Rumeysa Hanım: “Bu zamana kadar ki gerek adak, gerekse oruç borcumun sayısını bilmiyorum. Ödemek için nasıl bir yol izlemeliyim?”
Kula borcumuzda hassas davranıp, Allah’a borcumuzda duyarsız kalmamalıyız. Allah’ın affedici olması Allah’ın büyüklüğüdür, merhametidir, mağfiretidir, şefkatidir, sevgisidir; bu başka mesele. Bizim gerek Allah’a, gerek kula borcumuza karşı duyarlılığımız ise bizim özgün ve saygın kulluğumuzun güzelliğindendir, olgunluğundandır. Kullukta bilerek ihmalkâr davranmamalıyız. Bilmeyerek yaptıklarımızdan veya farkında olmayarak unuttuklarımızdan ise Allah’ın merhameti gereği inşaallah muaf sayılmaktayız, yani sorumlu değiliz.
Bunu bize Kur’ân bir duâ üslubu içinde şöyle müjdeler: “Ey Rabbimiz! Unutur veya hatâya düşer de bir kusur işlersek, bizi onunla hesâba çekme! Ey Rabbimiz! Bizden evvelkilere yüklediğin gibi, bize de ağır vazifeler ve musîbetler verme. Bize güç yetiremeyeceğimiz şeyi yükleme. Günahlarımızı affet! Bizi bağışla! Bize merhamet et.”i
Allah’a olan borçlarımızı unutmamak için mümkünse yazı dilinden istifâde edebiliriz. Yani borca konu olan ibâdeti not eder ve kazâ edinceye kadar notumuzu imhâ etmeyiz. Not etmek, unutmaya karşı bir tedbirdir. Notumuzda olmayan geçmiş ibâdet borçlarımız için ise, gâlip kanaatimizi esas alırız. Çünkü dayanacak başka bir dalımız yoktur. Bizi bizden başkası bilemez. Kanaatimizi kullanırken yanılma payını da hesaba katarız. Yani üç gün mü, beş gün mü oruç borcumuz olduğunda tereddüt yaşıyorsak, ibâdette ve hayırda israf olmaz düsturuyla, beş günü esas alırız. Allah kabûl etsin.
***
Tûbâ Hanım: “Yemek seçmek nimete hürmetsizlik sayılır mı?”
Nimete hürmetsizlik, nimeti şükürsüz ve nankör kullanmak ve israf etmekle, saçıp savurmakla söz konusu olur.
Yemek seçmek ise, yemekle ilgili tercih belirlemek demektir; tercih olarak kaldıkça mâsûm bir fiildir. Esâsen, irâdemizin işi budur! Tercih yapmakta sakınca yoktur.
Bu bize, şüphesiz, tercih etmediğimiz yemekleri horlama ve hakir görme hakkı vermez. Yemekleri horlamak elbette nimete hürmetsizlik sayılır.
***
Fatma Hanım: “Kazancına haram karıştırdığını bildiğim birinin hediyesi kabul edilir mi?”
İnsanlarla sosyal ilişkilerimizi sürdürmek için uzatmamız gereken ellerden birisi hediyeleşmektir. Hediyeleşmek menfaat veya başka bir maksat gözetmeksizin, sırf Allah rızası için yapılırsa, sünnettir.
Bize rüşvet, menfaat vs. gibi bir maksat için değil, sırf Allah rızası için hediye verdiğini tahmin ettiğimiz birisinin hediyesi reddedilmez, alınır. Karşılığında biz de o anda veya münasip bir zamanda –bize verilen hediyeyi tazmin edecek şekilde- ona hediye verirsek; böylece hem bize gelen hediyenin bedelini ödemiş, hem onun gönlünü onure etmiş, onu taziz eylemiş, insanlık izzetine uygun davranmış, hem de onun bize verdiği hediye üzerinde böyle –helâl olup olmama- endîşelerimiz varsa, onun hediyesini kendimize kendi fiilimizle helâl kılmış oluruz.
Böylece insanlarla sosyal ilişkilerimizi bozmamıza gerek kalmaz. Yeri geldiğinde ise haram kazanmanın ne derece vahim bir hatâ olduğu konusunda onu bilgilendiririz, onu kırıcı olmadan ikna etmeye çalışırız. Böylece ona helâlinden kazanma sevgisini aşılama kapımızı açık tutmuş oluruz.
i Bakara Sûresi: 286
12.12.2008
E-Posta:
[email protected]
|