Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 13 Kasım 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Süleyman KÖSMENE

Kısa kısa



Vezirköprü’den Mustafa Kalmaz:

*“11. Lem’a 6. Nükte son paragrafı örneklerle açıklar mısınız? Orada ‘şahsî farzlardan daha ehemmiyetli’ olduğu bildirilen sünnet nedir?”

Şeâir, İslâmiyet alâmeti olan emirlerdir. İslâm toplumunun ortak hukuku ve ortak ibadetidir. Yapan, İslâm toplumu adına yapar. Ve yaşayan, İslâm toplumunun mührünü gösterir. Tamamen terk edilmesiyle bütün İslâm toplumu sorumlu olur. Bu açıdan, şeâir, şahsî değildir; riya giremez. Hüküm bakımından nafile de olsa, sünnet de olsa, şahsî olmayıp İslâm toplumunu ilgilendirdiği ve İslâm toplumunun ortak malı ve ortak hukuku olduğu için şahsî farzlardan daha ehemmiyetlidir.1

Şeairden olan emirler, hüküm olarak nafile olanları da dâhil olmak üzere, ehemmiyetle yapılır. Meselâ ezan sünnettir, namazı cemaatle kılmak sünnettir; fakat her ikisi de şeairdendir ve her ikisi de şahsî farzlardan daha ehemmiyetlidir. Ezan okunmasa bile, vakit girdiğinde, tek başına da olsa, vakit namazı kılmak ise farzdır.

Ezan okunmayan ve cemaatle namaz kılınmayan bir memleket eğer Müslüman memleketi ise, Müslüman’ların burada ortak önceliği herkesin şahsî farzları olan vakit namazlarını kendi odacıklarında kılıvermeleri değil; ezanın okunmasının ve namazların cemaatle kılınmasının sağlanması olmalıdır. Çünkü ezan ve cemaat namazı, hüküm olarak sünnet olsa da, İslâm’ın o memleketteki imzası ve mührü olduğundan, kendi odacığında kıldığın şahsî farzdan daha ehemmiyetlidir. Şahsî farzı koruyan zırhtır ve güçtür. Bu zırh ve güç önemsenirse, ezan okunup farz namaz cemaatle kılınırsa, Peygamber Efendimizin (asm) de müjdesiyle, farz namazın sevabı yirmi yedi kat artmış oluyor.

***

Metin Bey:

*“Cünüp iken gezmenin günahı ne boyuttadır?”

Özürsüz olarak bir namaz vakti çıkana kadar cünüp gezmek veya cünüp bulunmak haramdır. Su ile gusül yapamayacak derecede geçerli özür varsa, toprak ile teyemmüm yapılır. Su kısmen yasaksa, suyun yasak olmadığı bölgeler su ile yıkanır; diğer bölgeler gusül esnasında mesh edilir.

Meselâ tıbben tedavi süresince su kullanmak kendisine tamamen yasaklanmış bir hasta, cünüp olursa toprakla teyemmüm yaparak cünüplükten çıkar ve tekrar toprakla teyemmüm yaparak namazını kılar. Abdest şartı olan her ibadet için ayrı bir niyetle teyemmüm yaparak söz konusu ibadeti yapar. Su kullanmaya tıbbî izin çıktığı anda ise su ile gusül yapar.

***

Hamdullah Bey:

*“Eşim, erkek kardeşleri ve babası ortak kazanıyorlar. Dört aile var. Aralarında belli bir kazanç bölüşümü yok yani kimin ne kadar harcadığı belli değil. Ben eşimin bana verdiği harçlığı istediğim kadar biriktirip veya harcayabilir miyim?”

Tartışmalı ve su götürür bir zeminden bahsediyorsunuz. Böyle bir zeminden rast gele ve ölçüsüzce para almak, daha sonra yaşanacak birçok sıkıntının da zeminini oluşturur. Ortak kazanan aileler, her ne kadar kardeş de olsalar, kesinlikle bir araya gelip kâr veya kazanç paylaşımı noktasında ortak bir prensipte ve kriterde anlaşmalıdırlar. Aksi takdirde kul hakkı kaçınılmaz olur. Kimin ne kadar hak ettiğinin, ne kadar alması gerektiğinin ve ne kadar aldığının tespit edilip ortak imza altına alınması şarttır. Herkes o ölçüye göre almalıdır.

***

Abdulbasır Bey:

*“Neden Cenâb-ı Hakkın isimleri sadece erkeklere veriliyor da, kadınlara verilmiyor?”

Cenâb-ı Hakkın kendi zatına alem olan Allah, Rab, Hak gibi zâtî isimleri olmamak kaydıyla; güzel isimleri mecazi olarak erkeklere verildiği gibi kadınlara da veriliyor. Fakat kadınlar isim olarak, Arapça gramer yapısına göre bu isimlerin müennes (dişi) biçimini kullanıyorlar. Mesela Cemil ismini kadınlar Cemile olarak; Halim ismini Halime olarak; Alim ismini Alime olarak; Salim ismini Salime veya Selime olarak; Hafiz ismini Hafize olarak; Zinnur ismini Zinnure olarak; Aliy ismini Aliye olarak; Habib ismini Habibe olarak; Azim ismini Azime olarak; Hadi ismini Hadiye olarak; Mümin ismini Mümine olarak; Melik ismini Melike olarak kullanabilmektedirler ve nitekim kullanılmaktadır.

***

Mardin’den Tuba Hanım:

*“Üç dört ay önce rüyamda Bediüzzaman Hazretlerinin rüyama gelerek bana kitaplarından bir tanesini uzattığını gördüm. Kendisini birkaç defa böyle rüyama gelerek kitap uzattığını gördüm. Ben risâle-i nurları okumamaktayım. Bu durumu benim için değerlendirir misiniz?”

Bediüzzaman Hazretleri sizi Risâle-i Nurları okumaya; bu vesileyle sizi ilme, irfana, rahmete, İlâhî rızaya ve Cennete davet ediyor. Böyle rüya ile davet her beşere nasip olmaz. Bence siz bir an önce Risâle-i Nurları okumaya başlayın ve bu dâvete uyun. Allah yardımcınız olsun.

Dipnot:

1- Lem’alar, s. 181

13.11.2007

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (12.11.2007) - Kısa kısa

  (11.11.2007) - Bilinmek ve şükredilmek Allah’ın hakkıdır

  (10.11.2007) - Sehiv secdesi

  (08.11.2007) - Çocuklarımız geleceğimizdir

  (07.11.2007) - Hayatın ebedî cazibesi

  (05.11.2007) - Kısa kısa

  (04.11.2007) - Elli bin senelik yolculuk

  (03.11.2007) - Öfkemizi tanıyalım

  (02.11.2007) - Zekâta göz gönül koymamalı

  (01.11.2007) - Yeryüzünün yedi kat oluşu

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT


 Son Dakika Haberleri