"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

“ARAKAN’I GÖRÜNCE FİLİSTİN’İ, AÇE’Yİ, PAKİSTAN’I UNUTTUK”

17 Ağustos 2012, Cuma
DENİZ FENERİ BAŞKANI MEHMET CENGİZ, “BİZ FİLİSTİN′İ YAŞADIK AÇE′Yİ, PAKİSTAN′I YAŞADIK. ANCAK ARAKAN MÜSLÜMANLARINI GÖRÜNCE DİĞER HEPSİNİ UNUTTUK. YANİ ARAKANLI MÜSLÜMANLARIN DRAMINI GÖRÜNCE TÜM GEZDİĞİMİZ YERLERİN ACISINI, DRAMINI UNUTTUK. UNUTTURACAK BİR MANZARA VAR ÇÜNKÜ…” DEDİ.
ARAKAN’I GÖRÜNCE FİLİSTİN’İ, AÇE’Yİ, PAKİSTAN’I UNUTTUK

Geçtiğimiz hafta Dışişleri Bakanı Davutoğlu Myanmar’a giderek Müslümanların yaşadığı Arakan Bölgesi’ni ziyaret etti. Bu ziyarette Deniz Feneri Derneği Başkanı Mehmet Cengiz de vardı. Biz de Cengiz’den ziyareti, ziyaret sırasındaki gözlemleri ve bölgenin fotoğrafını çekmesini istedik. Cengiz Arakan’da olup bitene seyirci kalırsak insanlık suçu işlemiş oluruz diyor.

Myanmar’a nasıl ulaştınız,yolculuğunuz nasıl geçti?

Myanmar çok uzak bir ülke, aktarmalı olarak gidiyorsunuz. Aslında doğrudan giden uçak da varmış ama Türk Hava Yolları öncelikle Pakistan’ın Karaçi şehrine indi. Bir buçuk 2 saat durduk, yakıt ikmali yaptıktan sonra Myanmar’ın başkentine hareket ettik. Gittiğimizde gece yarısı olmuştu. Bir saat uyku uyuduk. Ertesi gün Myanmar’daki Türk şehitliğini ziyaret ettik. Oranın hikâyesini dinledik, tekrar otele geldik, o gece kaldıktan sonra Cuma sabahı erkenden önce Myanmar’ın başşehrinden Arakan’a bir saatlik bir mesafedeki bir havaalanına, oradan da karayoluyla Arakan’a ulaştık.

Arakan kaç saatlik bir mesafe?

Uçak yolculuğundan sonra Myanmar’ın başşehrinden karayoluyla 1 buçuk saat daha yolculuk yaptık. Sonra iç hatlarda bir uçuşumuz daha oldu. Türk hava yolları uçağını kabul etmediler, pist küçük dediler. Neticede biz Myanmar hava yollarına ait 2 küçük uçakla Arakan’a uçtuk. Daha sonra da araçlarla Arakan’ın içine kadar devam ettik.

Nasıl bir manzara vardı Arakan’da? Daha önce Endonezya’ya, Afrika ülkelerine Balkanlara, Pakistan’a birçok ülkeye gittiniz, gördünüz, hatta kısa bir süre önce Sudan’dan döndünüz. Sudan’daki Eritreli mültecilere yardım ulaştırdınız. Bütün bunları dikkate alarak mukayese edersek Arakan’da nasıl bir tablo karşılaştınız?

Deniz Feneri Derneği olarak yurt dışında çeşitli mazlum milletleri ziyaret edip yardımlar yapıyoruz. Geçen haftada da bu çerçevede Sudan’a gitmiştik. Sudan’da yaşayan Eritreli mültecilerin dramını yine Türkiye’ye taşımıştık. Çok zor durumda yaşıyorlar, bunun haberlerini getirdik halkımıza, bunu anlatamaya çalıştık. Biz Filistin’i yaşadık Açe’yi, Pakistan’ı yaşadık. Ancak Arakan Müslümanlarını görünce diğer hepsini unuttuk. Yani Arakanlı Müslümanların dramını görünce tüm gezdiğimiz yerlerin acısını, dramını unuttuk. Unutturacak bir manzara var çünkü…

Ziyaret ettiğiniz bölgede yerleşim şartları nasıldı?

Arakan Myanmar devletinin bir eyaleti ve Arakan Müslümanları da bu ülkede yaşayan nüfusun kimilerine göre % 5 kimine göre de %10’una tekabül eden, yaklaşık 3-4 milyonluk bir nüfus. Yüzyıllardır orda yaşayan bir nüfus. Orada idareye ortak olmuşlar. Eşit vatandaşlık haklarıyla diğer dinlere mensup milletlerle birlikte yüzyıllarca yaşamışlar, çeşitli sıkıntılara maruz kalmışlar. En son Arakan eyaleti İngilizler tarafından yüzyıl boyunca sömürge olarak kullanılmış ve İngilizler buradan çekildikten sonra Arakanlı Müslümanlar hakkında çok bilinçli, planlı bir etnik temizlik operasyonuyla katliamlara girişilmiş.
1940’lardan bu yana çeşitli tarihlerde Arakanlı Müslümanlar miktarları farklı ama akıbetleri aynı katliamlara maruz kalmışlar. En son 2012 yılının Haziran ayında yeni bir katliam başlamış. Türkiye olarak gelişmeleri acıyla izliyoruz. Geçen hafta ben Sudan’dayken bir ekibimiz Arakan’dan Bangladeş’e sığınan mültecilere yardım götürdü. Yaklaşık 40 ton gıda dağıtımı gerçekleştirildi. Oraya giden arkadaşlarımızdan duyduğumuz ifadesiyle: “Evet bize yardım getiriyorsunuz fakat Arakan’daki kardeşlerimiz daha zor durumda. Mutlaka onlara yardım ulaştırın” diyorlardı. İşte tam da Dışişleri bakanımızın, Arakan’ın içinde bizzat orayı bir devletin dışişleri bakanı olarak sivil toplum örgütleriyle birlikte ziyaret etmesi çok önemli. Zira orada gördüğümüz manzara şu: Arakan’da çeşitli milletler yaşıyor. Başlarında bir askeri cunta idarecisi var. Eyalet valisi bir asker. Orada neler yaşandığını kısmen de olsa bize itiraf ederek anlattılar. Bize bir sunum yaptılar. Myanmar devletinin Arakan eyaletinin valisinin söylediği şu: “Evet eyaletimizde çeşitli unsurlar var. Müslümanlar var, Budistler var, Hindular var. Yaşanan olay Budistlerle Müslümanlar arasındaki bir iç çatışma.” Bu iç çatışmayla ilgili sayılar veriyor. 100 küsur Müslüman katledildi. Budistlerden de ölen oldu. Ve biz asayişi sağladık diyor. Müslümanları bir tarafa Budistleri bir tarafa aldık. Ancak iki taraf da sükûnete erişmiş değiller. Tehlike hâlâ devam ediyor. Planımız da şudur dedi: “Biz Müslüman bölgelerdeki evleri boşalttık. Zaten Müslüman evlerinin bir kısmı yakıldı. Müslümanları ayrı bir bölgeye taşımayı düşünüyoruz. Budistleri Müslümanların yaşadığı yere taşımayı düşünüyoruz. Böylelikle Budistlerin ve Müslümanların beldelerini ayırıp bu trajediyi sonlandıracağımızı düşünüyoruz.”

Yetkililere yapılan katliamlarla ilgili soru sorabildiniz mi?

Bakanımız bir kaç soru sordu. Aslında çok sayıda kuruluş temsilcisi katılımcı vardı. Uluslararası kuruluşlardan bir iki temsilci vardı. Türkiye sivil kuruluşları olarak bizler vardık. Ancak konunun çok hassas olduğunu gördük. Arakanlı Müslümanların köylerine de gittik. Her bir evin önünde aile bireyleri duymuşlar geleceğimizi, çocuğuyla, kadınıyla ve yaşlısıyla bizi bekliyorlar. Ve her ailenin yanında bir ya da iki polis bekliyor. Öyle bir tecrit sağlanmış ki, o insanları adeta toplama kampında toplamışlar, bizimle o insanların arasına set çekilmiş. Gelen ziyaretçileri bizleri onlarla buluşturma noktasında müthiş bir engel vardı. Ağlıyorlar, gözümüze bakıyorlar fakat akıbetlerinin kötü olacağını düşündükleri için feryatlarını tam olarak yansıtamadılar. Gerçeği haykıramadılar. Ve biz o kamplara girdiğimizde elimize çeşitli notlar iliştirdiler. Mesela benim elime tutuşturdukları notta şunlar yazıyor; “28 tane dini okulumuzu tamamen tahrip ettiler, yok ettiler.”

İnsanlar size sorunlarını açıkça anlatamadı yani…

Bir başka arkadaşa şu notu verdiler; “Ailelerimizi yaktılar, kimisini denize attılar. Her an bizi de öldürebilirler. Hayatımız tehlikede bize muhakkak yardım ulaştırın.” Diğer bir arkadaşa ulaşan notta da şunlar yazıyor; “Burada biz soykırım yaşıyoruz. Kimse bize sahip çıkmıyor. Biz insanlık ve vatandaşlık hakkımızı istiyoruz.” Pankart açmışlar birisi diyor ki; “Biz insanlığımızın ve vatandaşlık haklarımızın verilmesini istiyoruz.”
 Bir insan için vatandaşlık haklarını istemesinden daha büyük bir şey olamaz. Allah hepimizi bu dünyada yarattı, yaşama hakkı verdi ve birileri haksız bir şekilde bu hakkı elinizden alıyor. Ve o insanların feryadı da bize. Yaşama hakkımızın vatandaşlık hakkımızın verilmesini istiyoruz, diyorlar.

Yardımlarınızı ulaştırma konusunda sorun çıkartıyorlar mı?
 
Ekibimizde Kızılay vardı. Biz olayın hassas olduğunu biliyorduk ancak dışişleri bakanımız özellikle toplantı düzenledi. Olayın çok hassas olduğunu dışişleri bakanının ve Türkiye’nin sivil toplum kuruluşlarıyla oraya gitmesinin zor şartlarda gerçekleştiğini ve bu hassasiyeti mutlaka korumamız gerektiğini belirtti. Ve o toplantıda kendisini tanıttı başbakanımızın eşini tanıttı. Sivil toplum kuruluşu olarak Kızılay’ı tanıttı sadece. AFAD başkanımız TİKA başkanımız oradaydı onları tanıttı sadece. Durumun hassasiyetinden dolayı yardım kuruluşları olarak bizleri tanıtamadı ve orada yapmış olduğumuz toplantıda Kızılay Genel Müdürü oradaki Kızılhaç′la bir görüşme yaptı ve sözlü olarak bir mutabakata vardılar. Kızılay’ın Kızılhaç′la birlikte bir insani yardım komisyonu oluşturması sağlandı. Ve Arakan eyaletinde valiyle yapılan toplantıda da zikredildi.  Sizin devlet olarak kızıl haçınız var bizim de Kızılay’ımız var. Biz sadece insanî yardım için buradayız. Bizim arka penceremiz, ikinci bir ajandamız yok. En son örneği Somali’de yaptık Açe’de Pakistan’da Filistin’de gerçekleştirdik. Biz o devletin iç işlerine karışmayız ancak yaşama hakkına müdahale varsa tecavüz varsa bütün insanlık bunun karşında durması lazım, biz insani yardım için buradayız. Bu dramlarına trajedilerine son verelim. Biz Türkiye olarak her şeye hazırız. Ne gerekiyorsa yapalım, dedi.
Bunun üzerine Arakan valisinin verdiği cevap şöyleydi: “Daha önce bunu özellikle ifade ettik. Birleşmiş milletler temsilcileri geldiler yapmaları gerekenin dışında bir takım şeyler yaptıkları için tutuklandılar. Beş BM temsilcisi tutuklu hâlâ. Biz size gıda yardımı ve barınma yardımı yolunu açarız.”

Bunun üzerine Türk heyeti ne söyledi?

Biz insanî yardım için orada olduğumuz için sadece burayı öne çıkartıp diğer hassasiyet noktalarını şu anda dillendirmenin hiçbir mânâsı yok. Sadece oradaki insanlara bir  güvenlik sağlanması ve o insanlara mevcut bulundukları şartlar içerisinde yaşama hakkı tanınması için, sağlık şartlarının tanınması için biz orada olmamız gerekir. Dışişleri bakanımızın TİKA Başkanımıza Myanmar’da bir ofis açılması için talimatı olduğunu biliyoruz.. Belki Kızılay’ın da orada ofisi olacak ve diğer sivil kuruluşlarla birlikte Kızılay orada yardımlar yapar. Oradaki dramı durdurmamız için mutlaka elimizden gelen her şeyi yapmamız gerekiyor. Bu bizim insanlık borcumuz.
Eğer bu  dünya, bu medeni dediğimiz dünya Arakan’daki Müslümanların  katliamına göz yumarsa, bizim 15, 20 yıl önce Bosna’da, Srebrenica’da, Kosova’da yaşanan insanlık dramını tekrar edersek hepimiz insanlık suçunu işlemiş olacağız. İnanıyorum ki biran önce Dışişleri Bakanımız oradaki durumu Başbakanımıza iletecektir. Zaten Başbakanımızın eşi de oradaydı drama şahit oldu. Mutlaka uluslararası kuruluşları harekete geçirmek suretiyle öncelikle orada bir güvenlik duvarı oluşturulmalı ve oraya Arakanlı Müslümanların bir katliamla yok edilmemeleri için BM çerçevesinde bir güç yerleştirilmeli. Gönül ister ki bu bir Türk gücü olsun. Türk gücü öncülüğünde barış gücü olsun. Oradaki insanlar BM’nin bölgeden uzak durduğunu söylediler. Özellikle Budistlerle yaşadıkları sorunlardan dolayı Müslüman olmayan unsurlara da çok sıcak bakamıyorlar. Oraya mutlaka Müslüman unsur gitmeli ve ondan sonra insanî yardım koridoru açılarak o insanlara öncelikle insanca yaşama hakkı tanınmalı, daha sonra Arakan’ın asli unsur olduğu kabul ettirilmeli. Ayrıca uluslararası hukuk ve insan hakları çerçevesinde temel insan haklarının kabul edilmesi sağlanmalı. Devlet olarak millet olarak sivil toplum örgütleri olarak geçen Ramazan’da Somali için nasıl kucak açtıysak Arakan için de öyle kucak açılmalı bayramdan sonra. Ve ben inanıyorum ki Arakanlı Müslümanlara kucak açacağız ve o insanlar hak ettikleri şartlara kavuşacaklar.

Hayırseverler oraya neler göndermeli?

Arakan valisinin söz ettiği iki yardım konusu var. Gıda ve barınma. Bunlara giysi de eklenebilir. Orada neredeyse sürekli yağmur yağıyor, o insanların evleri barkları yok, çadırları dahi yok. Ayaklarında ayakkabıları yok. Yağmurluk yok, şemsiye yok. O insanları adeta—çok affedersiniz—çölde kalmış bir hayvan düşünün, sürekli çöle yağmur yağıyor, sığınacağı bir ağaç dalı dahi yok, bu şekilde düşünün. O insanlar açlık sınırında ser sefil ve her an bir toplu katliam korkusuyla ve o psikoloji içerisinde yaşamaya gayret ediyorlar. Çok sayıda çadıra ihtiyaç var, gıdaları sağlanmalı ve mobil sağlık hizmetleri oraya götürülmeli. Gıda, barınma ve sağlık hizmetleri ilk etap da sağlanmalı.

Aradaki mesafeyi dikkate aldığımızda herhalde orası için nakit bağış yapılmasını en doğrusu..

Myanmar’dan satın alma yapılmak suretiyle Arakan’da dağıtım yapılabilir. Oradan yapılacak satın almalar Myanmar ekonomisine de katkı sağlar. Hem bizim Myanmar’da neden olduğumuzu güzel bir şekilde göstermiş oluruz. Dolayısıyla insanlarımızın, hayır severlerimizin, gönüldaşlarımızın ayni yardımlar ve gıda yardımı yerine, nakit bağış yapmaları isabetli olur. Nakdin transferi mümkün. Myanmar’dan satın alacağımız malzemeler kısa sürede Arakanlı Müslümanlara ulaştırılarak onların yaralarına merhem olma imkânımız var. Dolayısıyla nakit bağış yapılması daha doğru olur.

Myanmar’daki Arakan bölgesinde şuan  ne kadar Müslüman yaşadığına dair bir bilgi var mı ?

Net bir rakam yok. Çünkü bu katliamda ne kadar kişi kaçtı ne kadarı nereye saklandı ne kadarı yaralandı ne kadarı Bangladeş’e saklandı bilinmiyor. Hatta Bangladeş ormanlarında yaşamaya çalışan insanlar olduğu söyleniyor. Oralara nasıl ulaşılacak bilinmiyor. İşte bunlar 2, 3 , 5 sefer gidilerek öğrenilmeli. Sivil kuruluşlar oraya mutlaka girmeli ve bilgiler alınmalı, ailesinde orada kalanlar oradan kaçanlar, aile bireylerinin, akrabalarının köylülerin nereye kaçtığının bilgisi alınmalı, o bilgiler doğrultusunda Arakan içinde ve dışında nerede yaşıyorlarsa yardımlar ulaşmalı mazlum kardeşler için.

Türkiye’nin diplomatik ilişkileri nasıl? Myanmar’da elçiliğimiz var mı?

Daha çok yeni büyükelçilik açılmış. Myanmar ve Türkiye arasında diplomatik ilişkiler yeni kurulduğu gibi çok fazla ticari alışverişimiz de yoktur. Bunların hepsi paralel olarak yürümeli ve o insanlar da devlet olarak bizim orada sadece mazlum insanlar için olduğumuzu bilmeli bunu bir şekilde göstermeliyiz. Öncelikle Arakan’da şu anda mazlum durumda olan Müslüman insanlar için yapacağımız yardım ve varsa Budist varsa diğer dinlere mensup mağdur Arakanlılar onlara yapacağımız yardımlarla bizim bunu göstermemiz gerekir. Cuma günü Kızılay’ın yardımlarını dağıttık. Kızılay’ın yardımları Müslümanlara dağıtıldı, mülteci olan göçebe konumuna gelen Budistler olduğu söylendi ve yardımda bulunuldu. Dışişleri bakanımız Budistlere bir konuşma yapıldı. Bu toprakların Müslümanlar için Budistler için, diğer din mensupları için ortak bir vatan olduğunu ve aslında barış içinde yaşamalarının mümkün olduğunu ve her türlü yardımda bulunmak istediğimizi sadece Müslümanlara değil tüm unsurlara yardımda bulunacağını belirtti. İnş. Oraya yardım koridoru açılacak ve Arakanlı Müslümanlar can güvenliğine kavuşmuş olacaklar.

Sizce Dışişleri Bakanlığının ziyareti olumlu neticeler verecek mi?

 Atılan adım doğru bir adımdı. Atmış olduğumuz adımı Dışişleri Bakanımızın doğru bir dille tarzda attığına inanıyorum. Myanmar dışişleri bakanı ile Dışişleri Bakanımız Ahmet Davutoğlu arasındaki yarım saat planlanan görüşme 2 buçuk saat sürdü. Dışişleri bakanımız “Kendimizi ifade ettiğimize inanıyorum” dedi. Zulme dur demek için yaraları sarmak için oradaydık. İnanıyorum ki biz en kısa zamanda devlet olarak, sivil toplum kuruluşları olarak tekrar orada olacağız ve hep birlikte yaraları saracağız….

 
H.HÜSEYİN KEMAL
[email protected]
Okunma Sayısı: 1864
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • suna durmaz

    17.8.2012 00:00:00

    Arakan hakkında teferruatlı bilgi veren bu röpörtaj için teşekkür ediyoruz.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı