Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 15 Mart 2008

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Ali FERŞADOĞLU

Çağdaş engizisyon!



Bazen siz de şöyle düşünmez misiniz? 2008 Türkiye’sinde mi yaşıyorum, Ortaçağ Engizisyonunun Avrupa’sında mı? Ortaçağ Avrupa’sının engizisyonu da düşünceyi, ilmi, araştırmayı, tahkiki, gözlemi, dolayısıyla düşünen beyinleri ve ilim adamlarını cezalandırıyordu. Kiliseye aykırı düşünceler ileri sürenler; ya özür dileyip vaz geçecekti; ya işkence altında itiraf edip hapse düşecekti (hapis de ölüm demekti zaten) veya sürgün.

1231’de, Papa IX. Gregorius tarafından kurulan engizisyon, kilise düşüncelerine aykırı düşünenleri cezalandırıyordu. Yalnızca 200 bin insan diri diri yakılmıştı! Milyonlarcası da hapsedilmişti... Katolik kilisesi, Ortaçağ’da gücünü sağlamlaştırdıktan sonra, kabul edilmiş doktrinlere karşı çıkanları toplum düşmanı olarak ilân etti. Bazılarının akıbeti şöyle:

* Roger Bacon (1220-1292): Büyüteci ilk bulan olarak tarihe geçti. Fransisken öğretisini eleştirdiği için 15 yıl hapis yattı.

* Ockhamlı William (1285-1347): İngiliz filozof, Papalığa karşı imparatorluğu desteklemenin İncil’e uygun olduğunu söylediği için mahkûm edildi. Ancak, Münih’e kaçarak hayatını burada sürdürdü.

* Giordano Bruno (1548-1600): Aristotelesçi kapalı evren görüşünden ilk sıyrılanlar arasında yer alan İtalyan filozof, Kopernik’in tezini savundu. Evrende, Dünya’dan başka birçok gezegenin bulunduğunu söyledi. Aykırı görüşler beslediği için Roma’da kazığa bağlanıp, diri diri yakıldı.

* Galileo Galilei: 1633 yılının 22 Haziran günü yargılandı: “Ben, ‘Güneş evrenin merkezindedir’ dediğim için yargılanıyorum ve bu tür aykırı görüşleri nefretle kınıyorum, lânetliyorum. Aynı zamanda Kutsal Katolik Kilisesi’ne yapılan tüm yanlışları da...” Galile de bu akibetten kurtulabilmek için engizisyon mahkemesi önünde, Dünya’nın Güneş etrafında döndüğü yolundaki iddiâsından dönmek zorunda bırakılmıştır.

* Paganini (1782-1840), ölmeden önce günah çıkartmayı kabul etmediği için, uzun yıllar boyunca ölüsüne gömülecek yer verilmemiştir.

* 2 Ocak 1492 sabahı Kardinal Don Pedro de Mendoza, El-Hamra Sarayı’nın Alcazaba denilen baş kulesine gümüş haçı dikerek İspanya’da Müslüman egemenliğinin sona erdiğini ilân etti. 500 bin nüfusu ile Avrupa Kıtası’nın en büyük şehri olan Gırnata, İspanyollara teslim oldu. Kaçanlar kurtuldu, kaçamayan Müslümanlar da kitle halinde öldürüldü. Hâlbuki taraflar arasında imzalanan ahitnâme gereği Müslümanların can ve malına dokunulmayacaktı. Ama kral, şehre girdiği gün, daha ahitnamenin mürekkebi kurumadan sözünü çiğnemişti. Hıristiyanlığı kabul etmeyenler yakıldı; malları yağma edildi. Kısa zamanda İspanya’da tek bir Musevî ve Müslüman bırakılmadı. Engizisyon Mahkemesi, 18 sene içinde 24.000’den fazla Müslüman’ın idamına karar verdi. Engizisyon Mahkemesi’nin kararıyla Gırnata’da 1 milyon cilt kitap yakılmıştı. Kardinal Ximenes, 80 bin el yazması eseri, bizzat eliyle yaktı.

Gelelim ülkemize: Baştan ayağa yasaklarla dolu Anayasa, 12 Eylül 1980 ve 28 Şubat 1998 darbe süreçlerinden sonra gelen yasaklar hâlen tüm şiddetiyle devam ediyor. 301. madde, keyfî başörtüsü ve sair yasakların Engizisyondan ne farkı var? (Tek fark var, engizisyonu kilise icat etti, çağdaş engizisyon üniversite!)

Düşünce, farklı fikirler anasaya ve kanunlarda suç! Keyfîlik, hakuksuzluk, bedevîlik, orman kanunu! Ortaçağ engizisyonunun çağdaş versiyonu gibi işlemiyor mu?

“Şu zamanın medenî engizisyonu müthiş bir vesileyle, bazı ezhânı telkih ile, bir kısım nâmeşru evlâdını vücuda getirip, İslâmiyete karşı kinini ve hiss-i intikamını icrâ eder. Diyanetsizliğe veya lâübaliliğe veya Hıristiyanlığa temâyüle veya İslâmiyetten şüpheyle soğutmaya bir kapı açmak ister. İşte o desise şudur: ‘Ey Müslüman, bak nerede bir müslim varsa binnisbe fakir, gafil, bedevîdir. Nerede Hıristiyan varsa, bir derece medenî, mütenebbih ehl-i servettir, demek...’ İlâ âhir.

“Ben de derim ki: Ey Müslüman! Biri maddî, biri mânevî, Avrupa rüçhanının iki sebebinin şu netice-i müthişiyle, o neticenin tesir-i muharribânesine karşı, mevcudiyetimizin hâmisi olan İslâmiyetten elini gevşetme, dört elle sarıl. Yoksa mahvolursun!” (Bediüzzaman Said Nursî, Sünuhat, s. 75-76.)

(İslâmın engin düşünce hürriyeti meselesini yarın ele alalım.)

15.03.2008

E-Posta: [email protected] [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (14.03.2008) - Demokrasi, İslâmiyetle bağdaşır mı?

  (13.03.2008) - Sözde cumhuriyet, özde cumhuriyet

  (12.03.2008) - Hürriyet: Ne başkasına, ne nefsine zarar ver!

  (11.03.2008) - Temel hak: İnanç hürriyeti

  (10.03.2008) - Meşrûtiyetin yüzüncü yılı ve gelişme

  (09.03.2008) - Bediüzzaman: Hürriyet imanın özelliğidir

  (08.03.2008) - Utanmıyor musunuz kutlamaya, yaşamaya?

  (06.03.2008) - Köpekleşmiş müstebitler!

  (05.03.2008) - Hak ve hürriyet mücadelesinin neresindeyiz?

  (04.03.2008) - İslâm ve insanlık tarihinde örtünme

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ahmet ARICAN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Atike ÖZER

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Nurettin HUYUT

  Osman GÖKMEN

  Raşit YÜCEL

  Rifat OKYAY

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Saadet TOPUZ

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT


 Son Dakika Haberleri