01 Ağustos 2010 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Gün Gün Tarih
Dergilerimiz

Hüseyin GÜLTEKİN

Bu hâle nasıl geldik?


A+ | A-

Bildiklerimizden veya duyduklarımızdan ziyade; bizzat görerek veya bilfiil şahit olarak rastladığımız yaşanmakta olan gerçek olaylar veya hadiseler üzerimizde silinmez izler, derin etkiler bırakır. Kulaktan dolma, şayia nev’indeki haber ve havâdisler doğru da olsa, yüz yüze karşılaştığımız, gözümüzle gördüğümüz, kulaklarımızla dinlediğimiz olaylar kadar etkili olmadığı gibi inandırıcılığı da tartışılabilir.

Toplumun içinde olduğumuz halde, çevremizdeki insanları ne derece tanıyoruz? Çevremizde olup bitenlerin ne kadarından haberdar olabiliyoruz? Tanımayı, ismini-cismini bilmekten ibaret olarak bildiğimiz, ondan ötesini fuzûlî bildiğimiz bu hâlimizdir ki, günümüz insanlarının çoğu içine kapanarak bencilleşti, çevresindeki insanlarla tanışıp, hemhâl olmayı lüzumsuz gördü. Bunun tabiî bir sonucu olarak kimse kimsenin derdini, sıkıntısını sormaz oldu. Hemen herkes, herkesin üzüntüsüne, gamına, kederine gözünü, kulağını kapatır oldu.

Bazen doğrudan, bilerek değil; bizi derinden etkileyen, tevâfuken görüp, şahit olduğumuz herhangi bir olay veya canlı şahit, bizi bu gibi konuları dile getirmeye sevkediyor. Bu gibi durumlarda ancak kendi kendimize bir nefis muhasebesi yapma gereğini duyuyoruz maalesef.

Uzunca bir zamandır, sabah namazını camide kılıp eve döndüğümde, oldukça yaşlı bir kadının hızlı adımlarla bir yerlere gittiğine sık sık rastlıyordum. Yaz-kış, kar fırtına demeden, bu ihtiyar kadının günün bu erken saatinde nereye gittiğini merak sâikiyle, “Teyzeciğim, hemen her gün bu saatte nereye gidiyorsun?” sualime bir anlık duraklamadan sonra tek kelimelik bir cevapla; “Çalışmaya...” dedi.

“Niye böyle erkenden gidiyorsun? Nerede çalışıyorsun” suâlime:

“Oğlum, çevre yolundaki pazarda çalışmaya gidiyorum... Biliyorsun, orası çok uzak. Böyle erkenden gitmesem, iş bulamam... Patron diyor ki, erkenden gel..”

“Patron sana ne kadar para veriyor?”

“Belli bir işim olmuyor, iş sahibi diyor ki: ‘Gelirsin, iş varsa yaparsın, sana yirmi lira veririm...’ Yoksa gittiğim gibi geri dönüyorum... Para da yok...”

“Peki kimsen yok mu, bu yaşta her gün hemen hemen beş kilometrelik yolu yayan gidip geliyorsun. Zor olmuyor mu?” deyince de;

“Evde bir tek kızım var... O da iki defa ameliyat oldu... Ona işte bu şekilde ben bakıyorum... Başka çarem yok... Mecburen çalışacağım... Bir de oğlum var, onun da kendisine faydası yok, bize nereden bakacak? Allah’a şükür çalışabiliyorum... Buna da şükür... Keşke hergün iş olsa da çalışsam...”

Bu ihtiyare kadının içinde bulunduğu acıklı duruma rağmen, “Buna da şükür... Keşke her gün iş olsa da çalışsam...” şeklindeki sabır, şükür ve tevekkül dolu ifadelerinden alacağımız dersler olmalı diye düşünüyorum. Her türlü zorluğa, her çeşit nâmüsait şartlara rağmen, sabır ve şükrü elde bırakmadan, hayatın zorluklarına karşı ümidini kesmeden, moralini bozmadan azimle hayata tutunmanın gayreti içinde olan bu kadıncağızdan alacağımız çok dersler olmalı.

Bu gibi çaresizlikler içindeki insanların durumunu, hâli vakti yerinde olan zenginlerimiz düşünüyorlar mı bilemiyorum. Gerisini, lüks bir hayat biçimini, şatafatlı bir yaşantıyı âdet haline getiren, çevrelerindeki nice fakir fukaranın varlığından habersiz olan dindar zenginlerimiz düşünsün...

Dinî değerlerin aşınması, beraberinde bir nevî bencilliği ve nemelâzımcılığı getirmiş olmalı ki, bu gibi iç açıcı olmayan insan manzaralarıyla karşılaşıyoruz. Dünyevîleşmenin ve lüks bir yaşantının meftunu olmanın, beraberinde getirdiği bir nevî katı yürekliliktir ki, yanı başımızdaki çaresiz fakir ve fukarayı gözlerimiz görmüyor veya gördüğü halde duyarsız kalıyor.

“Komşusu aç iken tok yatan bizden değildir” buyuran Peygamber Efendimizin (asm) bu uyarı ve ikazları doğrultusunda, yeniden bir durum değerlendirmesinin zarûreti aşikâre görünüyor hepimiz için. Yoksa bu gidişâtımız hiç de hayra alâmet görünmüyor.

01.08.2010

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (22.07.2010) - Hizmetlerimizin ön şartı uhuvvet

  (12.07.2010) - Anne babaya itaat

  (04.07.2010) - Safdil olmanın bedeli

  (20.06.2010) - Hizmet erlerinin sorumlulukları

  (13.06.2010) - Meslek ve meşrebi koruma sorumluluğumuz

  (07.06.2010) - Komşu hukukunu ciddiye alıyor muyuz?

  (30.05.2010) - Günahlar huzuru bozar mı?

  (23.05.2010) - İstişareyi zedeleyen hallerden uzak duralım

  (15.05.2010) - Rızık ile dinî yaşantı ilişkisi

  (10.05.2010) - Gösteriş ve riyadan şirke yol var


Son Dakika Haberleri

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdullah ERAÇIKBAŞ

  Abdullah ŞAHİN

  Ahmet ARICAN

  Ahmet BATTAL

  Ahmet DURSUN

  Ahmet ÖZDEMİR

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Ali Rıza AYDIN

  Atike ÖZER

  Baki ÇİMİÇ

  Banu YAŞAR

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Elmira AKHMETOVA

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Fatma Nur ZENGİN

  Gökçe OK

  Gültekin AVCI

  H. Hüseyin KEMAL

  H.İbrahim CAN

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Hakan YILMAZ

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Mehmet YAŞAR

  Mehtap YILDIRIM

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Muzaffer KARAHİSAR

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Osman GÖKMEN

  Osman ZENGİN

  Raşit YÜCEL

  Recep TAŞCI

  Rifat OKYAY

  Robert MİRANDA

  Ruhan ASYA

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet BAYRİ

  Saadet TOPUZ

  Said HAFIZOĞLU

  Saliha FERŞADOĞLU

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Semra ULAŞ

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Umut YAVUZ

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin YAŞAR

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Ümit KIZILTEPE

  İbrahim KAYGUSUZ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT

Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu
Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.