16 Aralık 2009 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Gün Gün Tarih
Dergilerimiz

M. Latif SALİHOĞLU

Yeni bir iftira furyası (2)


A+ | A-

Said Nursî'nin "Şeyh Said kıyamı"na katılmadığından dolayı "pişman olduğu"nu ve hatta bu maksatla bir "özür mektubu" gönderdiğini iddia edenlere biz de soruyoruz:

1) İddia ispat ister. Sizin ispatınız var mı? Deliliniz nedir?

2) Said Nursî'nin 6000 sayfayı aşan Nur Külliyatının Osmanlıca veyahut Latince nüshalarında, bu iddiayı ispat edecek bir tek delil, bir tek ifade var mıdır?

3) Üstad Bediüzzaman'ın kendisi, ya da talebelerinden herhangi biri, hiç maddî müdafaada bulunmuş mudur? Kendileri her türlü ezâya, cefâya mâruz kaldıkları halde, bir tek askerin, bir tek polisin, bir tek memurun canını incitmişler midir? Kimsenin burnunu kanatmışlar mıdır?

4) Şayet "kıyama katılmama pişmanlığı" söz konusu olsaydı, 1925'ten sonraki 35 yıllık ömründe, bu pişmanlığı telâfi edecek bir tek eserin, bir tek hareketin vukuu gerekmez miydi?

5) 1925 Şubat'ında başlayıp kısa sürede biten kıyama katılmadığı için, Said Nursî kimden özür dilemiş? Yakalanıp hemen idam edilen Şeyh Said'den mi? Neredeymiş bu özür mektubu?

6) Bu türden delilsiz iddiaların karşılığı nedir? Din kardeşi hakkında yalan yere haber üretmek, hâzâ iftira iddialarda bulunmak, acaba sahibine neler kaybettirir? Bunun hesabı yapılıyor mu?

Aklı başında cevaplar

istenmiyor mu yoksa?

Medyada kendine bir yer edinmeye çalışan "Haber Türk", Said Nursî'ye en çok konu edinen tv'lerin başında geliyor.

Özellikle Fatih Altaylı ve Murat Bardakçı, programlarına kimi çıkarırlarsa çıkarsınlar, ne yapıp edip bir şekilde Said Nursî ile bağlantılı konuları tartışma gündemine taşımaya çalışırlar.

Olabilir. Bu tutumu yadırgamıyoruz. Her programcı, ilgi uyandıran şahıslardan veya fikirlerden söz edebilir, bunlar hakkında programa katılanların değerlendirmesini alabilir, sorabilirler.

Dikkat çeken ve seyircilerin tepkisine sebep olan husus şudur: Bu programcılar, özellikle Said Nursî ile ilgili konularda "uzman görüşü" almazlar, bilirkişileri arayıp bulma zahmetine katlanmazlar. Hep ilgisiz adamları, hep bilgisiz kişileri seçip konuşturmayı tercih ederler.

Haliyle, bu da konu hakkında "aklı başında cevaplar" aramadıkları ve böyle birşeye ihtiyaç duymadıkları fikrini hatıra getiriyor.

Okuyucularımız da haklı olarak soruyorlar: Siz niçin devreye girmiyor ve onlara yardımcı olmaya çalışmıyorsunuz?

Bu meyanda muhatap olduğumuz sayısız soruya cevap mahiyetinde şunu hemen ifade edelim ki: Biz, şimdiye kadar elimizden gelen her türlü çabayı gösterdik. Onlara bu konuda her zaman yardımcı olabileceğimizi defalarca ilettik. E–mail adreslerine açık adresli–imzalı mesajlar gönderdik. Ancak, hiç oralı olmadılar, hiç cevap vermediler.

Her ihtimale karşı, bu hususu buradan da açıkça ifade etmiş olalım: Kendilerine Said Nursî ve Nur Risâleleri hakkında—üstelik hiçbir karşılık beklemeden—her türlü yardıma hazırız.

Daha başka ne yapabiliriz ki? Ortaya atılan iddialarla ilgili olarak, gazete sütunlarında cevap vermek, izahlarda bulunmaktan başka...

Anzak nere, Kastamonu nere...

Yukarıda adı geçen televizyon programında geçen gün konuşturulan bir muhterem hocaya, bermutad yine Said Nursî ile ilgili bir soru soruldu. Güyâ, Said Nursî, Kastamonu Lâhikası isimli eserinin bir yerinde Gelibolu (Çanakkale) Anzak Koyunda çıkarma harekâtı yapan ve topraklarımızı işgal ederek askerlerimizi öldüren düşmanlara duâ etmiş, onlara şehit demiş, falan...

Bediüzzaman'ın eserlerini pek okumadığını, dolayısıyla yazdıklarını anlamadığını söyleyen hocaefendi, yine de kendince bir cevap vererek "Said Nursî, zamanında kendine göre birşeyler yazmış işte..." deyip, konuyu geçiştirmeye çalıştı.

Burada "Minareyi doğrultma" kabilinden şunları ifade edelim ki:

1) 1940'larda Kastamonu'da ikamet etmekte olan Said Nursî'nin Kastamonu Lâhikasındaki sözleri, tamamiyle Avrupa'da cereyan eden İkinci Dünya Harbiyle ilgilidir. Dolayısıyla, o sözlerin Türkiye ile, Türkler, yahut Müslümanlarla doğrudan bir bağlantısı bulunmamaktadır.

2) Çanakkale'de ve Anzak'ta (Gelibolu) muharebelerin yaşandığı tarih, Birinci Dünya Savaşının ortaları olan 1915–16 yıllarını kapsıyor. Said Nursî, o tarihlerde Gönüllü Alay Kumandanı olarak Kafkas Cephesinde Rus ve Ermeni birlikleriyle harp halindedir. Kendisi, 1916 yılı Mart'ında yaralı halde Ruslar'a esir düşerken, yeğeni Ubeyd'in de aralarında bulunduğu 80'den fazla talebesi, o harpte şehit oldu.

Hakikat–i hal böyle iken, kim hangi insafla, hangi vicdanla ortaya çıkıp da Said Nursî'nin vatanımıza saldıran, milletimizi katleden düşmanlara rahmet okuduğu, yahut onlara şehit dediğini iddia edebilir?

Şayet, Bediüzzaman Hazretlerinin vatan ve millet aleyhinde bir tek sözü, en ufak bir hareketi bulunmuş olsaydı, 35 sene müddetle (1925–60) onu diyâr diyâr sürgüne gönderenler, ona zindanda yer hazırlayanlar, onun idamına çalışanlar, şüphesiz, bunu kuvvetli bir vesile ittihaz edecek ve mahkemelerde suçunu ispat edemedikleri bu zâtın itibarını—hiç olmazsa—halkın nazarında çürütmeye çalışacaklardı.

Ama yok; hayatta iken, ona kimsenin yapamadığı haksızlığı, kimsenin isnat edemediği iftirayı, şimdi yeni yeni yapanlar, üretenler çıktı piyasaya...

Bir halt edemezler. Kendi ürettikleri yalanlarla, isnatlarla, iftiralarla başbaşa kalırlar. Zira:

Takdir–i Hudâ kuvve–i bâzu ile dönmez;

Bir şem'a ki Mevlâ yaka üflemekle sönmez.

Tarihin yorumu 16 Aralık 1727

Vankulî Lûgatı

Osmanlı hükümeti döneminde kurulan ilk matbaa, İstanbul'da faaliyete geçti.

İbrahim Müteferrika yönetiminde kurulan bu matbaada ilk basılan eser ise, Osmanlıca–Arapça ansiklopedik sözlük mahiyetinde hazırlanan Vankulî Lûgatı oldu.

Matbaanın faaliyete geçmesiyle birlikte, geçimini elyazması eserlerden ve özellikle hat san'atını icra etmekten sağlayan kimselerin tepkisi de ortaya çıktı.

Tepkinin şiddeti, matbaayı zaman zaman durdurma noktasına kadar yükseldi.

Matbaanın gelişi, Lale Devrinin hususiyetlerinden biri olarak kabul ediliyor.

16.12.2009

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (15.12.2009) - Yeni bir iftira furyası (1)

  (14.12.2009) - Gizli mezarın sırr-ı hikmeti (2)

  (12.12.2009) - Gizli mezarın sırr-ı hikmeti (1)

  (10.12.2009) - Zaman ayarlı saldırılar

  (09.12.2009) - "Hilâfet korunsun" mektubu

  (08.12.2009) - Gerilimi dindirmenin yolu

  (07.12.2009) - Yakın tarih yeniden yazılsın (6)

  (05.12.2009) - Yakın tarih yeniden yazılsın (5)

  (03.12.2009) - Yakın tarih yeniden yazılsın (4)

  (02.12.2009) - Yakın tarih yeniden yazılsın (3)

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdullah ERAÇIKBAŞ

  Ahmet ARICAN

  Ahmet DURSUN

  Ahmet ÖZDEMİR

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Atike ÖZER

  Baki ÇİMİÇ

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Elmira AKHMETOVA

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Fatma Nur ZENGİN

  Gökçe OK

  Gültekin AVCI

  H. Hüseyin KEMAL

  H. İbrahim CAN

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Mehtap YILDIRIM

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Muzaffer KARAHİSAR

  Nejat EREN

  Nurullah AKAY

  Osman GÖKMEN

  Osman ZENGİN

  Raşit YÜCEL

  Recep TAŞCI

  Rifat OKYAY

  Robert MİRANDA

  Ruhan ASYA

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet BAYRİ

  Saadet TOPUZ

  Said HAFIZOĞLU

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Semra ULAŞ

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Umut YAVUZ

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin YAŞAR

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Ümit KIZILTEPE

  İbrahim KAYGUSUZ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT

Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu

Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.
Kurumsal Linkler: Risale-i Nur Kongresi - Bediüzzaman Haftası - Risale-i Nur Enstitüsü - Yeni Asya Vakfı - Demokrasi100 - Yeni Asya Gazetesi - YASEM - Bizim Radyo
Sentez Haber - Yeni Asya Neşriyat - Yeni Asya Takvim - Köprü Dergisi - Bizim Aile - Can Kardeş - Genç Yaklaşım - Yeni Asya 40. Yıl