06 Eylül 2009 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Dergilerimiz

Süleyman KÖSMENE

Malî kayıplar, zekât yerine geçer mi?


A+ | A-

Düzce’den okuyucumuz: “Hangi ibadetlerin kazası yapılır? Zekâtın kazası olur mu? Mallarımızın bir vesile ile elimizden çıkması, zenginlik anında veremediğimiz zekâtlarımız yerine zekât sayılır mı? Yoksa kendi isteğimizle verdiğimiz mallar mı zekât olur? Vakti girmiş ibadeti ihmal edersek tokat yer miyiz?”

Namaz ile oruç vakitle sınırları tayin olmuş ibadetlerdir. Her ne sebeple olursa olsun; vaktinde edâ edilmediği takdirde her ikisinin de kazası yapılır. Namazı vaktinde kılmamanın hükmü haramdır. Dinen kabul edilir bir özür yoksa orucu vaktinde tutmamanın hükmü de haramdır.

Zekât ile hac ise mal ile yapılan ibadetlerdir. Hac, evinin ve çocuklarının nafakasını temin şartıyla harem-i şerife gidip gelebilecek malî güce ulaşan kimseye farz olur. Kişi, yeterli malî güce ulaşmasına rağmen hacca gitmez ise, hacca gidinceye kadar üzerinde “hac zimmeti” olduğu halde yaşar. Bu zimmetten ancak hacca gitmekle kurtulur. Her ne kadar hacca geç de gitse, haccını kaza olarak değil, eda olarak yapar. Fakat vakti gelmiş bir ibadeti geciktirmek her zaman risk taşır. Ya ölüm gelirse? Ya sıhhati bozulursa? Ya malî gücünü kaybederse?

Ölüme ve hastalığa çare var: Vekil gönderirsin! Fakat malî gücünün bozulmasına çare yoktur. Mâlî kaybın hac yerine sayılmaz.

Aynı tehlike zekâtı zamanında vermemekte de söz konusudur. Vakti gelmiş zekât verilmediğinde, bir kanserli hücre gibi, zimmeti kişinin üzerinde kalır. Ne zaman verse bu ibadeti eda etmiş, kendi malını bu kanserli hücreden temizlemiş olur. Zenginliği devam etmesine rağmen zekâtını vermediği sürece, bu yükümlülüğü üzerinde taşımaya devam eder.

Üstad Bedîüzzaman Hazretleri ‘Rüyada Bir Hitabe’de Müslümanların birinci dünya harbinde uğradıkları mağlûbiyetlerin ve içine düşürüldükleri başarısız savaş musîbetinin “görünmeyen” sebeplerini ve “kaderin” bu musîbete neden fetva verdiğini, daha önce Hazret-i Hızır’da (as) da görülen ve Peygamber Efendimizin (asm) ümmetine açtığı yollardan birisi olan “ledün ilmi” anahtarıyla çözümler. Ona göre, bu musîbet, üç mühim Allah emrine karşı ihmalimizden ileri gelmiştir. İhmal ettiğimiz bu emirler namaz, oruç ve zekâttır.

Bedîüzzaman Hazretleri namaz ve oruç ihmalinin getirdiği cezaları kaydettikten sonra zekâtın ihmali durumuna geçer: Rabbimiz, ihsan ettiği maldan, ondan veya kırktan birisini zekât olarak istedi. Biz cimrilik ettik, nefsimize zulmettik ve zekâtı vermedik. Cenâb-ı Hak ise mecburi mal zayiâtı vermek suretiyle birikmiş zekâtı birden bizden aldı. Milletçe onca açlıklara ve yokluklara o nedenle sürüklendik.1

Üstad Hazretleri hac ibadetindeki ihmalimizin ise musîbetle geçiştirilmeyecek kadar ciddî sonuçlar doğurduğunu; bu ihmalimizin, musîbetten de öte, Allah’ın gazabını ve kahrını üzerimize çektiğini belirtir. Cezası olarak da günahlara kefaret olan musîbetleri değil, günahları arttıracak biçimde din kardeşleri aleyhinde hile, desise ve ihanetlerde bulunma gibi korkunç sonuçlar doğurduğunu kaydeder.2

Görüldüğü gibi namaz, oruç, zekât ve hacdaki ihmallerimiz bize hep tokat getirmiştir. Bu tokatlar kimi zaman günahlarımıza kefaret olmuş, kimi zaman da günahlarımızı arttırıcı sonuçlar doğurmuştur. Cenâb-ı Hak, dünyevî musîbetlerle ehl-i imanı terbiye eder, ibadetlerdeki “ihmal” günahını böyle kefaret ve bedellerle ödetir. Allah’ın böyle geçici dünyevî cezalar ile ebedî âhiret kaybını önlemesi, ceza ne kadar şiddetli olursa olsun, şüphesiz ebediyet lehine Allah’ın şefkatini ve merhametini gösterir.

Vaktinde zekâtını ödemediğimiz kazançlarımıza karşılık gelecek biçimde malî kayıp içine girmiş olursak bir gün, bu kaybın borcumuz olan zekâta mahsuben verildiğini düşünebiliriz. Böylece, doğru görmüş oluruz. Fakat bu kayıp, ödemediğimiz zekât borcumuz yerine sayılır mı? Ve üzerimizden zekât zimmetini kaldırır mı?

Esas olan, bilerek, niyet ederek ve elimizle vermektir. Sevap bundadır. Zimmet böyle kalkar. Zekât ibadetinin sevabına, feyzine, faziletine, bereketine, esenliğine, huzuruna ve hayrına, ancak elimizle ve isteğimizle vererek ulaşabiliriz.

Bu durumda; önceden kalan zekât borcumuz varsa, malî bir kayba uğramış olalım olmayalım, eğer Allah yeniden malî güç ve imkân lütfederse, geçmiş zekâtlarımızı hesaplayarak hak sahiplerine ulaştırmamız bizim için mutlak hayra, sevaba ve günahlarımızın bağışlanmasına inşaallah vesile olur. Daha önce yaşadığımız malî kaybın da, “sadaka” hükmüne geçmesi–inşallah- böylece mümkün olur.

Böyle bir toplu ödemeyi gerçekleştirmeye güç yetiremez isek; hiç olmazsa bundan böyle zekât ibadetini yerine getirme çabasında olmalıyız. Eski borç için de, imkânımız ölçüsünde bir şeyler vermeye gayret ederek, Cenâb-ı Hakk’ın affını ummalıyız.

Dipnotlar:

1- Divan-ı Harb-i Örfî ve Sünûhât, s. 116

2- Divan-ı Harb-i Örfî ve Sünûhât, s. 123

06.09.2009

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (05.09.2009) - Veren el olmanın fazileti - 2

  (04.09.2009) - Veren el olmanın fazileti - 1

  (03.09.2009) - Toplu paranın zekâtı

  (02.09.2009) - Zekât ve nefis terbiyesi

  (01.09.2009) - Zekât ve şefkat

  (31.08.2009) - Malın kirli yüzü - 2

  (30.08.2009) - Malın kirli yüzü - 1

  (29.08.2009) - Malın şükrü ve zekât emri

  (28.08.2009) - Bir Ramazan sünneti: Terâvih Namazı - 2

  (27.08.2009) - Bir Ramazan sünneti: Terâvih Namazı

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdullah ERAÇIKBAŞ

  Ahmet ARICAN

  Ahmet DURSUN

  Ahmet ÖZDEMİR

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Atike ÖZER

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Elmira AKHMETOVA

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Fatma Nur ZENGİN

  Gökçe OK

  Gültekin AVCI

  H. Hüseyin KEMAL

  H. İbrahim CAN

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Mehtap YILDIRIM

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Nejat EREN

  Nurullah AKAY

  Osman GÖKMEN

  Osman ZENGİN

  Raşit YÜCEL

  Recep TAŞCI

  Rifat OKYAY

  Robert MİRANDA

  Ruhan ASYA

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet BAYRİ

  Saadet TOPUZ

  Said HAFIZOĞLU

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Semra ULAŞ

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Umut YAVUZ

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin YAŞAR

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Ümit KIZILTEPE

  İbrahim KAYGUSUZ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT

Gazetemiz İmtiyaz Sahibi Mehmet Kutlular’ın STV Haber’deki programını izlemek için tıklayın.
Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu
Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.