Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 21 Haziran 2008
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye | Abone Formu | İletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Nejat EREN

Kazanmak mı, kaybetmek mi?



Yalan dünya birçok insanı girdabına aldığı gibi, inananları da maalesef bir çok noktada çekim sahasına dahil etti.

İnsanoğlu, şu yalan dünyada, ne onsuz olabiliyor, ne de onunla?

İşine karışsan bir türlü, karışmasan bir türlü!

Kimsenin aklı ermiyor, eremiyor bu yalancı diyarın gidişâtına, hallerine!

“Akıllı adam odur ki, bu dünyada ne kazandığına sevinsin, ne de kaybettiğine üzülsün!” hakikati tam bir tesellici bu durum için.

Bugünkü şartlarda kazanabilmenin tek şartı; hak namına, hakikat namına bakabilmek. Yoksa hep kayıptır.

Bununla beraber maalesef çoğumuz, kayıpta mı, kazançta mı olduğumuzun farkında bile değiliz.

İnançlı kesim olarak bizi ilgilendiren ve üzen nokta ise, “zındıka oyunları ve ecnebi parmaklarının” çoğu zaman dindar camiada meydana getirdiği değişim, yıkım, yozlaşma, vurdumduymazlık, sorumsuzluk, suskunluk, ürkeklik, korkaklık, malayani yorumlar ve aşırı kimlik bunalımı ile depresyon halleridir.

Asrın müdakkik sosyoloğu ve manevî tabibinin teşhislerinde en güzel şekilde yerini bulan; “zındıka komitesi, ecnebî parmakların”, akıl almaz plânlarla “toplum mühendisliği” projesinin devamı nitelediğindeki ince bir ayar ve plânla mânevî sahada meydana getirdiği sisli ve puslu havadır. Masum kitlenin çoğu, böylece girdaba yuvarlanmış durumda ama farkında bile değil.

Dünya malı hırsı ile yapışılan her meta, onu talep edene ağır mükellefiyet ve sorumluluk getiriyor. Bu öyle fasit bir denge ki, mânevî ağırlığa verilen önemin hafiflemesi, maalesef ki maddiyâta verilen değer ve önemi arttırıyor.

Bütün bunların teknolojik ve matematik hesaplarıyla yapılan değerlendirmeleri, bizlerin akıl ve muhakemesinde sabitlendiği ve net olarak bilindiği halde neden vazgeçemiyoruz?

İşte onun cevapları da Nurun satır aralarında gizli.

Bu gaddar, sefih, nizamı bozulmuş, keşmekeş asrın cazibesi, oyunu, tuzağı ve zındıka komitelerinin ifsâdâtlarına kayan kör hissiyat, âsab, nefs-i emmâre gibi duyguların baskı ve tesirleri, nice masumların bile bile kanına giriyor. Benliğinden ediyor.

Olay çok dehşetli, şartlar çok zor, kaçınmak birçok insan için hemen hemen imkânsız gibi duruyor. Ama işte tam bu noktada bir can simidi, kurtuluş ümidi beliriyor.

“İştirak-ı âmâl-i uhreviye” deryasına tâbî olmak.

“Şirket-i maneviye” havuzuna dalmak.

“Başka kardeşlerin gözüyle bakmak, kulaklarıyla da işitmek” gerçeğine uymak.

Mâneviyâta zarar veren icraatların kapılarımızdan, gönüllerimizden uzak olması duâsı ve temennisinden başka elimizde bir yaptırım gücümüz yok.

Dertlerin kol gezdiği dünyamızda, tıp noktasında her gün bütün imkânlarını kullanma yolunda hastane kapılarında zaman törpüleyen, ömür tüketen milyonlarca insan var!

Mânevî tabiplerin “şâhı ve padişahının” yazdığı Kur’ânî reçeteler bizi ve sizi bekliyor. Satır aralarında, dost meclislerinde, hanelerde, bağlarda, kırlarda. İşte can alıcı bir tespit ve tedavi metodu:

“Bu acip asrın bu acip hastalığına ve dehşetli marazına karşı Kur’ân-ı Mucizü’l-Beyânın tiryak misâl ilaçlarının naşiri olan Risâle-i Nur dayanabilir ve onun metin, sarsılmaz, sebatkâr, halis, sadık, fedakar şakirtleri mukavemet edebilir. Öyleyse, herşeyden evvel onun dairesine girmeli, sadakatle, tam metanet ve ciddi ihlâs ve tam itimadla ona yapışmak lâzım ki, o acip hastalığın tesirinden kurtulsun.” (Kastamonu Lâhikası, s. 47; Mektûbât, No: 64)

Cenâb-ı Hak, şahsımıza, aile efradımıza, dostlarımıza, camiâmıza ve bütün Müslümanlara “arzîlikten” uzak, “semavîlikle” örtüşen bir hayat yaşamayı nasip etsin inşaallah.

Bütün dünya Müslümanlarına akıl, iz’an, sabır, feraset, basiret ve ufuk versin. Yanlış ve günahlara düşürmesin. Şeytan, Deccal ve Süfyanın oyunlarına getirmesin. (Âmin)

21.06.2008

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (15.06.2008) - Dost sofralarında hasret gidermek

  (31.05.2008) - Müsbette ısrar ve sadakat

  (10.05.2008) - Baharı yaşamak

  (04.05.2008) - İhlâs, uhuvvet ve samimiyet

  (27.04.2008) - Dâvâ sahibinin özelliklerine dair

  (20.04.2008) - Varlık âleminin gerçek lideri

  (05.04.2008) - Baharda yaprak dökümü!

  (29.03.2008) - Sorumluluk almak ve prensipli davranmak için

  (22.03.2008) - İnsanlığın Saadet Güneşine...

  (15.03.2008) - Risâle-i Nur’daki engin şefkat ve kardeşliğin gereği

 
GAZETE 1.SAYFA
Download

Gezi Eki Pdf

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ahmet ARICAN

  Ahmet DURSUN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Atike ÖZER

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Elmira AKHMETOVA

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Fatma Nur ZENGİN

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Nurettin HUYUT

  Osman GÖKMEN

  Raşit YÜCEL

  Rifat OKYAY

  Robert MİRANDA

  Ruhan ASYA

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Saadet TOPUZ

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  Ümit KIZILTEPE

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT

© Copyright YeniAsya 2008.Tüm hakları Saklıdır