Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 17 Kasım 2006

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Mustafa ÖZCAN

Malikî ve yeni Kissinger politikası



Ertelenmiş bir ziyaretle Türkiye’ye gelen Irak Başbakanı Malikî, bir skandalı da beraberinde getirdi. Gündüz gözü Bağdat’ta Sünnî bir bakanın işgal ettiği ve genellikle Sünnî kadroların çalıştığı Yüksek Öğrenim Bakanlığı Şiî milislerce basılarak 150 kadar çalışanı kaçırıldı. Kaçırılanların sayısı ve ardından bırakılanların sayısı tam olarak taayyün edemedi. Her zaman olduğu gibi, Sünnîler farklı, Şiîler farklı rakam veriyor. Sünnî kaynaklara göre, bunlardan bir kısmı işkenceden geçirilerek öldürüldü. Bunu yapanlar da Şiî kitlelere mensup ölüm mangaları. Malikî faillerin bulunması yönünde çağrı yapmasına rağmen, şöyle dediği ileri sürüldü: “Kaçırma terör değil, çatışma...” Tabiî ki bu sözün sübutu ve sıhhatinin derecesini bilmiyoruz. Ama bunu söylediyse skandal içinde bir skandal. Malikî gelmeden ve kaçırma eyleminden bir gün evvel Irak’ta mezhep çatışmaların neticesinde bir günde 135 kişi hayatını kaybetti (14 Kasım). Malikî, yine Ankara’ya gelmeden, 13 Kasım 2006 günü El Ahram’da yayınlanan bir ifadesinde taifecilerin ve mezhepçilerin hükümete sızdıklarını itiraf etmiştir. Yani sokakta Ali kıran baş kesenlerin hamileri, mecliste ve hükümettedir.

Irak’ta Şiî-Sünnî kutuplaşmasını planlayan Rumsfeld ve Neoconlar idi. Bu maya tuttu. İşgalle birlikte ülkede bir de adı konmamış bir iç savaş yaşanıyor. Ama bu kamplaştırma, sadece Amerikan planlarında kalmadı. Sünnî kesimden Zerkavi gibiler Şiî kesimde de birçokları bu plana şuurî veya gayr-ı şuurî bir şekilde alet oldu. Hatta kısaslanacak olursa; Şiî milisler Zerkavi çetelerinden daha beter. Zira Zerkavi gibiler mezhep kavgasını körüklüyor isiler de, buna mukabil işgalcilere de zarar veriyorlar. Ötekiler ise, sadece iç kavgaya odaklanmış vaziyetteler. Yabancı gizli servisler bir şekilde Şiî milislerin içine veya ölüm mangalarına sızdılar. Ölüm mangaları zamanla kontrolden çıktı. Sistani sözünü geçiremez hale gelirken, Mehdi Ordusuna mensup ölüm mangaları ve timleri liderleri Mukteda Sadr’ı da dinlemiyor, hatta tanımıyorlar. Hukuk zemini kaybolmuş ve fiilî ve defacto bir zemin baş göstermiş bulunuyor.

Bununla birlikte, bu mangaların veya milislerin temsilcilerinin Meclis’e ve oradan da hükümete sızdıkları biliniyor. Arkalarını meclise ve hükümete dayamışlar. Hem Şiî, hem de silâhlı olduklarından dolayı kimse onlara söz geçiremiyor. Hükümeti esir almış durumdalar. Önce Şiî-Sünnî kutuplaşmasına destek veren ABD, zamanla kontrolü kaybetmiş. Bununla birlikte, İran’ın kendi içinde parçalı olan bütün Şiî grupları ve fırkaları desteklediği söylenmektedir.

***

Bir taraftan böyle bir mücadele devam ederken, diğer taraftan da hem ABD, hem de Şiîler Sünnîleri yanlarına çekmeye çalışıyorlar. ABD, önce Şiîlerle Sünnîleri alt etmeye çalıştı ve nispî ve kısmî olarak bunu başardı. Şimdi de Sünnîlerle yeniden Şiîleri dengelemeye çalışıyor. Şiîler veya İran da Sünnîlerle ABD’yi dengelemeye çalışıyor. Birbirleriyle tokuşturarak iki tarafı da zayıflatmaya çalışıyorlar. ABD sadece ‘siyasal Sünnîlere’ karşı çıkarken, Şiîler Sünnîlere mezhebi bağlamda da karşı çıkıyorlar. Bundan dolayı, ortak hayat alanlarında karşılıklı bir tasfiye veya etnik veya mezhebî temizlik yaşanıyor.

Bundan dolayı, 2003 yılı sonrasında Irak’ta yaşanan gelişmeler, İran-Irak savaşının başka bir ölçekte veya daha geniş ölçekte ve içtimaî olarak devamı veya tekerrürü olmuştur. Zaten o da Amerikan planı idi, ona Saddam alet olmuş idi. Şimdikine de Şiîler alet oldular.

Tehlike buradadır ve buna göre yeni planlamalar yapılmakta. Bunlardan birisi de The Times yazarı Anatole Kaletsky’nin seslendirdiği İslâm dünyasını parçalamaya yönelik yeni Kissinger politikasıdır. Buna, ‘şeytan politikası’ dense sezâdır. Anatole Kaletsky, Times sayfalarındaki makalesinde Irak’taki başarısızlığın dünya düzeninde şaşırtıcı bir değişimi de beraberinde getirebileceği tahmininde bulunuyor. “Her krizden bir fırsat doğar” diyen Kaletsky, eski başkan Richard Nixon 1970’lerde Vietnam’dan çekilme kararı aldığında, durumun bugünkünden de kötü göründüğünü kaydettikten sonra, tam o sırada Henry Kissinger’ın hiç beklenmedik şekilde yürüttüğü manevrayla, Çin ile diplomatik ilişkiler kurulmasının önünü açtığını hatırlatıyor.

“Nasıl ki Amerika’nın Çin’e açılımı Rusya ve Çin arasında soğukluk meydana getirip komünist dünyasında tamiri gayr-i kabil bir bölünme getirdiyse, teokratik İslâm dünyası da İran’a bir açılımla bölünebilir. Böyle bir bölünmeyi sağlayabilmek için İran’ın nükleer hedeflerinin kabulü ödenebilir bir bedel olacaktır. Amerika, zaten artık bunun önünü kesecek durumda değil. Böylece hem İsrail’in bölgedeki en büyük düşmanı tarafsız hale gelecektir, hem de İran, aşırılığın asıl kaynağı olan Sünnî Suudi Arabistan’a karşı bir denge unsuru olacaktır. Zira İslâmcı teröristlerin beyninin yıkandığı Pakistan, Afganistan, Türkiye, Endonezya, Kuzey Afrika, hatta İngiltere ve Avrupa’daki medreselerin ve camilerin finansmanı İran’dan değil, Suudilerden geliyor.” Şiîler de Amerikalılar gibi, Sünnîlere tekfirciler ve teröristler diyorlar.

***

Şeytanın aklına gelmeyecek şeyler bunlar. Ama ABD bunun provasını İrangate ile yapmıştır. Anlayacağınız, şeytanın avukatlığına soyunan Times yazarı Anatole Kaletsky, Sünnî dünyasına karşı Şiî-Amerikan ittifakını ve İran’ın nükleer kulübe girmesinin kabulünü savunuyor. Daha Mücahidler döneminde İran kaygılıydı ve taraftarları şunları söylüyordu: “İran’ı gölgelemek için ABD yeni bir İslâmî eksen oluşturmaya çalışıyor...”

Taliban ve Saddam’ın yıkılması bunun aksinin doğru olduğunu fiiliyatta ispatlamıştır. Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz. İslâm dünyasını Şiî-Sünnî eksen üzerine parçalamak, SSCB’ye karşı Çin siyaseti Sünnî dünyasına karşı İran ve teşeyyü siyasetiyle yer değiştirmeli deniliyor. ABD, Sünnî dünyaya karşı Şiî dünyayı yeğler. Nitekim Irak’ta böyle olmuştur. Nedeni basittir: Sünnîlik, ne olursa olsun, İslâm dünyasının büyük ortak bölenidir. Dolayısıyla tehlike buradadır. Bundan dolayı lidersiz olmasına rağmen, ABD lideri olan Şiî dünyasını Sünnî dünyasına yeğliyor veya Çin’e benzettiği İran’ı, SSCB’ye benzettiği Sünnî dünyaya tercih ediyor. Bunun da bir alternatifi ise, Irak’ta Suudi Arabistan ve Kuveyt gibi işbirlikçi Sünnîleri ön plana çıkarmak ve onların desteğini transfer ederek ayakta kalabilmektir.

17.11.2006

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (16.11.2006) - Başörtüsü ve laik detente

  (15.11.2006) - Mesafe pek derin

  (14.11.2006) - Baba Bush takımı ve Blair

  (13.11.2006) - Kırılma noktası

  (12.11.2006) - Stratejik arayış

  (10.11.2006) - Saddam’ın gizli ortağı da gitti

  (09.11.2006) - Saddam’ın dindarlığı

  (08.11.2006) - ‘Başı kestik sıra gövdede’

  (07.11.2006) - Saddam kararı

  (06.11.2006) - Iraklı Şiîler ve Bush

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habip FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Metin KARABAŞOĞLU

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahaddin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  Ümit ŞİMŞEK

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN


 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004