"Gerçekten" haber verir 15 Şubat 2009
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye | Abone Formuİletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi

adresine bekliyoruz.

 

Kazım GÜLEÇYÜZ

Said Nursî ve Yahudiler



Gazze’ye yönelik İsrail saldırılarının dünya çapında yol açtığı yoğun tepki ve eleştiriler, bu katliâmları görmezlikten gelen, hattâ haklı göstermeye çalışan Yahudi lobilerince “antisemitizm” olarak damgalanmak istendi.

Bilindiği gibi “Yahudi düşmanlığı” anlamına gelen bu kelime, Batıda aynı zamanda cezaî yaptırımlara bağlanan ağır bir suçu ifade ediyor.

Peki, bu mesele Risale-i Nur’da nasıl ele alınıyor? Bediüzzaman’ın Yahudiler ve onlarla ilişki kurma bahsindeki görüş ve değerlendirmesi ne?

Burada ilk bakılacak yerlerden biri, “Yahudi ve Hıristiyanları dost edinmeyin” mealindeki Maide Sûresi 51. âyetinin tefsir edildiği bahis.

Münâzarât’ta (s. 45) şöyle diyor Üstad:

“Ehl-i kitaptan bir haremin olsa, elbette seveceksin. (...) Onlarla dost olmamız, medeniyet ve terakkîlerini istihsan ile iktibas etmektir ve her saadet-i dünyeviyenin esası olan asayişi muhafazadır. İşte şu dostluk, kat’iyen nehy-i Kur’ânîde (Kur’ân’ın koyduğu yasakta) dahil değildir.”

Mâlûm, İslâm, Müslüman erkeğin Hıristiyan veya Yahudi bir kadınla evlenmesine izin veriyor.

Genel anlamda da Müslümanların Hıristiyan ve Yahudilerle medenî çerçevede ilişki kurmalarına, alış veriş ve ticaret yapmalarına, onlardan teknoloji almalarına, barış ve asayiş için işbirliği tesis etmelerine herhangi bir engel bulunmuyor.

Ayrıca, İslâmda zimmî hukuku diye ayrı bir kategori var ki, Müslüman hakimiyeti altında yaşayan farklı dinlere mensup azınlıkların her türlü haklarını sağlam bir güvence altına alıyor.

Âyetteki yasak, onlarla din temelli bir dostluk kurulması için geçerli, insanî ilişkiler için değil.

Yani Müslüman onlarla medenî ve dostane ilişkiler kurarken İslâm kimliğinden en ufak bir taviz vermeyecek, tam tersine onlarla bu sağlam kimliğini sımsıkı koruyarak muhatap olacak.

Bunun dışında, Üstad Müslümanlara özel olarak Hıristiyanlarla ilişkilerinde esas almaları gereken bir ölçü daha veriyor: zındıkaya ve mütecaviz dinsizlere karşı ittifak. (Lem’alar, s. 375)

Bu ölçüyü de kendisi koymuyor; ahirzamanla ilgili sahih hadislerde verilen işaretlerden alıyor.

Bu stratejik ittifakın ortakları, münhasıran Hıristiyanlar ve onların da hakikî dindar ruhanîleri. Yahudiler için böyle birşey söz konusu değil.

Bunlar çok hassas ve önemli nüanslar. Ve bu zamandaki Müslümanların dine hizmet rotasında dikkate almaları icab eden parametreler.

Nitekim bunlara riayet edilmeden başlatılan “dinler arası diyalog” arayışlarının nerelere çekildiği ve ne gibi mahzurlara yol açtığı ortada.

Üstadın fiilî tatbikatından iki ilginç örneği hatırlayacak olursak konu biraz daha aydınlanır.

Bunlardan biri, 1909’da hürriyet mitingi için gittiği Selânik’te kendisini ziyaret eden İstanbul Hahambaşısı Emanuel Karasso ile görüşmesi.

Tarihçe’de anlatıldığına göre, Karasso bu görüşmeyi yarıda kesip dışarıya fırlamış ve arkadaşlarına “Yanında biraz daha kalsaydım, az kalsın beni de Müslüman edecekti” demiş (s. 95).

Diğer örnek, Üstadın 1953’te, İstanbul’un fethinin 500. yıl dönümü kutlama törenlerine katıldıktan hemen sonra makamında ziyaret ettiği Fener Patriği Athenagoras’la yaptığı görüşme.

Orada “Hıristiyanlığın din-i hakikîsini kabul etmek, Hz. Muhammed’i (a.s.m.) peygamber ve Kur’ân-ı Kerimi kitabullah kabul etmek şartıyla ehl-i necat olacaksınız” dediği Patrikten “Ben kabul ediyorum” cevabı alan Üstad, “Peki, bunu dünyanın diğer manevî reislerine de söylüyor musunuz?” diye soruyor ve Patrik “Söylüyorum, ama kabul etmiyorlar” diyor. (Necmeddin Şahiner, Bilinmeyen Taraflarıyla Said Nursî, s. 381)

Bu iki örnekten genel sonuçlar çıkarmak doğru olmayabilir, ama İslâm tebliğine muhatabiyet noktasında Yahudi-Hıristiyan farkına işaret eden ilginç bir ayrımı ortaya koydukları açık.

Ancak bu ayrım, Asr-ı Saadette bazı Peygamber hanımları ve Abdullah bin Selâm gibi Yahudi kökenli Sahabîlerin varlığını unutturmamalı.

15.02.2009

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (14.02.2009) - ANAP’tan AKP’ye

  (13.02.2009) - Darbeler ve demokratlar

  (12.02.2009) - Seçim ve CHP

  (11.02.2009) - Seçime doğru AKP

  (10.02.2009) - Filistin ne yapmalı?

  (08.02.2009) - ABD’de Nur hizmeti

  (07.02.2009) - Hamas ne yapıyor?

  (06.02.2009) - İttihad-ı İslâm

  (05.02.2009) - Osmanlı misyonu

  (04.02.2009) - Ümitler ve çelişkiler

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Ahmet ARICAN

  Ahmet DURSUN

  Ahmet ÖZDEMİR

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Atike ÖZER

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Elmira AKHMETOVA

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Fatma Nur ZENGİN

  Gökçe OK

  H. Hüseyin KEMAL

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Osman GÖKMEN

  Raşit YÜCEL

  Recep TAŞCI

  Rifat OKYAY

  Robert MİRANDA

  Ruhan ASYA

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet BAYRİ

  Saadet TOPUZ

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Semra ULAŞ

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Umut YAVUZ

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Ümit KIZILTEPE

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT

Sitemizle ilgili görüş ve önerileriniz için adresimiz:
Yeni Asya Gazetesi Gülbahar Cd. Günay Sk. No.4 Güneşli-İSTANBUL T:0212 655 88 59 F:0212 515 67 62 | © Copyright YeniAsya 2008.Tüm hakları Saklıdır