27 Eylül 2009 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Gün Gün Tarih
Dergilerimiz

S. Bahattin YAŞAR

Hazar Gölü kıyısı


A+ | A-

Mekânın, mevsimlerin her zamanında ayrı bir dili vardır.

Gün doğarken… Elbette her mekânın, her zamanın tadı farklıdır. Çünkü her zamanın manzarası özeldir. Onun için mekânlardaki zamanları, mümkünse zamanında yaşamalı insan. Nasıl ki, bir insanı sadece bir yönüyle tanımak eksik ise, bir mekânı da sadece bir mevsimde izlemek eksiktir. Her mekân, her zamanda, her mevsimde ayrı ayrı libaslarla, ayrı ayrı dillerle karşımıza çıkıyor. Bundandır ki, bazen ağlayan, bazen gülen yüzlerle görürüz onları.

Yaşanan mekân aynı olsa da, mevsimler buralarda hep aynıdır denilemez. Bırakın mevsimler gibi büyük ve ciddî değişimleri, mekânın gün içindeki saatleri bile ciddî farklılıklar taşır. Gün doğumunda sevemediğimiz bir mekânı, gün batımında sevebiliriz. Sevme veya sevmeme denildiğinde, görüntünün taşıdığı anlamdan ziyade; izleyen insanın, kendi içindeki algılama malzemeleri değerlendirmeye girmektedir. Çünkü insanın gün doğumunda taşıdığı ruh hali, tefekkür ettiği manzaraları etkisi altına almıştır. Duyguların rengi, tabiat manzarasını etkilemiştir. Kabul edelim ki, görülenler, iç dünyanın algılama biçimi oranında anlam kazanır. Her manzara, her gönüle ayrı dokunur. Her gönülün, kompozisyon oluşturma biçimi farklıdır. Aynı tabloyu, her bir insan ayrı bir renge boyar. Bu, farklı yaratılmamızın da bir sonucudur.

Bir akşamüstü… Bir vesileyle, Elazığ-Hazar Gölünde, bir Mavi Göl tesislerindeyiz. Zaman, gün batımı… Birkaç dakika sonra, bu manzara güneşsiz kalacak. Tesiste, genç garsonlar yanımıza geliyor. Gençlerden birisiyle ayaküstü, bir akşamüstü tesis hizmetleri üzerine konuşuyoruz. Göl görüntüsü muhteşem. Güneşin ışık huzmeleri gölün üzerinde kıpkırmızı bir bayrak gibi dalgalanıyor. Güneş bu manzaradaki varlığını çok ciddî şekilde, duyguları harekete geçirici ve adeta sarsıcı hissettiriyor. Hele o tesisin göle doğru oluşturulan bahçesindeki çiçeklerdeki coşku, renk cümbüşü, desen çeşitliliği ve etrafa yayılmış olan rayiha, ancak yaşanarak hissedilebilecek bir nitelikte.

Tam bu sırada, işi gereği, hep birilerine hizmet edebilme telâşesi içerisinde olan genç garsona, ‘Tam arkanıza dönebilir misiniz?’ dedim. Döndü, ’Ne gördünüz?’ dedim. Müşteri masaları… dedi. Oysa, o yönünü döndüğü manzaranın arka planında insanı heyecanlandıran, duygulandıran ancak ‘harika’ diyerek, ifadeye dökebileceğimiz manzaralar vardı. O, göremedi.

Garsonla daha özel konuşmaya başladık. “Kıymetli kardeşim, yüzlerce, binlerce kilometrelerden bu manzarada birkaç gün kalmaya, birkaç akşam gün batımında yemek yemeye, gün doğumunda kahvaltıya, şöyle bir akşamüstü göl kıyısında bir gezintiye geliyorlar. Duygularını beslemek için uğraşıyorlar… Oysa siz de bu sürecin içindesiniz.

Lütfen, ‘Hizmet ettiğin bu masaya bazen kendin için otur…’ dedim. “Bazen bu masaya, hiç değilse bazen kendiniz için oturun. Kendinize hizmet edin. Kendinize çay söyleyin ve bu manzaranın öznesi olarak bir çay için. Bunun için çalışma düzeninizi bozmanıza da gerek yok. Uygun zamanlarda… Duygusal beslenme, insan olmanın bir gereğidir.”

Bizim, (şükür) yaşıyor olduğumuz duyguları, o ilk kez duyuyor gibiydi. Sanki bu gezimizi, bu genç için buraya sevk etmişti Yaratıcımız. Gencin gözlerindeki geçen günlere ‘eyvahh!’lar apaçık okunuyordu. Bu sohbetimiz adeta, iki yol ayırımındaki, sağ yol, güzel yol, huzurlu yol, mutlu yol işareti gibiydi. Yolun açık olsun kıymetli kardeşim. Sağ yolun yolcusu olasın. Ömür ağacın sana, hem dünyada hem de ahirette, meyvesi Cennet olan bir netice versin.

Kıymetli garson kardeşim, sen de bu yolun bir yolcususun! Bir akşam, kendin için otur, hep hizmet ettiğin bu muhteşem manzaralı masaya. Gerektiğinde, iş izni alarak, serbestçe otur, bu hizmet ettiğin masaya. Göreceksin, değecektir.

Unutma ki, farklı bir adım atmadan, farklı duygular tadamazsın.

27.09.2009

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (13.09.2009) - İnsan, acizliğini düşünce anlıyor

  (06.09.2009) - İtiraf istiğfarı, istiğfar istiazeyi; o da affı netice verir

  (01.09.2009) - Kimi aradığından, kimi bulduğundan imtihandadır

  (23.08.2009) - “Artık her yerde, Peygamberimi (asm) yanımda hissediyorum!”

  (09.08.2009) - İlgisizliğe terk etmek, sokağa bırakmaktan daha acıdır

  (02.08.2009) - Olaylar, birer müşteri gibidir; bazıları çok kâr bırakır

  (26.07.2009) - Yanımızda olmayanın yanında olmalı ve ona yardımcı olmalı

  (18.07.2009) - İmânî sofralarda Hz. Peygamber de var

  (17.07.2009) - Şehirler, mâneviyâtla şekilleniyor

  (16.07.2009) - Kudsî bir bağ: İMAN AKRABALIĞI

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdullah ERAÇIKBAŞ

  Ahmet ARICAN

  Ahmet DURSUN

  Ahmet ÖZDEMİR

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Atike ÖZER

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Elmira AKHMETOVA

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Fatma Nur ZENGİN

  Gökçe OK

  Gültekin AVCI

  H. Hüseyin KEMAL

  H. İbrahim CAN

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Mehtap YILDIRIM

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Nejat EREN

  Nurullah AKAY

  Osman GÖKMEN

  Osman ZENGİN

  Raşit YÜCEL

  Recep TAŞCI

  Rifat OKYAY

  Robert MİRANDA

  Ruhan ASYA

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet BAYRİ

  Saadet TOPUZ

  Said HAFIZOĞLU

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Semra ULAŞ

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Umut YAVUZ

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin YAŞAR

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Ümit KIZILTEPE

  İbrahim KAYGUSUZ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT

Gazetemiz İmtiyaz Sahibi Mehmet Kutlular’ın STV Haber’deki programını izlemek için tıklayın.
Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu
Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.