04 Ağustos 2009 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Gün Gün Tarih
Dergilerimiz

Kazım GÜLEÇYÜZ

Açığa çıkınca...


A+ | A-

Kapalı kapılar ardında, derin mahfillerin izbe ve karanlık dehlizlerinde, perde gerilerinde iş bitirmeye alışmış olanlar, açık ve şeffaf ortamlara çıktıklarında ister istemez bocalıyor ve ne yapacaklarını şaşırıyorlar.

Yıllardır içine hapsoldukları kapalı devre sistemlerde üretilen “kestirme çözüm”lerin ve güdümlü sorulara verilen şablon cevapların, açık tartışma ve demokratik hesaplaşma zeminlerinde ne kadar yetersiz kaldığını ve eski dönemlerde çok kullanıp netice aldıkları tehditlerin artık işe yaramadığını görmenin şokunu yaşıyorlar.

Cezaevlerinde 32 ölümle sonuçlanan “hayata dönüş” operasyonlarının sorumluluğunu devlete, MGK’ya, hükümete havale edip, “Ben sadece onların kararını uyguladım” diye kendilerini savunmaya çalışırken, “Sabancı suikastının tetikçisini devlet mi öldürttü?” sorusuna verdikleri “Bilemem ki...” cevabıyla devleti de “satıveriyorlar.”

Üstelik kendilerini önce madalya ile ödüllendirip, ardından çok hızlı bir yükseltme süreci ile bugünkü konumlarına getirmiş olan bir devlet için söylüyorlar bunu. Ergenekon sanıkları ile ailecek görüşmelerini açıklamak için gösterdikleri “vefa borcu” gerekçesini devletten esirgeyerek...

Ve hoşlanmadıkları bir soruya muhatap olduklarında, kraldan fazla kralcı bir ataklıkla harekete geçen korumaları sual sahibini karga tulumba dışarı attıkları zaman, “Ben yaptırmadım, bana mal etmeyin, ben basın özgürlüğüne karşı değilim” diyerek vaziyeti kurtarmaya çalışıyorlar.

Ama şimdi “karşı olmadıkları”nı söyledikleri basın özgürlüğünü, vaktiyle ardı arkası gelmeyen suç duyuruları ile ve bunlarla da yetinmeyip, Basın İlân Kurumundaki kurum temsilcisi konumlarını kullanarak, hoşlarına gitmeyen yayınlarından dolayı “resmî ilân kesme” cezası uygulatmak suretiyle Yeni Asya’yı yıldırıp susturmaya çalışırken hiç akıllarına getirmiyorlardı.

Hoş, “Karşı değilim” ifadesindeki kuruluk dahi bu özgürlük söyleminin ne kadar iğreti durduğunu gözler önüne sermeye yetecek bir işaret...

Hep diken üstünde bir ruh hali

Çünkü basın özgürlüğünü gerçekten inanarak benimseyen bir tavır, ayrıca söz söylemeye dahi gerek duymadan, kendisini çok daha samimî ve ikna edici uygulamalarla ortaya koyar, değil mi?

Peki, basın toplantısındaki en gerilimli ve iz bırakan sahnenin yaşanmasına zemin hazırlayan psikolojide, bir Ergenekon sanığıyla aile dostu ilişkisinin “pervasızca” devamının açığa çıkmasıyla yaşanan tedirginliğin yanı sıra, başka bazı etkenlerin payını gözardı etmek mümkün mü?

Üzerinden on sene geçmesine rağmen “hayata dönüş” operasyonunun, hayatında hâlâ bir heyulâ gibi belirleyici ve kısıtlayıcı olmaya devam etmesi, “Terör örgütlerince hedef gösteriliyorum” sözüyle açığa vurulan ruh hali ve Anadolu seyahatlerinde yine güvenlik gerekçesiyle hakimevinde değil de jandarma tesislerinde kalma tercihiyle kendisini gösteren “hep diken üstünde durma” psikolojisi bunun tezahürleri değil mi?

Ve böyle bir halet-i ruhiye içindeyken “Bazı insanlar var, Tanrı’yı sadece kendi yanlarında zannediyorlar” diye birilerine “taş” attıktan sonra “Allah hepimizin Allah’ı” deme gereği duymanın ve bunun da hemen akabinde “Bu söz benim değil, bir romandan aldım” izahında bulunmanın mânâsı, mantığı, hikmeti ne olabilir?

“İstifamı gerektiren bir neden görmüyorum, istifa etmem” sözüyle noktalanan bütün bu beyanlardan sonra geriye ne kaldığına baktığımızda, yukarıda altını çizdiğimiz noktalarla, o açıklamaların tetiklediği karşı tepkileri görüyoruz.

“Bir hakim, yargılanması devam eden bir sanıkla, babası dahi olsa görüşemez, görüşürse ya istifa etmeli, ya da görevden alınmalı” veya “Hayata dönüş operasyonu yapılmadan da cezaevlerinde kontrol sağlanabilir ve sorun o kadar kan dökülmesine gerek kalmadan çözülebilirdi, ama buna imkân verilmedi, operasyonu engellemeye çalışanlar harcandı” diyen karşı tepkiler bunlar.

04.08.2009

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (05.09.2009) - Ayrılıkçılığa karşı

  (04.09.2009) - Asırlık gecikme

  (03.09.2009) - Özgün proje

  (02.09.2009) - Millî birlik ve demokrasi

  (01.09.2009) - Türk-Kürt kardeşliği

  (30.08.2009) - Ramazan’da Risale-i Nur

  (29.08.2009) - Bölünmez bütünlük

  (28.08.2009) - Kalplere ve akıllara hitap

  (27.08.2009) - Asıl olan, ikna

  (26.08.2009) - Yücel Çakmaklı

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdullah ERAÇIKBAŞ

  Ahmet ARICAN

  Ahmet DURSUN

  Ahmet ÖZDEMİR

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Atike ÖZER

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Elmira AKHMETOVA

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Fatma Nur ZENGİN

  Gökçe OK

  Gültekin AVCI

  H. Hüseyin KEMAL

  H. İbrahim CAN

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Mehtap YILDIRIM

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Nejat EREN

  Nurullah AKAY

  Osman GÖKMEN

  Osman ZENGİN

  Raşit YÜCEL

  Recep TAŞCI

  Rifat OKYAY

  Robert MİRANDA

  Ruhan ASYA

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet BAYRİ

  Saadet TOPUZ

  Said HAFIZOĞLU

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Semra ULAŞ

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Umut YAVUZ

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin YAŞAR

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Ümit KIZILTEPE

  İbrahim KAYGUSUZ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT

Gazetemiz İmtiyaz Sahibi Mehmet Kutlular’ın STV Haber’deki programını izlemek için tıklayın.
Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu
Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.