Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 13 Kasım 2006

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Hakan YALMAN

Gaziantep’te sevgi dünyasına dâvet



Geçtiğimiz Cumartesi akşamı Gaziantep’te Şehit Kâmil Kapalı Spor Salonunu dolduran, gönül dünyası sevginin sıcaklığına yönelmiş insanlarla birlikteydik. Toplantının başlığı “Sevgi Dünyasına Davet” idi. Bunu “Bediüzzaman’ın Sevgi Dünyası” şeklinde gündeme taşıyan Yeni Asya Gaziantep Temsilciliği dünya meselelerini derinliğine idrak etmiş bir ruhun ve dünyanın geleceği açısından çok önemli vazifeler üstlenmiş bir şahs-ı manevinin Anadolu’ya yansıması anlamına geliyordu.

Burada özellikle üzerinde durulması gereken nokta, sevgiyi bir toplantının ana konusu yapan ve dünyaya bu anlamda çok derin mesajlar veren ruhun varlığı olmalı. Bu hal Antep’e gazilik ünvanı veren kader tecellisinin isabetini bir kez daha idrakimize vesile oldu. Salonda şahsım adına çok farklı bir duygu yaşadım. Artık derinliğin iyice kaybolduğu bir dönemde, sadece hamasetle toplum mühendisliğinin bir malzemesi haline dönüştürülmüş toplumlar olmaya doğru sür'atle ilerlendiği bir dönemde, sığlığın kabullenilir hale geldiği bir dönemde bir spor salonu dolusu insanla ortak tefekkür dünyasına girmek ve eşyanın derinliklerinde dolaşmak güzelliği ilk kez yaşadığım bir duyguydu.

Nur-u Muhammedi (a.s.m.) konusunu paylaşımımız süresince büyük bir dikkatle takip eden ve bana yansıyanlardan ortak rezonansı yakaladığımıza inandığım tablo, insanlığın geleceğine ve geleceğin insanlık seviyesine yönelik umutlarımı çok arttırdı. Binlerce insanla kendini ve eşyayı anlamaya yönelik ve Hazret-i Muhammed (a.s.m.) sevgisini zaman ve mekân sınırlılığını aşarak hissetmeye yönelik ortaklık, duygu paylaşımı çok nadir yaşadığım hallerden biri. Böyle bir konuyu gündeme getirme ufku geleceğin duygu dünyasını hissetmiş gönüllerin açıklığında ancak ortaya çıkabilirdi.

Bu ruhu hissettiğinden olsa gerek, değerli Mehmet Kutlular Ağabey sosyal hadiselerin manevî ve kalbî boyutuna vurgu yaptı. Yine sevgi ailesinin babası Vehbi Vakkasoğlu Ağabey duygu çağını Gaziantep’te başlatmayı teklif etti. Aslında bu müthiş bir Anadolu hareketi kuva-yı milliye mânâsının daha derinlerde kuva-yı ruhiye ve kalbiye şeklinde ortaya çıkmasına yönelik bir irade ve müthiş bir duâ. Bu duâya Urfa, Kahraman Maraş, Diyarbakır, İskenderun, Hatay gibi çevre illerden katkılar ve aminler, derinlerde ve gönüllerde başlayan bir Anadolu hareketinin bir işareti ve dünyayı saracak sevginin bir nüvesi olmalıydı.

Toplantı çıkışında bir grup şefkat kahramanı ve bazı gençlerin ifadeleri bu paylaşım noktasında kendi âlemimde hissettiklerimi doğrular mahiyetteydi. Gaziantep’in sevgi dünyasına girmek gönül ehli insanlarla sevginin sıcaklığını hissetmek, Bediüzzaman’ın, Hazret-i Muhammed’in (a.s.m.) ve Kur’ân’ın kuşatıcı aydınlığında ve derinliğinde bu mânâları paylaşmak çok güzeldi. Dünyanın mutluluğu da bu zeminde aranmalıdır diye düşünüyorum.

Mutluluk, huzur ve refah gibi kavramlar insanlık tarihi boyunca hep ön planda olmalı. İnsanlığın bu anlamda ulaştığı zirve ise Asr-ı Saadet olmalı. Asr-ı Saadet muhteva ve fonksiyon olarak ve insanlığın mutluluğu yakalaması anlamında, bizden geride değil, daha önde olan bir dönem. Ona yönelik olmak gericilik değil, ilericilik kabul edilmeli.

Bütün yönetim sistemlerinin ve farklı felsefî ekollerin, özde aradığı, insanın mutluluğu olmalıdır. Ancak bu temel arayış içerisinde yürürken, çok önemli bir nokta sanki gözardı edilmektedir. Aranan mutluluğun gerçek tarifi ya da bütün zamanları ve mekânları içine alan bir mutluluk tarifi sanki tam net şekilde ortaya konabilmiş değildir. Tarihi boyunca insanlık, varlık âlemini ve kendi benliğini anlamak ve anlamlandırmak konumunda ve çevresindeki işleyişlerle iletişim halindedir. Varlık âlemi ile ilgili farklı zamanlarda ortaya konan farklı yaklaşımlar insan hayatı ile ilgili her şeyi ve tabiî olarak kendi canlılığı, hayatı ve sağlığı ile ilgili problemleri çok yakından etkilemektedir. Kendini algılama şekli, varlığı algılama şeklini ve varlığı algılama şekli bedeni ile ilgili problemleri algılama şeklini etkileyecektir.

Bütün bunlar önümüzdeki dönemlerde madde ve mânâyı birlikte alan, insanı ve hayatı bütün yönleri ile değerlendiren yaklaşımların gelecekte hakim olacağının işaretleri gibidir. Gelecekte teknoloji, silâh ve paranın değil; sevginin, inancın ve maneviyatın hakim olacağı artık görünür hale gelmiştir. Daha önce maddî âlemi kendi iç dinamikleri ile algılayıp bütün işleyişi bu alana ve bu alanın kendi algıladığı şekline sınırlı zanneden insanlık ve bilim eşyayı tanıdıkça önüne çıkan baş döndürücü manzara karşısında acziyetinin farkına varmış ve varlık âleminin işleyişini kendi keyfine göre şekillendirme hevesinden vazgeçmiş gibidir.

Yeni dönemde varlık ve benlik ilişkileri sadece maddî alana sınırlı ve fiziksel etkileşim ya da faydacılık etrafında şekillenmiş olmayacak arka planda olan ancak işleyişteki yeri çok önemli olan değerler de fark edilecektir. Bu çerçevede duânın gücü fark edilecek, maddî gücün ötesinde çok güçlü bir inancın sonuca ulaşmak için ne denli önemli olduğu anlaşılacaktır.

Bu, bir yönü ile varlığın bütününde bir ruhun var olduğundan haberdar olmak ve varlıkla daha sağlıklı iletişim kurmak anlamına gelecektir. Bu iletişim daha mutlu ve huzurlu benlikler doğuracaktır.

Bu çerçevede tanımlanmış bir mutluluk, özünde, yaratılış gayesine uygunluk ve hep huzurda hissetme anlayışını barındırıyor olacak ve hayatın dalgalanmaları içinde hep var olan mutluluk anlamına gelecektir. Hayat ise sadece maddî dünya ve görünen âlemlerle sınırlı kalmayacak, madde ötesini ve zaman ötesini de içine alacaktır. Bu tarz mutluluk anlayışı ve arayışı içinde en lüks arabaya binmekle, bütün hazları tatmakla aranan ve çoğu zaman bulunamayan mutluluğun yerini çıplak ayaklı birine alınan ayakkabı ve arzularını frenleyebilmenin ruhta oluşturduğu haz ve özgüven gibi duygular alacaktır.

Hayatı anlamlandıran kimliği ve kişiliği güçlendiren gerçek mutluluk özde ve her şeyin aslını anlamlandıran yaklaşımlar içinde aranmalıdır. Bu anlamda Gaziantep’in ruhundaki sevginin, oranın gönül dünyasındaki güzellik ve derinliğin tüm dünyaya yayılması için dua ediyorum Geleceğin barış ve huzur dolu dünyasının da bu zeminde gerçekleşebileceğine inanıyorum.

13.11.2006

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (06.11.2006) - İnsanın doğru tanımı

  (30.10.2006) - Bahtımızı açacak Cumhuriyet algısı

  (23.10.2006) - Varlığı kuşatan birlik ruhu: Bayram

  (16.10.2006) - Muhabbet fedaileri

  (09.10.2006) - Hayalimizin mescidinde itikâf

  (02.10.2006) - Kur’ân’ın en geniş caddesi olan mesleğimiz

  (25.09.2006) - Ramazan ve dünya barışı

  (18.09.2006) - Din, beşerî akıl alanına indirgenmemelidir

  (04.09.2006) - Nur-u Muhammedi (asm) ve salâvat

  (28.08.2006) - İnsanlığın mutlu geleceği

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habip FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Metin KARABAŞOĞLU

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahaddin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  Ümit ŞİMŞEK

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN


 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004