydi. İçinde büyüttüğü sendromlarla gördüğü kişilik örtüşmüş, halsiz, bitkinlik içinde gözleri yaşardı. Aklı, kalbi ve ruhu derin teessür içinde kaldı. Aynaya bakmaya cesareti kalmamıştı artık. Hüzünlü ve kederli adımlarla evden çıktı.

Doktorlar korkuların üzerine gitmelisin, fobilerini yenmelisin demişti. Huzurevine yöneldi! Nice zamandır görmediği annesini ziyaret edecekti. Daha doğrusu kendini huzursuz eden her şeyle yüzleşip vicdanını rahatlatacaktı! Annesini ihmali, yaşlılık algısı, ölüm korkusu, ruhi bunalımlar… Bunlardan kurtulmak istiyordu. Sonbaharın rüzgârlı bir günüydü. Ömür dakikaları gibi sarı yapraklar dallardan yere, yerden göklere savruluyordu. 

Yaşlı annesi, görmeyeli değişmiş alzheimer hastası olmuştu. Karşılaştıklarında yaşlı kadının sevincine diyecek yoktu! “Aaaa. Müzeyyen sen mi geldin? Çok iyi etmişsin. Demek sen de yaşlandın buraya getirdiler öyle mi? Sana şu yatağımı vereyim. Burası benim evim nerede olsa yatarım. Yerde, dolapta. Her yerde yatarım ben. Şöyle kardeş kardeş yaşar gideriz. Ver elini öpeyim Müzeyyen. Beni sevindirdin…  Baya yaşlanmışsın! Sen burada kal ben eve döneyim artık. Çocuklar beni bekliyorlar, ağlar!..” Annesine “Ne diyorsun ne yaşlanması?” demek istese de susmayı tercih etti… Orada öylece epey bir zaman donup kalmıştı.

Çağımızın popüler kültürü içinde kendi dünyasından uzak kimlik bocalaması, madde, menfaat, para, riya, şöhret, gösteriş… kıskacında büyük bir manevi buhran geçiren bir kadının travmaları, kuşkuları, korkuları… Hepsini bir çırpıda yenmek için yaptığı son girişim de sonuçsuz kalmıştı…  Çaresiz adımlarla evine yöneldi. Dışarda sonbahar yağmurları, içinde kronik fırtınalar kesintisiz devam ediyordu…

Okunma Sayısı: 1827
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Buket Berk

    5.8.2019 14:54:09

    Yaşlılık sendromu, aslında sadece yaşlılık için değil bebeklikten sonraki her dönem için bu sendrom var.. insanın kendini çaresiz hissetmesi hayatın her döneminde var Fakat sadece insanoğlunun hissinden ibaret, çaresizlik diye birşey yoktur. Güzel bir yazı olmuş yaşlılık döneminde hissedilen duygular üzerine, teşekkür ederim hocam

  • said

    30.7.2019 16:36:16

    Dünya büyük bir manevi buhran geçiriyor.... İslamın huzur veren iman esaslarına ve Kur'an hakikatlerine muhtaç...

  • Ali

    30.7.2019 14:13:41

    Hayatın içinden tabii ve sade yazılar..

  • Ahmed k.

    30.7.2019 10:16:29

    Elbette aldanmakta fayda yok gözümüzü kapamakla bizi burada durdurmazlar sevkiyat var! Rabbi rahimim her anında ona ulaşan tefekkür ehlinden eylesin bizleri...

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı