13 Aralık 2009 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Gün Gün Tarih
Dergilerimiz

Yasemin YAŞAR

Kâmil insan kimdir?


A+ | A-

Her varlığın kendine göre kemâlât derecesi vardır. İnsandaki kemâlât derecesi terakkî adını alır. Kemâlât dediğimiz mertebeler ise, bütün insânî değerleri birlikte gelişmiş insan demektir.

İnsanın kemâlâtı ne meleklerinkine, ne de diğer mahlûkatın kemâline benzer.

Meleklerin şehvet ve gadapları yoktur. Hayvanlarda ise durum daha farklıdır. Onlar da sırf topraktan oldukları için, şehvet hâkimdir.

İnsan ise, hem meleklerin sahip olduğu akla, hem hayvanların şehvet ve gadabına sahiptir. İnsan bu yönüyle meleklerden ve hayvanâttan farklı bir mertebededir. Dolayısıyla aklı olmasına rağmen şehvetin esiri olan insan, hayvanâttan aşağı düşer; şehveti olmasına rağmen aklı hikmette kullanan insan, meleklerden üst seviyeye çıkabilir. Yani insan, melek ile hayvan arasında gidip gelen hadsiz derece ve derekâta namzet bir mahlûktur.

İnsanın kemâli, işte bu yapısında mevcut bulunan farklı istidat ve kabiliyetler arasında meydana getireceği denge halidir.

Kâmil insan, onca yeteneklerin içerisinde sadece birine meyil gösteren insan değildir. Farklı istidat ve kabiliyetlerini ihmal eden, sadece bir yönde ilerleyen insan, kemâle doğru mertebe katedemez.

Bütün istidatlarını sırat-ı müstakîm denen vasatta kullanan insan kemâlâta ulaşabilir.

İnsanın kemâlâtı, hem kendi içindeki maddî ve manevî yönüyle uyum içerisinde olması, hem de dış âlemindeki bütün mahlûkat ile uyum içinde olması ile mümkündür. Meselâ, bazı insanların insânî eğilimleri fazladır. Fakat bu temâyüllerinden yalnızca birinin etkisinde olup, öyle ilerleyip gider. Diğeri insânî değerleri ihmal edebilir. Bu bir dengesizlik hâlidir. Özellikle misyon insanlarındaki bu dengesizlik hâli, içinde bulundukları misyona büyük zararlar getirebilir. Meselâ bir hayır kurumunda canla başla çalışan bir insanın, ev içindeki ahalisine davranışlarındaki problem veya komşularıyla ilişkilerindeki samimiyetsizlik veya Cenâb-ı Hak ile irtibatındaki problem gibi daha bir dizi sayabileceğimiz sorunlar neticesinde, onun yapmış olduğu hayırlı amellerin tesiri kırılacaktır.

Bu tür haller, yozlaşmanın ve sapmaların doğmasını netice verir. Toplum içindeki bozulmalar, sadece batılın o toplumda hâkim olmasıyla oluşmaz. Bazen hakta olan ifrat ve tefritler de o toplumu yozlaştırabilir. Meselâ, putperestliği kaldıran Hıristiyanlık, kendi içinde sûretperestliği doğurmuş ve bu aşırılık bu dini tahrif etmiştir. Peygamber Efendimizin (asm) bir hadis-i şerifinde, ‘dinin felâket kaynaklarından birisi de, ibadete düşkün cahildir’ denilmektedir. İlk bakışta anlamakta zorlanılan bu hadis-i şerifte, birçok anlam ve hikmetler vardır. Bunlardan birisi de, şu olsa gerektir:

İbadet, İslâm’ın olmazsa olmaz şartlarındandır. İman, amelle takviye edilmezse, eserleri ve tesirleri zayıf kalır. (İşârâtü’l-İ’câz) İbadet, içtimaî ve şahsî hayatı kemâle götüren bir unsurdur. Fakat, dikkatli davranılmadığı takdirde, toplum veya ferdin sadece bu değerin cazibesine kapılmasını netice verir. Ve böyle insanlar artık, İslâm’ı sadece camiye gitmekten, ibadet etmekten, duâ ve tespihten ibaretmiş gibi görürler. Bu ise, o konuda aşırılığa kaçmayı ve İslâmiyetin diğer meselelerini ihmali netice verir.

Osmanlının yıkılışına zemin hazırlayan sebeplerden birisi de, tekke ve medreselerdeki ifrat hâllerin yozlaşmalara sebebiyet vermesidir. Tekkelerde ibadet, evrad ve zikirlere verilen ehemmiyet, diğer ilimleri ihmâli netice vermiş; medreselerde sadece ilim tahsili de ibadet ve tâatte ihmâli doğurmuştur. Böyle bir gidişâtı ortadan kaldırmak için Bediüzzaman, Medresetü’z-Zehra projesini bir tiryak gibi sunmuştur.

İşte bu dengelerin bir yön lehinde bozulması, değerleri menfîleştirmeye, sonra da çirkinleştirici bir değişime uğratmıştır.

İnsanların en kâmilleri peygamberlerdir. Peygamberler içinde de en kemâl noktada Resûlullah (asm) vardır. 63 yıllık ömründe, ‘denge insanı ve kâmil insan nasıl olunur’un derslerini vermiştir. Bir gün, ashabdan bazı kimselerin kendilerini bütünüyle ibadete verdiklerini söylerler. Bu haberi duyan Resûlullah (asm) rahatsız olur, “Ne oluyor bazılarına?” diyerek, tepkili bir ifade ile, “Duydum ki ümmetim arasında böyleleri türemiş, ben sizin peygamberiniz olduğum halde, böyle davranmadığımı görmez misiniz? Ben hiçbir zaman, bütün geceleri, sabaha kadar ibadetle geçirmem. Gecenin fazla bir kısmını uyku ve istirahatle geçiririm. Ben ailemle ilgilenir, haklarını eda ederim. Her günü oruçlu geçirmem. Bazı günler oruç tutarım, bazı günler ise tutmam. Bu yolu tutturup gidenler (ifrat edenler / aşırı davrananlar), benim sünnetimden çıkmışlardır”, buyurmuştur.

Hâsılı, sünnet-i seniyye, denge ve kıvam bulmak ölçüsüdür. Nefsi kötülüklerden kurtarmak, şeytanın desiselerine kapılmamak, dengede kalıp kâmil insan olmak, sünnete uymakla mümkündür. İslâmî değerlerin birine olan aşırı eğilimin, diğer İslâmî değerleri unutturmaması gerekir. Kâmil insan, sadece âbid olan değildir. Sadece zâhid olan da, mücahid olan da, hür olan da, akıllı olan da değildir. Kâmil insan, bütün yönleriyle kemâle ermiş, örnek insandır. Değerlerin bütününü benliğinde yerleştirmiş ve geliştirmiş insandır.

13.12.2009

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (06.12.2009) - Hırs ve azim

  (22.11.2009) - Zâhir ve bâtındaki edep

  (15.11.2009) - Önyargılara da bir önyargı

  (08.11.2009) - Takva ile temizlik

  (18.10.2009) - Gerçek pozitiflik nedir?

  (11.10.2009) - Dünyalı ama uhrevî bir insan: BEDİÜZZAMAN

  (04.10.2009) - Cehennemî bir azap; haset

  (27.09.2009) - Kalbe konan bir dünya, insanı insaniyetten etmektedir

  (13.09.2009) - Kürt değil, Türk açılımı

  (06.09.2009) - Ramazan ve akl-ı muad (mead)

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdullah ERAÇIKBAŞ

  Ahmet ARICAN

  Ahmet DURSUN

  Ahmet ÖZDEMİR

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Atike ÖZER

  Baki ÇİMİÇ

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Elmira AKHMETOVA

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Fatma Nur ZENGİN

  Gökçe OK

  Gültekin AVCI

  H. Hüseyin KEMAL

  H. İbrahim CAN

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Mehtap YILDIRIM

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Muzaffer KARAHİSAR

  Nejat EREN

  Nurullah AKAY

  Osman GÖKMEN

  Osman ZENGİN

  Raşit YÜCEL

  Recep TAŞCI

  Rifat OKYAY

  Robert MİRANDA

  Ruhan ASYA

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet BAYRİ

  Saadet TOPUZ

  Said HAFIZOĞLU

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Semra ULAŞ

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Umut YAVUZ

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin YAŞAR

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Ümit KIZILTEPE

  İbrahim KAYGUSUZ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT

Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu

Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.
Kurumsal Linkler: Risale-i Nur Kongresi - Bediüzzaman Haftası - Risale-i Nur Enstitüsü - Yeni Asya Vakfı - Demokrasi100 - Yeni Asya Gazetesi - YASEM - Bizim Radyo
Sentez Haber - Yeni Asya Neşriyat - Yeni Asya Takvim - Köprü Dergisi - Bizim Aile - Can Kardeş - Genç Yaklaşım - Yeni Asya 40. Yıl