Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 25 Eylül 2006

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Mustafa ÖZCAN

Regensburg miladı



11 Eylül bir milattı ve üzerinde Amerikan imparatorluğunun yeni yüzyılı yükselecekti. Ground Zero adı üzerinde bu imparatorluğun sıfır noktasıydı ama 5 yıl sonra bunun bir tükenme noktası yukarıya doğru değilde; sukuta doğru dolu dizgin bir start noktası olduğu anlaşılmaya başlandı.

Kimileri Papa’nın Regensburg’daki konuşmasının da yeni bir milat olduğunu düşünüyor. Gerçekten de öyle bir milatsa tarihler gösterecektir ki bu milat Katolik Kilisesi içindeki son inşikak, çaklak ve parçalanmanın miladı olacaktır. Böylece, Hıristiyanlığın en büyük kilisesi kendi içinde yeniden bölünecek ve bu bölünme sonucu bir kısmı tasfiye olurken diğer bir kısmı da durulacak ve gerçek özüne dönerek İslâmiyet ile musalaha edecek ve ona katılacaktır. Böyle yeniden yapılanma anlamına gelebilecek bir sürece girmiş bulunuyoruz. Saldıranlar ve saldırganlar iflas bulmuyor ve süreç aleyhlerinde işlemeye başlıyor. Bush, ABD’yi böyle bir sürece sokmuştur. Papa da Katolik Kilisesini böyle bir sürece sokmuştur. Papa dünyada yalnız kalmıştır. Batılı liderler arasında Papa’yı yekten destekleyenler bir elin parmakları kadar bile değil. Batılılar, ‘zırva tevil götürmez’ diye Papa’nın sözlerine sahip çıkmazken, şarklılar da ‘papaza kızıp oruç bozulmaz’ fehvası ve anlayışıyla bütün bir Hıristiyanlık dünyasını karşılarına almak istememişlerdir.

Sağduyu netice itibarıyla galip gelmiştir. Papa’nın desteksiz kalması kimilerinde hayal kırıklığına neden olmuştur. Bunlardan birisi olan Avrupa Birliği (AB) Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barroso, ‘’Papa’ya Avrupalı liderlerden daha fazla destek gelmeliydi’’ diye tahassürlerini ifade etmiştir. Barroso, Welt am Sonntag gazetesine verdiği demeçte, ‘’Papa’nın, ‘kendi görüşlerini söyleme hakkı bulunduğunu’ açıklayan fazla Avrupa lideri çıkmadığı için hayal kırıklığına uğradım’’ demektedir. Gazetedeki söyleşisinde Barroso, ‘’Burada sorun, Papa’nın açıklaması değil, aşırı uçların tepkileri’’ görüşünü savundu. Müslüman dünyada ılımlı liderleri cesaretlendirmeleri gerektiğini belirten Barroso, ‘’aşırı uçlara mesafeli duranlar, (İslâm dünyasında) çoğunlukta’’ diyerek Papa’nın ateşlediği yangına yakıt ikmali yapmaktadır.

***

Barraso Papa’yı aklamak ve fanatizmini örtbas etmek için sözlerini protesto eden Müslümanları fanatik olarak nitelendirmekte ve eleştirmektedir. Bu Karakuşi anlayışa göre, fanatizmi tetikleyenler değil de karşı çıkanlar fanatik oluyor. Birbuçuk millyar insanın hislerini rencide eden papa ise hakaret hakkını kullanmış. Müslümanlar ise protesto haklarını bile kullanamıyorlar. Bereket dünyada sarahaten Putin gibi veya Batı’da ima yollu Chirac gibi Papa’nın zırvasını eleştirenler ve had bilmezse de yine de haddini bildirenler olmuştur. Hatta Papa’nın açıklamaları sadece Katolik Kilisesini karıştırmakla kalmamış aynı zamanda AB liderleri içinde de inşikaka neden olmuştur. Bu manada Barroso ile Javier Solana açık düşmüşlerdir. Solana ima ile Papa’yı eleştirmiş ve konuşmasının Batı ile Doğu’yu birbirinden daha da uzaklaştırdığını ifade etmiştir. Yani bu liderlere göre Papa yapıcı değil yıkıcıdır. Buna mukabil Barroso gibi veya Zapatero gibi bu zırvalara siyasi yönden sahip çıkanlar olmuştur.

Ahmedinejad ise acele ve tehalükle Papa’nın geri adım atmasının (regret) yeterli saymıştır. Bu ise kutsiyetten arınmış bir Avrupa’ya pupa yelken açılan Zapatero’nun Papa’ya desteği gibi kafa karışıklığına neden olmuştur. Ancak zıtlar bazen birbirini iyi anlar. Kimyaları çoğu kez uyuşur. Sözgelimi ‘ilerici fıkıh’ kavramının mucidlerinden birisi olan Hatemi ile Clinton birbirlerine uyuyor veya benziyorlardı. Buna mukabil, Hatemi, ABD ziyaretinde dile getirdiği gibi Bush ve Ahmedinejad aynı kalibreden ve aynı kumaştan liderlerdir (And Bush and Ahmadinejad are cut from the same cloth, IHT, 14 Eylül 2006). İstikametleri ayrı olsa da yöntemleri birdir. Clinton-Hatemi benzerliğinde de olduğu gibi. Papa ile Bush da hem yöntem hem de istikamet açısından birbirlerini benziyorlar. Aynı kumaşın ürünüdürler. Bir zamanlar iki Ahmed arasında mukayese bağlamında Vakit gazetesi de Ahmet Necdet Sezer ile Mahmut Ahmedinejad’in icraatlarını ele almıştır. Evet yıkıcıların da yapıcıların da zıt benzerleri var.

Bu hususta Erol Mahmut Kılıç bu benzetmeyi biraz daha genişleterek Türkiye’deki yapıyla ilgili şöyle bir tasvirde bulunuyor: “Her ideolojinin normatif tarafı ve iç katmanları vardır. Bugün Türkiye’de belirli bir ideolojiyi izleyenler ister Kemalist, ister İslâmcı olsunlar, her ikisi de ‘şeriat’ düzeyinde kalmışlardır. İkisi de birbirlerine hukuk dayatıyorlar, norma dayalı faaliyet yaparlar. Gönle hitap etmezler. Hukuki dayatmayla kendilerine katılmayı sağlamaya çalışırlar. Bu yüzden Türkiye’deki bir bakıma ‘şeriatçılar’ arası çatışmadır...”

Dolayısıyla kimyası çatışmacı olan liderler insanları ideolojiler üzerinde çatışmaya itiyorlar. Benzer kimyaların çatışması insanlığı felakete götürüyor. Bunların arasına maelesef son sürat Papa 16’ıncı Benedict de katıldı. İşin felaket boyutu burada.

***

Mahmut Erol Kılıç’ın ‘şeiratlar çatışması’ dediği şeyi 1968 kuşağından Tarık Ali daha farklı ve daha yerinde bir kavramla ifade eder: Fundamentalizmler Çatışması. Ona göre fundamentalizmlerin anası da bizzat ABD’dir. Ve M. Erol Kılıç ve Tarık Ali’nin de ifade ettiği gibi tersbenzer kimyalar veya fundamentalizmler birbirini besler. Bush’un Ahmedinejad gibilerini beslemesi gibi. Hatemi’ye göre bunların ortak özellikleri de gerici bir fıkha (backward reading of religion) veya alayışa sahip olmalarıdır. Bu manada, 16’ıncı Benedict de diyalog karşıtlarının safındadır.

25.09.2006

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (24.09.2006) - Diyalog, birlikte yaşam ve uzlaşma

  (22.09.2006) - Diyalog ve monolog

  (21.09.2006) - Sukunetin bedeli

  (20.09.2006) - Papa, İslâm ve Türkiye

  (19.09.2006) - Papanın şifresi

  (18.09.2006) - Papa çekilmelidir!

  (17.09.2006) - Papa’nın yanlışı

  (15.09.2006) - Yeni Safevîler-Yeni Osmanlılar

  (14.09.2006) - SSCB- ABD

  (13.09.2006) - 5 yılın anlamı

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habip FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Metin KARABAŞOĞLU

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahaddin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  Ümit ŞİMŞEK

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN

 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004