Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 23 Kasım 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Süleyman KÖSMENE

Abdestin hikmetleri ve faziletleri



Sakarya’dan Emel Akay:

*“Abdest almanın hikmetleri, faziletleri, farzları ve sünnetleri nelerdir?”

Abdest kendi içinde maddî temizlik ile mânevî temizliği birlikte barındıran; maddî temizliği sağlamakla beraber, Müslüman’a gönül huzuru ve manevî güç veren bir mahiyete sahip vazgeçilmez bir ibadet adımıdır. Müslüman, abdest almak sûretiyle ruhen ve cismen kendisini ibadete hazırlamış olmaktadır.

Abdest; eller, yüz, ağız, diş, burun, baş ve ayaklar gibi kirlenmeye en açık ve dışarıyla sürekli temas halinde bulunan uzuvların temizlenmesini sağlamak sûretiyle sıhhî bir değer de taşımaktadır. Vücudun dışarıdan alabileceği mikrop yolları, abdest vesilesiyle günde en az beş defa temizlenmiş olmakta; böylece birçok hastalığın önü alınmış; vücudun sinir sistemi ve kan dolaşımı daha düzenli hâle gelmiş olmaktadır.

Abdest öfkeyi dindirir, kızgınlığı giderir, ruhu yatıştırır. Bundan dolayı Peygamber Efendimiz (asm) öfkelenen kimsenin abdest almasını tavsiye buyurmuştur.1 Abdest Mü’minin manevî bir silâhı, görünmeyen tehlikelere karşı manevî bir kalkanıdır.

Abdest alan bir Müslüman, maddî kirlerden temizlendiği gibi, manevî kirlerden de arınmış ve temizlenmiş olur. Her yıkadığı abdest azası ile birlikte günahları dökülüp gittiği gibi, mahşer gününde abdest azalarının her birinin ayrı ayrı parlayacağı müjdelenmiştir.

Abdestin faziletlerini konu alan hadis-i şeriflerden bazıları:

1- Peygamber Efendimiz (asm) şöyle buyurmuştur: “Abdest alan bir Müslüman, ağzına ve burnuna su verdiğinde ağzı ve burnu ile işlemiş olduğu günahları dökülür gider. Yüzünü yıkadığında yüzünden, hatta iki göz kapakları arasından günahları dökülür gider. Başını meshettiğinde hataları başından, hatta kulaklarından dökülür, gider. Ayaklarını yıkadığı zaman ayakları ile işlediği hataları ayaklarından, hatta tırnaklarının arasından çıkar gider. Böylece o kul, günah ve hatalarından temizlenmiş olur.”2

2- Ebû Hüreyre (ra) rivayet etmiştir: Resûlullah Efendimiz (asm) buyurdu ki: “Dikkat edin! Size, Allah’ın hataları sildiği ve dereceleri yükselttiği amelleri haber vereyim mi? Meşakkatli de olsa abdesti tam ve adabına riayet ederek almak, uzak yerden camiye gitmek ve bir namazdan sonra diğer namazı beklemektir.”3

3- Ömer bin Hattâb (ra) anlatmıştır: Allah Resulü (asm) şöyle buyurmuştur: “Kim güzelce abdest alır, abdestinde kuru yer kalmaz, sonra da ‘Eşhedü enlâ ilâhe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abduhû ve resûlüh’ derse, ona Cennet’in sekiz kapısı açılır! Dilediğinden girsin!”4

4- Ebû Hüreyre (ra) der ki: Peygamber Efendimiz’e (asm): “Yâ Resûlallah! Senden sonra gelecek ümmetini nasıl tanırsın?” diye soruldu. Allah Resulü (asm):

“Düşünün, bir adamın siyah atlar arasında alnı beyaz, ayaklarında seki olan bir atı olsa, o atını tanımaz mı?” buyurdu. Oradakiler: “Evet, tanır” dediler. O zaman Resul-i Kibriya Efendimiz (asm):

“İşte benden sonra gelecek kardeşlerim, abdest sebebiyle kıyamet günü alınları ve abdestte yıkadıkları uzuvları parlayarak gelecekler. Ben ise onları Kevser havuzu başında bekleyeceğim” buyurdu.5

5- Ebû Hüreyre’den (ra) demiştir ki: Allah Resûlü (asm) şöyle buyurmuştur: “Benim ümmetim kıyamet gününde abdest eserinden dolayı yüzleri nurlu, elleri ve ayakları özel işaretli olarak geleceklerdir. Artık bu parlaklığını daha ziyade artırmak hanginizin elinden gelirse yapsın.”6

Abdest esnasında Allah’ın hangi uzuvları yıkamamızı emir buyurduğunu beyan eden âyeti yukarıda zikretmiştik. Buna göre, abdestin farzları şöyledir: Yüzü yıkamak, iki eli dirseklerle beraber yıkamak, başın dörtte birini meshetmek, iki ayağı topuklarla beraber yıkamak.

Dipnotlar:

1- Ebû Dâvud, Edep, 3; Müsned, 4/226

2- İbn-i Mâce, Tahâret, 6; Müslim, Tahâret, 32; Nesâî, Tahâret, 108

3- Nesâî, Tahâret, 107

4- Nesâî, Tahâret, 109

5- Nesâî, Tahâret, 110

6- Müslim, Tahâre, 246

23.11.2007

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (22.11.2007) - İhlâs, âhiret saadetine vesile olur -2

  (21.11.2007) - İhlâs, âhiret saadetinin de vesilesidir -1

  (20.11.2007) - Bedduâ yıkıcıdır

  (18.11.2007) - Elli beş dilin şahitliği -2

  (17.11.2007) - Elli beş dilin şahitliği -1

  (16.11.2007) - Haram sevmek ve hayvanların hesabı

  (15.11.2007) - Sâlihler zincirinden bir demet

  (14.11.2007) - İslâm'da ümitsizlik yoktur!

  (14.11.2007) - BİR KISSA, BİN HİSSE

  (13.11.2007) - Kısa kısa

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT


 Son Dakika Haberleri