Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 13 Kasım 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Şaban DÖĞEN

Dünyadaki Cennet bahçeleri



Gözlerin görmediği, kulakların işitmediği, hatıra hayale gelmeyen güzelliklerle dolu, ifadesi bile kulağımıza hoş gelen, sıcaklığıyla içimizi saran, yüzümüzü gülümseten bir hayat var. O da Cennet hayatı…

Ya Cennete girip sonsuza dek o nimetlerden yararlanma imkânı olsa, hazzımıza, sevincimize sınır olur muydu?

Dünyada da harika güzelliklerle karşılaşınca, “Cennet gibi güzel bir yer!” demekten kendimizi alamaz, imkânlarımız ölçüsünde tefekkürle, şükürle yararlanmaya çalışırız.

Böyle güzelliklerden faydalanmaya birçoğumuzun imkânları yetmeyebilir.

Peki, dünyadayken de böylesi Cennet gibi güzelliklere ulaşamaz mıyız?

Güzellikleri illâ maddî boyutlarda aramamalıyız. Manevî boyutta öyle güzellikler vardır ki maddî güzellikleri çok çok katlar.

İşte Efendimizin (a.s.m.) tavsiye ettiği, isteyen herkesin rahatlıkla ulaşabileceği bir başka Cennet bahçesi… Dünyadaki Cennet bahçeleri bunlar.

Birgün Allah Resûlü (a.s.m.) buyurmuşlar ki: “Cennet bahçesine uğradığınız zaman oradan yararlanın.”

Bu ifade şüphesiz bizi meraklandırdı. Nerede bu Cennet bahçesi? Ondan nasıl faydalanacağız?

Sahabe de merak etmiş ve hemen sormuş: “Ya Resulallah, Cennet bahçesi nedir?”

Kâinatın Efendisi (a.s.m.) buyurmuşlar ki: “İlim meclisleri…”1

Hep maddî güzellikleri arayan insanoğlu için ne kadar dikkat çekici bir cevap bu.

Bu Cennet bahçelerinde ne kadar dolaşıyor, ruh, kalp ve duygularımızı okşayan, doyuran güzellik, çiçek ve meyvelerinden ne ölçüde istifade ediyoruz?

Böylesi Cennet bahçelerindeyken Cennetteymişiz gibi gamımızı, kederimizi, dertlerimizi hemen atıvermez miyiz? İçimizi bir huzur ve mutluluk sarıp sevinçten uçacak hâle gelmez miyiz?

Çünkü bu meclisler ruh, kalp ve duygularımızı doyurur, sakinleştirir, rahata erdirir. Aradıklarımızı bulmanın haz ve mutluluğunu yaşarız.

Büyük İslâm âlimi Bediüzzaman, ilmin iki çeşit olduğunu, birinin bir defa öğrenilse, bir iki defa tekrarlansa yeterli olacağını, diğerine ise insanın ekmek kadar, su kadar muhtaç olduğunu, “Bir defa anladım, yeter” diyemeyeceğini, iman ilimlerinin böyle olduğunu, Sözler’in ekseriyetle bu sınıfa girdiğini anlatır. Kur’ân hakikatlerinin bir tefsirinden ibaret olan Sözler ve Risâle-i Nur Külliyatının okundukça usanılmaması, tekrar ve tekrar okuma ihtiyacı duyulmasındaki sır işte budur.

Dipnot: 1. Terğib, 1:112.

13.11.2007

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (12.11.2007) - “Kendine olan borcunu öde!”

  (11.11.2007) - Hakkı haykırabilmek

  (10.11.2007) - Kâinatı Kur’ân gibi okumak

  (09.11.2007) - Öyle bir ilim aşkı ki

  (08.11.2007) - İhtiyaçlara cevap vermek

  (07.11.2007) - Nafilelerin en hayırlısı

  (06.11.2007) - Bir toplumun yıkılışı

  (05.11.2007) - O'nu bulunca

  (04.11.2007) - Yapay gündemlerde boğulmamak

  (03.11.2007) - Anarşi ve terörün barınamadığı atmosfer

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT


 Son Dakika Haberleri