"Gerçekten" haber verir 12 Mart 2009
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye | Abone Formuİletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi

adresine bekliyoruz.

 

Mikail YAPRAK

Demokrasiyi “su-i tefsir” etmeyelim



Avusturya’da İslâm dersi öğretmenlerine sunulan bir ankette, belli bir oranda, demokrasinin İslâmiyetle bağdaşmadığı iddia edilmiş. Gerçi bu anket sonuçlarının doğruluğu tartışılıyor. Bu ankete istinaden devletçe alınmak istenen tedbirler de “antidemokratik” bulunuyor. Her ne ise..

Acaba, demokrasi ismine duyulan antipati; onun tatbikatında ve yaygınlaşmasında, onun yakasını bırakmayan, onu adım adım takip eden ve onu tehdit eden tehlikelerle, rizikolarla, vartalarla ve mânâsına taban tabana zıt dönüşümlerle iç içe, yana yana yol almasından mıdır? Ki, demokrasinin düşmanları diyebileceğimiz bu zıt kavramlar, demokrasiyi hiç de kendi haline bırakmazlar. Adım adım, sinsice takip ederler. En küçük bir fırsatta onun ayağını kaydırmaya, yere yatırıp ona zıt bir elbiseyi giydirmeye çalışırlar. Bundandır ki, onu “su-i tefsir” edenler kervanına Batının sosyolog ve filozofları da katılmıştır.

Thomas Hobbes’e, “Demokrasi, nutuk atanların egemen olduğu bir aristokrasiden başka birşey değildir” dedirten de, olsa olsa, yine bu demokrasiyi rahat bırakmayan, onun hoşgörüsünden ve toleransından faydalanıp onu yolundan saptırmaya çalışan fesat komiteleridir.

“Demokrasi despotizme dönüşür” diyen eski Yunan filozofu Eflatun, kendi felsefesinde târif ettiği, ancak hayalde mümkün olabilen fazîlet şehrine acaba hangi sistemle ulaşılabileceğini tasavvur etmiş? Elbette ki onun tasavvuru Bediüzzaman’ın tasavvur ve tefsirine yetişemezdi ki, bakınız ne diyor:

“İslâmiyet ise, insaniyet-i kübra ve şeriat ise, medeniyet-i fuzla (en faziletli medeniyet) olduğundan, âlem-i İslâmiyet, medîne-i fazıla-i Eflatuniye olmaya sezadır.”

Bu sözün sahibi Bediüzzaman’ın takip ettiği çizgiye ve eserlerindeki apaçık beyanlara bakıldığında, o neticeye hangi yolla varılacağını anlamak hiç de zor olmuyor. Saltanat, istibdat, hürriyet, meşrutiyet, cumhuriyet ve demokrasi dönemlerinde onun takındığı tavır ve yazdıkları meydandadır. Su-i tefsire (yanlış yoruma) hacet yoktur. Onun, “Hürriyeti su-i tefsir etmeyiniz (yanlış yorumlamayınız), tâ elimizden kaçmasın ve müteaffin (kokuşmuş) olan eski esareti başka kapta bize içirmekle bizi boğmasın” şeklindeki ikazına istinaden, biz de, “Demokrasiyi su-i tefsir etmeyiniz” diyemez miyiz? Ve birşey daha soralım kendimize:

Demokrasinin handikapları, vartaları ve rizikoları vardır diye, ondan vaz mı geçmeli, yoksa ıslahına çalışarak, hakiki mânâsıyla hayata mı geçirmeli? Eğer Üstad Hazretleri bunu yapmaya çalışmışsa, ki öyledir, talebelerine de aynı vazife düşmez mi?

Üstadımızın, “hürriyet, meşrutiyet ve demokratlık” adına serapa hakikat olan beyanlarının, demokrasi meselesine tatbiki neden hakikata aykırı düşsün ki.. İşte, “Cumhuriyet ve demokrat mânâsındaki meşrutiyet” ifadesi de Bediüzzaman’a aittir. İsim ister meşrutiyet, ister demokrasi olsun, müsemma ve mânâ aynıdır. Hatta demokrasi, meşrutiyetin daha ilerisindedir, denilebilir. Meşrutiyette, Meclis-i Meb’usan, Padişahın gölgesinde kalıyordu. “Eski hal muhal..” diyen Üstad ise, bize daima ileri hedefleri göstermişti. Demokrasinin bir adım ötesinin İslâmiyet olduğunu ise, Kur’ân’ı ve Asr-ı Saadetteki uygulamaları dikkate alan İngiliz filozof Bernard Shaw söylüyor. Ki, Üstad da, "hakaik-ı meşrutiyetin sarahaten ve zımnen ve iznen dört mezhepten istihracı mümkün olduğunu" ifade buyuruyor.

Yine onun, "Hususan oradaki eski tahribatı tamirata başlayan hakikî vatanperverler olan Demokrat namında hamiyetli Ahrarlar, yani hürriyetperverler, Nur ve Nurcuları takdir etmelerine çok minnettarım. Onların muvaffakiyetine çok dua ediyorum. İnşaallah, o Ahrarlar istibdad-ı mutlakı kaldırıp tam bir hürriyet-i şer’iyeye vesile olacaklar" beyanı da bize apaçık bir yol gösteriyor. Yani dünya, İslâmiyet hakikatına bu zamanda demokratik zeminde ulaşabilir.

Bundan olsa gerektir ki, Osmanlının demokrasiye geçişi, başka milletlerin, bilhassa Batı dünyasının demokrasiye geçişinden çok daha kolay olmuştur. Ama önce meşrutiyet istasyonundan yola çıkılmıştır. Ülkelerin hiçbiri aynı yoldan demokrasi istasyonuna vâsıl olmamışlardır. Amerika neredeyse zahmetsizce, Almanya ve İtalya yıkımdan sonra, Japonya işgalden sonra, vesaire..

«««

O büyük Üstadın, İstanbul’daki ve Ankara’daki şa’şaalı hayata, Van’daki sade ve saf hayatı, hatta Van’daki şehir hayatına Erek dağındaki mağarayı neden tercih ettiği bugün daha iyi anlaşılıyor. Neden devlet adamlarıyla, komutanlarla ve ulema ile beraberliğine, oradaki samimi dost muhatapları tercih ettiği daha iyi anlaşılıyor. Hatta savaş ve esaret yıllarından öncesine gidersek, onun, İstanbul’daki hürriyet ve meşrutiyet çalışmalarına katıldıktan sonra, doğuya gidip dağ havasını soluklayan o insanlara hürriyet ve meşrutiyet dersleri vermesinin sırrı şimdi daha iyi anlaşılıyor.. O zaman ona, “Bize ne getirdin?“ diye soranlara da, “Size müjde getirdim“ dememiş miydi?

O derslerdir ki, “Münazarat“ adını alıp, bütün dünyada, milletiyle barışık devlet olmak isteyenlere yardımcı olacak bir eser olarak meydandadır.

Ve yine Hz. Üstadın, hürriyet ve meşrutiyeti en güzel mânâsıyla takdim etmesine ve istikbal müjdelerine itiraz eden muasırlarına, "Öyleyse sizinle konuşmuyorum, şu tarafa dönüyorum" diyerek, istikbalde onu gerçekten anlayanlara hitap etmesinin sırrı şimdi daha iyi anlaşılıyor.

Ne mutlu onu hakikaten anlayanlara!

12.03.2009

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (05.03.2009) - Bediüzzaman’dan demokrasi dersleri

  (26.02.2009) - Aynı istikamette kırk yıl

  (19.02.2009) - Avusturya’da “demokrasi” imtihanı

  (12.02.2009) - Doğudan batıya yöneliş modeli

  (05.02.2009) - Cezanın geciktirilmesi zalimin aleyhinedir

  (29.01.2009) - Filistin dâvâsının kapanmayan cepheleri

  (22.01.2009) - Avrupa’nın zaten iki yüzü var

  (15.01.2009) - Hadiseleri doğru okuyabilmek

  (08.01.2009) - Hak ve adalet kantarında: FİLİSTİN DRAMI

  (01.01.2009) - Avusturya cephesinden İsrail’e atışlar

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Ahmet ARICAN

  Ahmet DURSUN

  Ahmet ÖZDEMİR

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Atike ÖZER

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Elmira AKHMETOVA

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Fatma Nur ZENGİN

  Gökçe OK

  H. Hüseyin KEMAL

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Osman GÖKMEN

  Raşit YÜCEL

  Recep TAŞCI

  Rifat OKYAY

  Robert MİRANDA

  Ruhan ASYA

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet BAYRİ

  Saadet TOPUZ

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Semra ULAŞ

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Umut YAVUZ

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Ümit KIZILTEPE

  İbrahim KAYGUSUZ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT

Sitemizle ilgili görüş ve önerileriniz için adresimiz:
Yeni Asya Gazetesi Gülbahar Cd. Günay Sk. No.4 Güneşli-İSTANBUL T:0212 655 88 59 F:0212 515 67 62 | © Copyright YeniAsya 2008.Tüm hakları Saklıdır

Kurumsal Linkler:
Bediüzzaman Haftası - Risale-i Nur Enstitüsü - Yeni Asya Vakfı - Demokrasi100 - Yeni Asya Gazetesi - YASEM - Bizim Radyo
Sentez Haber - Yeni Asya Neşriyat - Yeni Asya Takvim - Köprü Dergisi - Bizim Aile - Can Kardeş - Genç Yaklaşım - Yeni Asya 40. Yıl

Reklam Linkleri:
Risale Yorum- Risale Çocuk- Oktay Usta - Euro Nur - Fıkıh İnfo- Ahmet Maranki- Cevşen - Yeni Asya Barla